Gelin Bu Çirkefi Temizleyelim

Ünal Fındık

Türkiye’den adamıza gelen yetkililer genelde “Türkiye’de ne varsa sizde de olacak” diyorlardı. Oldu.

Türkiye yakın geçmişte kaset skandallarıyla ünlü olan bir ülke haline gelmişti. Şimdi aynı türden komplolar bizde de oluyor.

Kuşkusuz bu sonucu siyaset-mafya ilişki biçimi doğuruyor. Ülkemizin ismi bir süreden bu yana kumarhane, gece kulübü, uyuşturucu ve buralarda dönen kara para ile anılmaya başlanmıştı. Bunun sonucu elbette bugünlerde en çok konuşulan çirkef yatağı oldu.

Yıllar önce bu ülke cennetten bir parça idi. Herkes birbirini tanısın, tanımasın selam verir, sabahleyin bir günaydın diyerek işine gücüne gider, komşu esnafla sabah kahvesinde sohbetleşirdi.

İşlerin yoğun olmadığı saatlerde dükkanın önüne tavla masası kurulur birlikte iddialı tavla maçları yapılırdı. Komşusu henüz seftah yapmadıysa gelen müşteriyi ona yönlendirirdi. Herkes birbirini sever, sayardı.

O günler geride kaldı. Önce nüfus yapımızla oynandı. Hala da oynanıyor. Kıbrıslı Türkler kendi yurtlarında azınlığa düşürüldü. Sonra Türkiye’de kapatılan kumarhaneleri KKTC’ye yönlendirdiler. Dünya’da kumarla kalkınan ülke varmış gibi ülkemiz turizmini çeşitlendirme adı altında kumar turizmini dayattılar.

Ülke bu sayede kumar batağında herşeyini kaybeden insanlarla doldu. Bu da yetmezmiş gibi ülkemiz kara para cenneti haline geldi.

Kara para dediğimiz aslında kaynağı belli olmayan paradır. Vergisi ödenmediği gibi nereden kazanıldığı açıklanırsa bu parayı vergisini ödeyerek aklayamazsınız. Çünkü yasadışı işlerden kazanılmıştır.

Dahası bu paralar üretici sektörlere yatırılmıyor. KKTC’de bir biçimde aklanarak geri dönüyor. Yani bu ülkeye bir faydası  olmadığı gibi mafya benzeri çetelerin doğmasına neden olur.

Bu çeteler de siyasilerle, üst düzey kamu görevlileriyle, yargıçlar ve savcılarla bir şekilde içli dışlı oluverirler.

Bugün içinde bulunduğumuz durum budur. Bu ilişkiler gün gelir birilerinin leyhine ya da aleyhine işleyebilir. Buna siz karar veremezsiniz. Çünkü artık ipler başkasının eline geçmiştir.

Bu küçücük ülkede bunların üstesinden gelememek gerçekten kabul edilebilir değil.

Neden?

Neden hala kumar turizminde ısrar edildiğini ben anlamış değilim. Üstelik bırakın vergi almayı, denetlemeyi bile beceremediğimiz bir sektörden bahsediyorum.

Kışın bile güneşlenebileceğimiz o kadar güzel plajlarımız ve  yüzebileceğimiz denizlerimiz olmasına rağmen biz plaj, güneş, kum ve deniz turizmini ikinci plana atarak, kumar turizmini öne çıkardık. Doğal ve tarihi güzelliklerimiz saymadım bile.

Üstelik yüksek öğretim kurumlarımızın sayısını artırarak, eğitim sektörünü de turizm sektörünün yanına kattık. Ama öğrenci ile kumarın, öğrenci ile esrar, eroin gibi maddelerin aynı ortamda bulunmasının sakıncalarını hala görmezden geliyoruz.

Ülkemize okumaya gelen yüzlerce gencin uyuşturucu madde bağımlısı olduğunu, bunun kendi çocuklarımızı da sardığını Mısır’daki sağır sultan duydu, yetkililer hala duymadı. Ya da duydu ama duymazdan geliyor.

Bir tercih yapmalıyız. Çirkef yatağında, çirkefe bulaşmamak için kendimizi ve çevremizi daha ne kadar koruyabileceğimiz bilmeden yaşamaya devam mı edeceğiz?

Yoksa bu gidişe dur diyecek radikal kararlar mı alacağız?

Bugünkü iktidarın bu yapı ile bir sorunu olmayabilir. Bugün başbakana yönelen saldırı, yarın başkaları için de yapılabilir. Hatta geçmişte Türkiye’de olduğu gibi burada da birileri gider, yerine başkaları gelir ama düzen devam eder.

Buna dur diyecek olan var mı?

Yakında bir erken seçim olacak. Muhalefet bu yapının üstüne yürüyecek cesareti ve kararlılığı gösterek mi?

Bunlar yaşamsal önemdedir. Bu ülke batağa, bu toplum da yokoluşa sürükleniyor. Unutmayın bugün bu cesareti gösteremeyenler, yarın bu toplumu arkalarında bulamayacklardır.