Geleceksin - Umutsuz

Erdinç Gündüz

                                              

Kızlı erkekli, dört,  orta öğrenimini bu yıl tamamlamış genç vardı karşımda. Üçü Avrupa’da yüksek öğrenim için başvurmuştu. Burs olanaklarını araştırıyorlardı. Biri ise, Türkiye’ye, Ankara’daki üniversitelerden birine gitmeyi takmıştı aklına. İkisi ‘İşletme’, biri ‘Hukuk’,  diğeri de ‘Diş Hekimliği’ öğrenimi görme isteklisiydi.

Ankara isteklisi “Annem-babam yüksek öğrenim görmemi istiyor ve teşvik ediyor. Ama uzaklara gitmemi istemiyorlar. Bu nedenle Ankara... Herhalde, Avrupa’ya gidersem dönmeyeceğimden endişe ediyorlar” dedi.

Diş Hekimliği istekli genç hanım:  “Aynı endişe benim ailemde de var. Yani, Kıbrıs’a dönmeyeceğimiz endişesi. Ama birşey de diyemiyorlar. Önce okulunu bitir, diplomanı al, sonra karar verirsin dediler.”

Diğer ikisi şimdiden kararlarını vermişler bile. “Gelmeyiz... Tatilden için geliriz artık...” deyip kestirip atıyorlar. Hele biri,  daha da ileriye gidiyor.  “Bu yaşıma kadar adım Fatoş’tu, bundan sonra Margie olursa ne olur yani ?” diyor.

***

Acı verici bir durum değil mi ?  Yurduna, doğup büyüdüğü topraklara soğuk bakan gençlerle doldu ülkemiz. Güvenleri kalmadı. Gelecek endişesi içinde hepsi. Yarın ne olacağını, neyle karşılaşacaklarını bilmeden yaşamak istemiyorlar. Kaçıp kurtulacak bir yer arıyor gibiler.

1974 sonrasında, yıllar önce göç etmiş yurt dışındaki soydaşlar da ‘Yeni Kıbrıs’a dönme hevesi yaşamıştı. Aradan bir süre geçince –deyim yerindeyse-  nasıl kaçacaklarını şaşırdılar. Bazıları temelli ‘kaçış’ yaptı,  bazıları “Tatilden tatile geliriz” diyerek gitti.... Kalanlar da var.  Onlar ne kadar mutlular, bilemiyorum.

***

Biz yarattık bu acıklı durumu. İnanılmaz şekilde değişen kafa yapımızla; yönetim şeklimizle... Bazen emirlerle bazen kendiliğimizden... Bazen yalakalıkla bazen koltuk uğruna... Yedikçe şişenler, şiştikçe yeyenler, doymayanlar yarattık.. Ve hep bir sonraki günü, bir sonrayı düşünmeyerek... İnanılmaz bir ‘güvensizlik’ yaratmayı başardık...

Ve işte sonuç karşımızda.


Soygun

‘Soygun’ sözcüğünü bile bilmezdik bu ülkede. Romanlarda okur, sinema filmlerinde görürdük. Bir zamanlar’dan söz ediyorum...

O, bir zamanlarda, hırsızlıklar olmuyor değildi. Olurdu ama ufak tefek şeyler içindi. Şimdilerde, aynı filmlerdeki gibi, silahlı soygunlar da yaşamaya başladık ülkede.  Çok yakınlarda silahlı banka soygunları da görürsek şaşırmayız herhalde.

Dünya mı değişti de farketmedik... Yoksa, ülkemiz ve ülkemiz insanı mı ?


Asker

TC Cumhurbaşkanı “Kıbrıs’da asker azaltmak mı ? Yok öyle birşey. Çoğaltırız ama azaltmayız” gibi birşeyler söylemiş bir soru üzerine.

Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmasına göre 650 Türk askeri bulunabilir Kıbrıs’ta ya, bazıları yorumlarında (!) Sayın Cumhurbaşkanı ‘650’den aşağıya mümkün değil’ demek istemiştir, diyerekten ironi yaptı.  Gülsek mi ağlasak mı ?

Bir yanda, ‘Askersizleştirilmiş Kıbrıs’ naraları atanlar, bir yanda, mevcutlar yetmezmiş gibi, adada üs talebinde bulunan yepyeni ülkeler... Bir yanda ‘Barış’ feryatları, öte yanda savaş-silah-asker nutukları....

Bir yanda o, bir yanda bu.  Tam ortadaki kurban kim ? Ada halkı... Türkü ile Rumu ile, Ermenisi, Maroniti ile...

 


 Sokak Ağzı

“Dünya Sağlık Örgütü dünya çapında bir araştırma yapmış. Araştırma sonucunda Kıbrıs Cumhuriyeti, dünyada, en tembel 7.nci ülke olmuş. Dünya Sağlık Örgütü iyi ki  araştırmasını KKTC’de yapmamış.” (Özer Mormenekşeli)

***

“Kamu’da kış mesaisi başlamış. 08.00-12.30 / 13.00-16.16... Bilirsiniz ya, aslında bu, 08.30-12.00, 13.30-5.45 demek... Malum, memur,  mesaiye yarım saat sonra başlar, mesaisine yarım saat önce son verir kendiğinden. (Müjgan Karademir-Lefkoşa)

***

“Başbakan Tufan Erhürman, kendisine 900 TL elektrik faturası geldiğini söylemiş. Başbakan’ın maaşı kaç para bilmiyorum ama benimki asgari ücret. Hatırlatmak istedim. (Apo)

***

“Eyvah eyvah... ABD’nin Büyük Başkanı Trump, Kıbrıs için iki bölgeli, iki toplumlu federasyon çatısı altında birleşik Kıbrıs’tan yanaymış... Şimdi ayvayı yedik işte. Birazcık çözüm umutlarımız varsaydı Trump’ın da devreye girmesiyle o da gidiyor.” (Eşref Düşem-Lefkoşa)

***

“Eminim Maraş’ı isteyen Rumlar, Maraş’ın en son halini görmemişlerdir. Bir görseler bu isteklerinden vazgeçerler hemen. Size hediyemiz olsun derler herhalde.” (Aysel-Mağusa)

***

“Adli Yıl başladı.  Benim dikkatimi en çok Yüksek Mahkeme Başkanı Narin Ferdi Şefik’in açıklamaları çekti. Dikkatlice iki kere okudum. Ve açık söyleyeyim, karamsarlığıma karamsarlık kattı söyledikleri. “Düzgün olan ne kaldı ki bu ülkede ?” sorusunu sormaktan alıkoyamadım kendimi.” (Melek Daniş)