Kıbrıs çok özel bir yer. Sorunlarla dolu, çatışma ve müdahalelerle şekillenmiş bir tarihi var. Adanın coğrafik konumu o kadar önemli ki, dünyanın tüm "büyük güçleri" bu adacığı göz ardı etmedi yüzyıllardır, elini çekmedi tarih boyunca buralardan.
Coğrafik özellikleri üzerinden ekonomik, politik ve stratejik önem her zaman ya dile getirildi ya da bu öneme dair siyaset üretti bu güçler.
Kıbrıs'ın kaderi, Kıbrıslıların doğrudan sorumlu kılınacağı, dış etkiden arınmış, müdahaleleri göz ardı eden bir bağlamda asla okunamaz. Bu saptama tarihsel olayları değerlendirirken Kıbrıslı Türk ve Rum toplumlarının hiç sorumluluğu olmadığını söylemek demek değildir elbette.
Bugün içinde bulunduğumuz "çarpık düzeni" ortadan kaldırmak hepimizin "boynunun borcu". Ancak bu çarpık düzenin ne olduğunu konuşmadan, tartışmadan iyice analiz etmeden yapılacak önermeler ya gerçekçi olmaz ya da gerçekle arasında büyük bir mesafe koyar ki bu da kendi başına inandırıcı ve çözüm üretici olmaz.
Dolayısıyla, sıkılsak da usansak da bıksak da... hiç fark etmez, içinde bulunduğumuz şartları göz ardı ederek hareket edemeyiz. Eğer topluma dair kaygı ve gerçeklere dayalı bir toplumsal sorumluluk taşıyorsak.
Bırakalım her ülkenin kendine özgü koşullarını, dünyadaki hiçbir ülke KKTC örneği ile ilintilendirilemez. Kıyaslanamaz. Karşılaştırılamaz. Bırakalım katılıp katılmamayı, hiçbir ülke için önerilebilecek genel geçer yaklaşımlar ya da projeler KKTC'nin gelişmesi için önerilemez, mutlaklaştırılıp model alınamaz.
Eğer önerilir ise de gerçekçi, inandırıcı, samimi olmaz. Olmaz çünkü gerçekler tarafından reddedilir ve kadükleşir.
Bu konu çok önemlidir. Ve temel bir konudur. Bu nokta üzerinde varılacak görüş birliği, toplumun daha iyi yarınları için daha ortak yaklaşım sağlar.
Bugün kuzey Kıbrıs'taki her siyasi partinin Kıbrıs sorununun çözümüne vurgu yapması çok önemlidir. Sorunun çözülmemesi durumunda ekonomik gelişmenin ve istikrarının sağlanamayacağına yönelik ifadeler anlamlıdır. O kadar ki, dünün şartlarında bunu işitmek asla mümkün olamazdı. Çok uzun süre, çözümü savunmanın bedeli çok ağır oldu insanımıza ve topluma.
Bu bağlamda sorunlara çözüm önerilerini dünya uygulamaları üzerinden üretmek, tartışmak ne kadar iyi niyetli olsa da gerçeklerden uzak kalıyor.
Bu durumda ithal önermelerin sonuç alıcı olmayacağını bilmek ve unutmamak lazım.
Ülkemiz için, kendi şartlarımızı gözetmek ve buna uygun projeler üzerinde durmaktır gerçekçi ve çözüm alıcı olan. Ötesinin hayatı kucaklayamayacağı çok açıktır. Buna çok dikkat etmeliyiz. Umudu köreltmemek için.
...
Mehmet Ali Birand'ın kaybı Türkiye ve özellikle AB yanlıları için büyük bir eksiklik olacak. Kürt sorununun çözümünden AB sürecine, Kıbrıs sorunundan Ermeni konusuna kadar çok ciddi emeği geçti Birand'ın. Sürükleyici ve gündemi belirleyen bir özelliği vardı.
Çok gazeteci tanıdım dünya ölçeğinde iş yapan ama onun kadar samimi ve cesaretlisini az gördüm bildim. Ani bir telefonla ve kırk yıllık tanışmışlık edasıyla "Asım görüşmeden ne çıktı?" sorularına çok tanık oldum. Her zaman da bu samimiyet diline şaşırdım. Mehmet Ali Talat'ı her zaman "en büyük Başkan bizim Başkan" diye sloganlarla karşıladığını da çok gördüm...Zamansız kaybettik. Kürt sorunu gibi bir konunun çok kritik aşamaya geldiği bu günlerde ona ciddi ihtiyaç vardı.
Ancak çok değerli gazeteciler yetiştirmesi ve onların aynı heyecanla çalışacak olması, kendi yaklaşımını yeniden üreterek gündeme getirecek olması, bence en büyük başarısı olmuştur.