Murat OBENLER
İsrail doğumlu Filistinli yönetmen ve senarist Maha Haj’ın aralarında Kıbrıslı ortak yapımcı şirketi AMP Filmworks’un de bulunduğu filmi” Akdeniz Ateşi” Adana Altın Koza Film Festivali’nde Dünya Seçkisi bölümünde gösterildi.
Bu yıl açılışını yaptığı 2022 Cannes’da Belli Bir Bakış Senaryo Ödülü’ne uzanan film Arap nüfusun da yoğun olarak yaşadığı Hayfa şehrinde geçiyor ve hem konusu hem de kameranın dolaştığı mekanlar ve ortamlar olarak Kıbrıs ile benzerlikler gösteriyor.
40 yaşında kronik depresyon geçiren Velid’in bir yandan yoğun akan hayatının mutsuzluk örtüsüne bürünmesi bir yandan da hayatla ölüm arasında gidip gelen düşünceler sisteminde kaybolması sonucunda çıkmaza girmesini anlatan film aniden apartmanlarına taşınan ve kendisinden çok farklı bir kişiliğe sahip (parasız ama neşeli, eğitimsiz ama elinden her iş gelen,becerikli, sosyal,girişimci,yakışıklı,şiddet kullanan ama içinde sevgiyi de anlayışı da barındıran) komşusu Celal’ın sayesinde bambaşka bir seyir alıyor.
Anton Çehovvari bir hikaye yazma peşinde koşan Velid bir yandan küçük çaplı bir dolandırıcı olan Celal’ın peşine takılarak romanına malzeme toplamaya çalışırken bir yandan da depresif ruh hali ile yaşamın anlalı kılmaktan yaşamın çekilmez olduğu bir limana doğru sefere çıkar.
Filistin-İsrail arasındaki sorunlu ve çatışmalı yaşamın izlerinin filmin bütününde bir arkaplan gibi aktığı yapımda özellikle erkek oyuncu Velid’in kronik depresyon ve aşırı temizlik hastalığına bağlı etrafındaki herkesle kavgalı hali onu gülmeyen, soğuk, aksi, uyumsuz, asosyal ve sevgisiz bir duruma sokuyor. Mutsuz bir çocukluk geçiren Velid’in orta yaşta da bu sorunlar süregelmiş ve kendi ailesinde de eşi ve çocuklarıyla bu sorunları yaşıyor.
Hayatta samimi olarak konuştuğu tek kişi olan Celal ile arkadaşlığı gerçekle roman hikayesi toplama arasında bir noktaya evriliyor ve sonunda ona hayatına son vermesini iş olarak teklif ediyor. Bu aşamada Celal’ın Velid’e söylediği “Ödlekler hayattan mı daha çok korkarlar ölümden mi?” sözü tam da bu çelişkiyi anlamlandırıyor.
Velid rolünü üstlenen Amer Hlehel oyunculuğu ile filmi sürüklerken seyirci de sürekli olarak Velid’in bu mutsuzluk sarmalından çıkıp çıkmayacağını takip ediyor. Filistin kültürünen şarkıların da bizlere eşlik ettiği filmi izlerken kafanızın bir köşesinden de Kıbrıs’ın geçmiş ve bugünkü durumunu, memleketten insan manzaralarını,politik açmazları,ekonomik çıkmazları düşünüyorsunuz hatta oradaki çukura saplanıp kalabiliyorsunuz.
Cehenneme dönmüş dini vesayet rejimi ve cennetten gelen bir melek
Sünni İslam’ın kalesi kabul edilen Kahire’deki El-Ezher Üniversitesi’nde fakir bir balıkçının dindar oğlu Adem’in eğitim almasıyla yaşanan çatışma dolu gelişmeleri anlatan “Cennetten Gelen Çocuk” yönetmeni Tarik Saleh’e 2022 Cannes En İyi Senaryo Ödülü ve François Chalais Ödülü’nü kazandırdı. Yüzyıllardır süren dini çekişmeleri ve sert vesayet savaşlarını Baş İmam’ın seçilmesi çerçevesinde gösteren filmin birçok, sokak,cami ve islam üniversitesisi eğitimi sahnesinin Türkiye’de(Adana ve civarı) çekilmiş olması filmde seyircinin gözüne aşina birçok mekanı da görmemizi sağlıyor.
Devlet-dini hareketler,mezhepler,cemaatler arası çatışma dolu vesayet savaşlarının arasında piyon olarak kullanılan Adem’in bu savaş içinde aklını kullanarak ve vicdanının sesini dinleyerek ayakta kalmasını anlatan film Mısır’ın dini ve siyasi elitleri arasındaki amansız güç mücadelesinde birçok dini eğitim alan öğrencinin de piyon gibi harcandığını göstermesi açısından önemliydi. Devlet ile dini kesimlerin(mollalar,şeyhler,imamlar vs) adeta bir cehenneme dönmüş ortamı içine düşmüş Adem’in cennetten gelen bir meleğe dönüşüm hikayesi sinemaseverlere tüğleri diken diken eden bir hikaye sunuyor.
Savaşın kazananı olmaz ama kaybedeni her zaman insandır
Bu yıl şiddetlenen ve neredeyse dünyayı yeni model bir soğuk savaşı hatırlatırcasına ikiye bölen Rusya ile Ukrayna arasında devam eden ve geçmişi uzun yıllara dayanan egemenlik alanı meselesi ile bu uzun dönemli ve yıkıcı savaşın insan üzerindeki etkilerini Ukrayna’nın doğu cephesinde düşman askerleri tarafından esir alındıktan sonra Donbas’ta aylarca tutuklu kalan ‘Kelebek’ çağrı kodlu Ukraynalı hava keşif uzmanı Lilia’nın hikayesi üzerinden anlatan Ukraynalı yönetmen-senarist Maksym Nakonechnyi “Kelebek Görüşü” filmi bir kez daha bizlere savaşlar,kazananlar-kaybedenler meselesini düşünme imkanı sağlıyor. 2022 Cannes Altın Kamera Ödülüne de uzanan film sıcak savaş ortamında esir düştükten sonra işkenceye uğrayan(tecavüz de dahil) bir kadın ordu mensubunun esir değişimi ile ailesinin yanına döndüğünde yaşadığı travmayı,sivil hayata dönememesini, kabuslarla dolu gecelerini ve gerek medyadan ve toplumdan gerekse ordu mensubu erkekler ve yine asker olan eşinden gelen baskılara rağmen yeni bir hayat kurma mücadelesini beyazperdeye taşıyor. Toplumsalla kişisel yaşamın, çatışmacı politika ile onun aracı olan savaşla insan yaşamını mahveden psikolojik etkinin birbirinin içine geçerek anlatıldığı filmde Rita Burkovska zor rolün altından başarıyla kalkıyor.