Türkiye ile KKTC arasında imzalanan protokolü yorumlayan Kıbrıslı gençler, hem protokolü hem de ülkenin mevcut durumunu eleştirdi. Birçok farklı sebeplerden dolayı yurtdışında yaşayan Kıbrıslı gençler, ‘özgürlüklerinin yok sayıldığı bir ülkeye’ dönmeyi reddettiklerini kaydetti.
Dila ŞİMŞEK
Türkiye ile KKTC arasında imzalanan mali protokolü yurt dışında öğrenim gören Kıbrıslı Türk gençlere sorduk, ülkeye geri dönüş umutlarını konuştuk.
Memleketlerinden ‘işsizlik, ekonomik ve siyasi sıkıntılar’ gibi sebeplerden dolayı yurtdışına göç ettiklerini söyleyen Kıbrıslı gençler, “Özgürlüklerimizin yok sayıldığı bir ülkeye dönmeyi reddediyoruz” dedi.
Gençler, imzalanan protokolün içeriğini eleştirerek, ülke durumunun sürdürülebilir bir yapı olmadığını kaydetti.
Ülkenin ‘kendi ayakları üzerinde durmaktan’ yoksun olduğunu ifade eden gençler, yaşanan siyasi ve ekonomik sıkıntılarının bundan kaynaklandığına dikkat çekti.
Kıbrıslı gençler, Kıbrıs’ta federal bir çözüm istediklerini vurguladı.
Sekiz senedir yurtdışında yaşayan Barış Aksay, “Parayı verenin eğitimden, toplu iş sözleşmesine kadar söz sahibi olduğu bir yapıdan bahsediyoruz. Böyle bir yapı içerisinde genç jenerasyonun kendine yaşam alanı bulması giderek zorlaşıyor” diye konuştu.
İngiltere’ye göç eden Cem Kuşadalı ise, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik krize işaret ederek, gençlerin bu şartlar altında kendilerine bir hayat kurmasının olanaksız olduğunu belirtti.
On senedir yurtdışında yaşadığını belirten Vural Vuralhan, Kıbrıs’a dönmeyi düşünmediğinin altını çizdi. Vuralhan, siyasi partilere ve yetkililere olan güvenini tamamen yitirdiğini dile getirdi.
Bir senedir Belçika’da uçak mühendisi olarak çalışan Yağmur Kalfaoğlu, “Kendi ülkemizde bulamadığımız iş imkanlarını maalesef dışarıda arıyoruz” diyerek ülkedeki kariyer fırsatlarının yetersizliğine değindi.
İngiltere’de yaşayan Doğukan Kansu ise, “Daha öncekilerden çok farklı olduğunu sanmamak ile birlikte, artık güçlü olduğunu iddia ettiğimiz bir devletin başka bir ülkenin eline bakarak büyümesini de oldukça üzücü bulmaktayım” dedi.
Yıllardır İrlanda’da çalışan Melek İnsan, “2019’da 74’ü yaşayan ve yaşattıran bir zihniyetin yıllardır zamanın durmuş olduğu bir toprak parçasında zamanın hala durduğunu fark etmemesi ve aynı zihniyetin TC yardımı ile köy yolları yamalanıyor diye sevinmesi…” şeklinde konuştu.
Barış Aksay (İspanya): “8 yıldır yurtdışında yaşıyorum ve mevcut koşullar değişmediği sürece geri dönmeyi düşünmüyorum”
“Kıbrıs’ın kuzeyinde süregelen ekonomik yapının aslında taşıma su ile döndürülmeye çalışılan bir değirmen olduğu aşikardır. Bunun sürdürülebilir bir yapı olmadığı da herkesin malumu… Ancak biz kafamızı kuma gömüp aslında hiçbir sorun yokmuşçasına yaşamaya çalışıyoruz veya buna inandırılmaya çalışılıyoruz. Buna paralel olarak adanın kuzeyinde 1974 sonrası oluşturulan “düzen” bu ekonomik yapının konsolide edilmesinde bir araçtır. Bu ekonomik yapının temel taşı da Türkiye ile imzalanan ekonomik protokoller. Kanaatimce çok kapsamlı içeriğe sahip bu protokol bir çeşit neo-kolonyal nitelik taşıyor. Parayı verenin eğitimden, toplu iş sözleşmesine kadar söz sahibi olduğu bir yapıdan bahsediyoruz. Böyle bir yapı içerisinde genç jenerasyonun kendine yaşam alanı bulması giderek zorlaşıyor. Yirmili yaşlarında idealist bir genç olarak ülkemizin içinde bulunduğu siyasi, ekonomik ve toplumsal durumu iç açıcı bulmuyorum. 8 yıldır yurtdışında yaşıyorum ve mevcut koşullar değişmediği sürece geri dönmeyi düşünmüyorum. Bu bağlamda Kıbrıs’ta federal bir çözümün her zamankinden daha gerekli olduğunu, aksi takdirde yaşadığımız bu toplumsal erozyonun gün geçtikçe Kıbrıslı Türklerin özgün kimliği yok ettiğini düşünüyorum”
Doğukan Kansu (İngiltere): “Siyasilerimizin okurken iç karartan ve bizim dediğimiz her şeyi bizden alan bu protokolü kimleri düşünerek imzaladıklarından emin değilim”
“Şu anda haber sayfalarında “KKTC artık güçlü bir devlet” diye yazılar var. Bunun nedeni de Türkiye ile imzalanan protokol. Daha öncekilerden çok farklı olduğunu sanmamak ile birlikte, artık güçlü olduğunu iddia ettiğimiz bir devletin başka bir ülkenin eline bakarak büyümesini de oldukça üzücü bulmaktayım. Halen daha ada içinde yaşayan insanların hakları, düşünceleri ve özgürlüklerini hiçe sayarak Kıbrıs’a “Türkiye’nin Bahçesi” diye hitap eden bir devlet ile imzalanan bu protokol, yine ada sakinlerinin ihtiyaç duyduğu kurumların özelleştirilmesini teşvik edip bizleri daha da güçsüz ve muhtaç yapmaktan öteye gitmeyecektir. Bunların yanı sıra paketin eğitim üzerindeki etkisi de bizim değerlerimizi kaybetmemize yol açacaktır diye düşünüyorum. Siyasilerimizin okurken iç karartan ve bizim dediğimiz her şeyi bizden alan bu protokolü kimleri düşünerek imzaladıklarından emin değilim. Sen ya da ben değiliz orası belli...”
Yağmur Kalfaoğlu (Belçika): “Kıbrıslı gençlerden çok ümitli olduğum halde birçok insanın gerçekleri görmeyi reddettiğine inanıyorum”
“2015 yılından beri yurtdışında yaşıyorum, 3 yıl İngiltere’de okuduktan sonra Belçika’ya geldim, burada uçak mühendisi olarak çalışıyorum. KKTC’nin ekonomik ve siyasal durumunun gün geçtikçe daha kötüye gittiğine inanıyorum. Bağımsızlık için yapılan her hamle sonuçsuz çıkıyor ve haliyle her şey Türkiye’den bekleniyor. Kıbrıslı gençlerden çok ümitli olduğum halde birçok insanın gerçekleri görmeyi reddettiğine inanıyorum. Siyasetçilerin birçoğu kendi çıkarlarını ülkenin geleceğinden daha fazla önemsiyor. Kıbrıslı kimliğimizi kaybediyoruz ki bunun en büyük belirtisi de benim gibi birçok gencin yurtdışına göç etmesidir. Kendi ülkemizde bulamadığımız iş imkanlarını maalesef dışarıda arıyoruz. Elbette ki ileride geri dönmeyi isterim ama kendime bu kadar yatırım yapmışken Kıbrıs’a dönmeyi şu an düşünmüyorum…”
Vural Vuralhan (Almanya): “Maalesef ekonomik ve siyasi konularda KKTC’nin mevcut durumunu pek iç açıcı olarak görmüyorum”
“Yaklaşık 10 senedir eğitimim ve iş hayatımdan dolayı yurtdışında yaşıyorum. Sırasıyla Birleşik Krallık, İspanya ve Almanya’da yaşayıp farklı çalışma ve siyasi kültürler üzerinden deneyimler elde ettim ve ediyorum. Maalesef ekonomik ve siyasi konularda KKTC’nin mevcut durumunu pek iç açıcı olarak görmüyorum. Yıllardır aynı siyasi partiler ve kişiler dönüşümlü olarak hükümette görev alıyor fakat her seçimden önce bir önceki söz verilip yapılmayan vaatlerini unutup aynı şeyleri ısıtıp önümüze koyuyorlar. Her geçen gün birçok insanımızı trafikte veya çeşitli hastalıklarla kaybediyoruz. Buna rağmen herhangi bir trafik veya gıda güvenliği yasası konularında atılan bir adım yok. Ben siyasi partilere ve ilgili kişilere olan güvenimi tamamen yitirmiş durumdayım. Bence her konuda olduğu gibi protokol konusunda da Türkiye ile sıkı diyalog lazım. Öncelikle bizim hükümetlerimiz sanki bizi temsil etmiyormuş gibi davranıyorlar. Dünyadaki tüm halkların demografik ve sosyo-kültürel yapıları farklıdır. Aynı dili konuşuyor olmamız bu tarz dinamiklerin de aynı olacağı anlamına gelmiyor. Öncelikle bizdeki siyasiler bunu anlamalılar ve Türkiye ile bu dinamikler üzerinden şeffaf bir şekilde görüş alışverişi yapmalılar. O zaman Kıbrıs Türk halkını daha iyi temsil edebileceklerini düşünüyorum. Üzülerek söylüyorum fakat mevcut koşullarda Kuzey Kıbrıs’a dönmeyi şimdilik düşünmüyorum. Ada etrafında bulunan hidro-karbon kaynaklarının ülke açısından olumlu yönde bir fırsata dönüştürülebileceğine inanıyorum. Şüphesiz ortak akılda Federal bir çözüm modeli gerekiyor. Ada ile muhatabı olan garantör ülkeler, BM ve AB katkılarıyla bu ortak akılda buluşabilirse bu kesinlikle hem ekonomik hem sosyal açıdan tüm coğrafyanın ve Kıbrıs halklarının yararına olur. Bizim gibi eğitimli kişiler de göç etmek durumunda kalmaz.”
Cem Kuşadalı (İngiltere): “Protokolün, bir nevi KKTC’nin Türkiye’ye kiralanması olarak görüyorum”
“Kıbrıs’ta son dönemlerde yaşanan ekonomik problemler, işsizlik ve hayat pahalılığı yüzünden birçok genç arkadaşımız adadan yavaş yavaş göç etmeye başladı. Ekonomimizin batık olmasından ve her geçen gün değer kaybı yaşayan Türk Lirasından dolayı birçok gencimizin kırk yaşına kadar borç ödeyip bir ev sahibi olabiliyor. Tabii bunu yapabilmesi için de, çok dar bir bütçe ile geçinmesi gerekiyor. Ev alabilmek için Sterlin, araba için Sterlin, maaşlar ise Türk Lirası… Peki bu gençler ne yapsın? Ekonomik sıkıntılar ve dar bütçe yüzünden geri kalmış bir adada, birçok farklı mesleğe sahip gençler mesleklerini yapamadıkları için adadan göç etmek zorunda bırakılıyor. Olası bir barış ile dünyaya açılacak olan gençlerimiz hem ekonomik olarak güçlenecek hem de göç etmek zorunda kalmayacaklar. Fakat bu son günlerde yaşanan TC, HP, UBP hükümeti bunu bir çıkmaza doğru itiyorlar. Bunu yavaş yavaş başaracaklarını düşünmeye başladım. Güzel adamızın etrafında yaşanan soğuk savaş, orduların silahlanması, atılan bombalar… Doğal gaz, Maraş bahaneleri Akdeniz’de bize büyük tehlike yaratıyor. Sevgili Cumhurbaşkanımız Mustafa Akıncı’ya yapılan karalama politikasına da değinmek istiyorum. Kendisine şu sıralar destek olmamız gerektiğine inanıyorum. Protokolün, bir nevi KKTC’nin Türkiye’ye kiralanması olarak görüyorum. Güncel eğitim sistemi ile halk, yozlaşmaya itiliyor. Artık çağdaş ve modern bir eğitim sistemine geçmemiz gerektiğini düşünüyorum. Toplu iş sözleşmesinde, özellikle özel sektör emekçilerinin hakkının yendiğini gözlemliyorum. Sendikaların ayaklanmasını ise tamamen destekliyorum. Kendi mesleğimi daha iyi yapabilmek için göç ettim, ama bir gün Kıbrıs’a geri dönmeyi istiyorum.”
Melek İnsan (İrlanda): “2019’da 74’ü yaşayan ve yaşattıran bir zihniyetin yıllardır zamanın durmuş olduğu bir toprak parçası…”
“Bir ülke düşünün ki ülke olduğunu iddia ediyor ama aslında değil. Üzerindeki insanların çoğunluğunun çok önemli şeyler yaptığını düşündüğünü ama aslında hiçbir şeye hizmet etmediğini düşünün. Kendi para birimi ile hiçbir şeye yetmediğini, kendi mesleğini yapamayan yapsa da hayatta karın tokluğuna yaşayan mutsuz bir gençlik düşünün ve hiç durmadan yeni neslin gelmeye devam ettiğini... Diğer yandan ganimet zenginleri, torpilliler, tek derdi takma tırnak, marka elit görünmek vs. gibi şeyler olan bir kesim, dünyanın tanınmayan minicik bir toprak parçasındaki ego savaşları, berbat bir eğitim ve sağlık sistemi, fakirin ölüme terkedildiği yer, okullarda basmakalıp hikayeler, tek düze yetişen çocuklar, üretim yok, topraklarım diye sayıklayanların topraklarını sattığı, en kötü insanlık dışı olayın bile bir mangalla unutulduğu, insana hayvana çevreye dair umursuz bir toprak parçası düşünün. 2019’da 74’ü yaşayan ve yaşattıran bir zihniyetin yıllardır zamanın durmuş olduğu bir toprak parçasında zamanın hala durduğunu fark etmemesi ve aynı zihniyetin TC yardımı ile köy yolları yamalanıyor diye sevinmesi… Yaklaşık 45 senede aynı performansta uyuşmuş kalabilme yeteceğine sahip ve kaybettiği zamanın farkında bile olmayan uyuşuk bir toplum. Bir avuç iyi ve eğitimli insanın harcandığı ve kişisel çıkar sağlamayı reddettiği için bir yerlere gelemeyen namuslu zihniyet. Direnenlerin dertten hasta olduğu, yiyicilerin kral olduğu memleket. Uzaktan Sosyal medyadan paylaşımlara bakıldığında okyanusta kola şişesine tıkılıp kalmış küçük bir balığın çırpınışı KKTC. Şimdi siz bana değil de ben size sorayım burada yaşamak ister miydiniz?”