Bundan önceki seçimlerde miydi yoksa bir önceki mi tam hatırlamıyorum ama; gerek UBP gerekse CTP’den genç milletvekillerinin meclise girdiklerinden dolayı duyduğum mutluluğu yine bu sayfalarımızda kaleme almıştım.
Dediğim gibi; hangi parti ya da görüşte olunursa olunsun, her parti; kendini yenileme ve bu “yenilemeyi” de genç, dinamik, çağdaş ve üretken insalarla başarabileceğine inananlardanım. Yeterki bu gençlerin, dinamik ve her ne düşüncede olursa olsun “devrimci” yapılarıyla, bu ülkenin gerek demokrasisine gerekse toplum adına ortaya koyacakları fikirlere şans verilsin.
Bizler ‘80’li kuşak olarak isimlendiriliriz.
’68 kuşağı abilermizin paçalarına ‘70’lerin sonlarına doğru tutunmuş, Türkiye’deki olayları bire bir yaşamış olmamakla beraber, yaşayanlardan, okuduklarımızdan ve abilerimizin siyasi birikimleri içerisinde yoğrulmuş, kendi siyasi görüşümüzü oluşturduğumuz, kendi çapımızda protestolara, anmalara, mitinglere katıldığımız bir kuşağın mensubuyuz.
Gençliğimizin verdiği heycan, direngenlik, belki korkusuzluk ve inanç adına göze alınanların pekiştiği yüreğimiz, artık kanatlanmak, uçmak istercesine çırpınmaya başladığında, bizi eğiten abilerimizin bir kısmı buna sevinip yarattıkları gençlik için gurur duyarken, bir kısmı da bu heyecan, güç ve üretken beyinlerden çekinmeye, hatta kanatlarını kesmeye yönelmiştir. Böylesi “baskıcı” ve “elinde tutma” güdüsüyle hareket eden “abiler”, her zaman tüm partilerde olmuşlardır.
Gençlerin parti içerisinde söz sahibi olması, proje fikir ve üretim açısından kendilerine şans verilmesi, hatta vekil olup parti politikasını en iyi şekilde dinamik, saygılı, seviyeli ve söyleyeceklerinin altını dolduracak nitelikte araştırmacı ve belgeci biçimde görev almaları, her partinin üst düzey yöneticilerinin bakış ve beklentileri çerçevesinde ancak hayat bulmaktadır.
Bir partinin üst düzey ve hatta başkanı; gençlerin önünü açmak, hatta kendilerinin önüne geçmesine fırsat verip onları tecrübeleriyle destekleme politikasını güderse, işte o parti hem canlanır, hem istediği değişimi daha rahat ve güçlü bir şekilde gerçekleştirir hem de “statiko” diye sırasında eleştiri yapılan bu anlam girdabından kendisini kurtarmış olur.
Evet “tecrübe” çok önemlidir ve böylesi insanlarımızdan alınacak çok ders, yürüdüğün yolda sana büyük destek verecek bir geçmiş saklıdır. Bunu kullandırmak ve kullanmak, sonuçta bir partinin geleceği için büyük önem arzeder.
Ama “değişim-gelişim” dediğimiz noktada bunu gerçekleştirecek olanların, genç insanların ruhu, enerjisi, devrimciliği, ısrarcılığı ve korkusuzluğudur. Bu “korku” içerisinde yer alan “koltuk-makam-illa ki vekillik” kaygusu taşımayacak olan her genç, parti program ve inancının en güçlü uygulayıcısı olur.
Bundan dolayıdır ki bu konularda her kalem oynattığımda, nasıl ki geçmişi bilmek ama tutsak kalmamak gibi bir mantığı savunuyoruz, aynı şekilde deyimi yerindeyse artık miyadını doldurmuş vekillerin de bundan sonra gençlere sadece “danışmanlık” yapıp, bir kenara çekilmeleri ve gençleri desteklemelerini bekliyorum.
Bu ülkenin geleceği “gençlerin elinmdedir” diye nutuklar atılıyorsa siyasi arenada, o zaman bunu her parti uygulamaya koymalı ve gençlerinin yolunu açmalıdır.
Bu konuda istisnalar olsa da CTP-BG’in genel olarak vekil adaylarına bakıldığında, gerçekten bu partimizi ileriye taşıyabilecek dinamik, akıl üreten, yorumlayan ve direnen, sırası geldiğinde yanlışlar karşısında özür dilemeyi erdem bilecek genç arkadaşların olduğunu görmekteyiz.
Bu umut vericidir.
Başka partilerimizde de her şeye rağmen, miyadı dolmuşların yanında gençlere yer verildiğini görmek, bu ülkenin genel siyaset anlayış ve duruşu için önem arz etmektedir.
Değişim ve gelişim; eski siyasetçilerin tecrübelerinden yararlanılarak, gençlerin söz sahibi olabileceği bir düzenle ancak gerçekleştirilebilir.