Yazının başlığını atınca yıllar öncesine gidiverdim birden…
1992’de üniversiteyi bitirip memlekete dönünce ilk çalıştığım yer KIBRIS gazetesiydi.
Orada ‘çiçeği burnunda muhabirler’dik, şimdilerin birçok ‘deneyimli gazetecisi’…
Gazetenin başında rahmetli Mehmet Ali Akpınar vardı.
Cenk’in sık sık anlattığı gibi Akpınar hepimizin hem genel yayın yönetmeni, hem de hocasıydı.
Her toplantı, her telefon meslekle ilgili bir deneyim ve bilgi dağarcığına katkıydı.
Akpınar haberle yatar, haberle kalkardı.
Bu yüzden ekibi de uykusuzdu sürekli!..
***
Kuşkusuz KIBRIS gazetesinin yayın politikasını Akpınar tek başına oluşturmuyor, yönetmiyordu.
Asil Nadir o dönemlerde Kıbrıs’ta değildi ama her ‘patron gazetesi’ gibi KIBRIS’a yön veren ana motivasyon ‘patronun çıkarları’ydı.
O dönemde Asil Nadir’in çıkarları gereği ‘milliyetçi’ bir çizgisi vardı gazetenin…
KIBRIS, Denktaş-UBP iktidarına katıksız bir destek sağlıyordu.
1993 seçimlerine yaklaşırken, UBP’den kopan DP hareketinin de etkisiyle olacak, siyasette dengeler yeniden oluşmaktaydı.
Muhtemeldir ki bunun da etkisiyle gazetenin yayınlarında bir ‘tuhaflık’ oluşmaya başlamıştı.
İşte bu yazının başlığıyla birlikte parmaklarımın ucundan dökülmeye başlayan o anekdot da bu süreçte yaşanmıştı.
***
Elime geçen devletin bir istatistik raporundan bir haber yapmış, yazı işlerine teslim etmiştim.
Doğrusu, diğer birçok haber gibi bunun da sümen altı edileceğinden emindim.
Böyle çok örnek vardı KIBRIS muhabirlerinin yazdığı ama yayınlanmayan…
Hem rejimi, hem milli davayı, hem de hükümeti korumak adına ‘Kırk Kocalı Hürmüs’ misali bir yayın politikası izleniyordu.
Her neyse…
Akşam toplantısında rahmetli Akpınar habere baktı, okudu.
Toplantıya katılanların tümü negatif bir tavır beklerken, birden gözleri çakmak gibi parladı.
Dönemin KIBRIS Yazı İşleri Müdürü Artun Çağa’ya dönüp “Bunu manşet yapın abiciğim” dedi.
***
“Gençler göç ediyor” başlığının KIBRIS gazetesinde manşete çıkması o dönemler için ‘olay’dı.
Böylesi örnek pek azdı o günlerde…
O kadar ki tanıdıklar “Yahu KIBRIS’ın yayın politikasını bile değiştiriyorsunuz siz genç gazeteciler” diye şaşkınlıklarını dile getiriyorlardı.
Çünkü KIBRIS’ın bekçilik yaptığı rejime, milli davaya ve de hükümetin politikalarına ‘bodoslama’ bindiriyordu haberin içeriği…
Devletin istatistiki verileri kullanılarak KKTC gerçeği kamuoyunun gözleri önüne seriliyordu.
KKTC’nin gençler için ‘yaşanabilecek’ bir ülke olmadığı aşikardı. Göç yeni de başlamamıştı. Ama ‘gerçeğin beyanı’ bile çok zordu o dönemlerde…
Bu yüzden “Gençler göç ediyor” ya da “Memleket Sorma Gir Hanı” gibi o dönemde çıkan ‘sert üslup ve içerikli’ haberlerin tantanası çok olmuştu.
***
Anılar dehlizinde bu anekdotu aktardım.
Neden mi?
Çünkü o günlere geri döndük.
Belki de daha kötüsüne!..
Zira gençler yeniden ve yoğun biçimde göçmeye başladılar bu ülkeden…
Kimse “ada ülkesiyiz, kaderimizdir” demesin. Çok dinledik bu hikayeleri…
Hikaye dinlemeye kimsenin takati yok çünkü…
Hele de gençlerin ve onları bu ülkede tutamayan, tutmakta zorlanan ailelerin…
Bakın etrafınıza, kabartın kulağınızı…
Çok sık ‘göç’ hikayeleri duyacaksınız bu aralar…
Çoğu ‘okumuş’, yani üniversite bitirmiş, yahut ‘okumayı uzattıkça uzatma’ eğilimindeki gençler…
Göçen göçene…
Göçmeyi düşünen düşünene…
***
Kıbrıs’tan göç hep oldu, doğru…
Ama 2000’li yılların başı ve ortası ‘tersine göç’ün mümkün olduğunu gösterdi bize…
Kimi gidenler döndü.
Birçok gitmeyi düşünen vazgeçti, burada kaldı.
Anaların, babaların yürekleri daha az acıdı.
Şimdi o trend bitmiş gibi görünüyor.
Gençler, hatta yaşı ilerleyen insanlar ‘bu ülkede hayır yok’ diye gidiyor.
Daha da kötüsü artık aileler de ‘Gitme evladım, kal’ diyemiyor!..
Belirsizlik, işsizlik, askerlik, ekonomik kriz, partizanlık…
Tümü var gerekçeler içinde…
Ama en kötüsü şu ki, ‘umutsuzluk’ hakim herkese…
O olmayınca, yıllar öncesinin manşetleri geliyor insanın aklına…