“1955-59’un gerçek hikâyesi, 1963, 1964, Grivas, EOKA’nın neler yaptığı, Makarios’un hataları gibi genel konuları insanlar konuşmuyor. Mesele tek taraflı bakış açısı, ‘biz mağduruz, biz birşey yapmadık’ gibi, bu doğru değil, gerçek tarihi konuşmalıyız, adil olmalıyız.”
Bu sözler Kıbrıs’ın güneyinde ölüm tehditi alan Politis Gazetesi köşe yazarı Kostas Konstantinou’ya ait. Sevgili Ödül Aşık Ülker dün Yenidüzen’deki röportajında Konstantinou’nun ağzından “1974’ten tek faydalananların bazı Rumlar olduğunu” söylediği için ölüm tehditleri aldığını yazdı.
Eğer bu röportajı okumadıysanız web sayfamızdan mutlaka okuyunuz. İki taraf için de alınması gereken mesajlar var.
***
Konstantinou, Kıbrıs’ın güneyindeki Rumlar hakkında bazı söylemlerde bulunurken, 1974’ten, Kıbrıslı Türklerin mallarından, savaşın rantından söz ederken aslında bunu iki taraflı da okumak gerekir.
Savaşın ortaya çıkardığı ranttan yararlanan sadece Kıbrıslı Rumlar değil, Kıbrıslı Türkler de var. Malların ikiye bölünmesinden dolayı değer kazanmalarından, hiç değeri olmayan yerlerin aniden değere binmesinden, Kıbrıslı Rumlardan kalan malları satanın da alanın da ranta rant kattığını biz de defalarca söylüyoruz.
Konstantinou bu değerlendirmeyi Kıbrıs’ın güneyinde kalan Kıbrıslı Türklerin malları için de söylüyor ve yasal olmamasına ragmen bu mallar üzerinden zenginliğine zenginlik katan Kıbrıslı Rumlardan bahsediyor.
Politis’te bir yazı dizisi sürerken, Radyo Politis’te de program yapan Konstantinou, bu söylemlerin ve yazıların ardından aldığı ölüm tehditlerini anlatırken “Ben adanın kuzeyinde kendimi %100 güvenli hissediyorum” ifadesini de kullanıyor.
Bu konuda şunu söylemek gerek; Kıbrıs’ın bir tarafı için istenmeyen, sevilmeyen şeyler söyleyenler ve ölüm tehditleri alanların, Kıbrıs’ın diğer tarafında kendilerini daha güvenli hissetmeleri gayet normal. Kıbrıs’ın kuzeyi için birşeyler söyleyenler ve tehditler alanlar da kendilerini diğer yarıda daha iyi hissedeceklerdir.
Bu işin doğasında var.
Gerçekler söylenmesin, yazılmasın diye söylemiyorum tabii ki ama bu hissin gayet normal olduğunu söylemeye çalışıyorum.
Hatta diğer taraf öbür taraf hakkında kendi açısından iyi şeyler söylediğiniz için sizi el üstünde de tutabilir.
Konstantinou her iki taraf için de aynı durumun söz konusu olduğunu da belirtiyor ama kendi tarafında sanırım çok duyulmayan şeyler söylediği için ölüm tehditi alacak kadar büyük tepkiler alıyor.
Tehditler alınması değil ama gerçeklerin diğer tarafta da söylenmeye başlaması iyi bir gelişme… Bazı şeylerin çoktandır bu tarafta söylendiği gibi Kıbrıs’ın güneyinde de söylenmeye başlanması umut verici. Gerçekler, iyiye, geleceğe yardımcı olur.
***
İtiraflar yapılmasına rağmen bazı katliamlar karşısında da “Kuzey bu konularda bişey yapamıyorsa veya yapmıyorsa o farklı bir konu… Bizim taraf yapması gerekeni, yapabileceğini yapmalı” görüşüne de katılmamak mümkün değil.
Bir taraf birşey yapmıyorsa veya yapamıyorsa diğer taraf da ona bakarak “onlar birşey yapmıyor, biz niye yapalım” kolaylığına yatmak, Kıbrıs’ın geleceğine ipotek koydurur, birlikte yaşamak idealini yok eder demek istemiyorum ama geciktirir.
Yapacak birşey yok!
“Elektrik maliyetleri bu kadar arttı, onun için faturalara yansıtmalıyız”, “döviz arttı, petrol fiyatları da dolayısıyla çıktı, bu yüzden akaryakıta zam yapmak durumundayız ama mazota yapacağımız zammın bir kısmını benzine aktardık”, Hükümetle ilgisi olmasa da yine hükümete yazılan “LPG bitti, yeni parti %24 zamlı geldi, onun için tüp gaza zam yapmak zorundayız” diyerek halkın gelen zamları hoş karşılamasını beklemek çok iyi niyetli olur. Gerekçelerde haklı olabilirsiniz, öyledir de ama gerekçesi ne olursa olsun her gelen zamla ceplerdeki parası eriyen, zaten dövizin sürekli fırlama yaşamasıyla içindeki ayı çıkarma, hatta günü geçirme endişesi yaşayan vatandaşın “hükümet haklı” demesini bekleyemezsiniz. Peki ne yapılabilir? Hiçbirşey. Hükümet, elinde olmayan gelişmeler karşısında fiyat düzenlemeleri yapacak, TL eridikçe cepteki para daha da erimeye devam edecek, vatandaş bağıracak, Hükümet dayanabildiği kadar dayanacak. Gerisi! Günü gelince düşünürüz.
Yargı bağımsızken! pazarlık
Türkiye ile ABD arasında “Papazı verin papazı alın” pazarlığı var ama diğer yandan da “Yargımızın bağımsız verdiği kararlara karşın ABD’nin aldığı yaptırım kararlarını kınıyoruz” deniyor. Ya Yargı bağımsız, ya da “papazı verin papazı alın” pazarlığı yapılıyor… Nasıl olur bu!
Birkaç damla
Çok kısa da olsa öyle iyi geldi ki o yağmur… Nerelere yağdı, birkaç dakikalığına da olsa nereleri ferahlattı bilmiyorum ama sıcakların içinde bir pınardan akan buz gibi suyu kana kana içmek gibi geldi bana… Yağmur damlalarında yıkanan serçeler, yaprağına vuran suyun altında silkinen ağaçlar… Kısa ama güzel.
Konuştuğun zaman sadece bildiklerini tekrar edersin; ama dinlersen, yeni şeyler öğrenebilirsin.
Dalai Lama