Yine aynı tartışma: “Türkiye'den para gelecek.”
Üstelik yine bir seçim öncesi yaşanıyor bu durum…
“Ulusal” hükümetlerde Türkiye-Kıbrıs ilişkisi “açık artırma” üzerinden ele alınıyor.
- Satıyorummmm, sattımmm!
Tam da bu kıvamda…
Demokrasiyi, iradeyi, bağımsızlığı satıyor, seçkin bir gruba konfor alanları yaratıyoruz.
***
“Parayı veren düdüğü çalar” tekerlemesi senelerdir dillerden düşmüyor.
Eskiden, çok eskiden kraliçe ödüyordu…
İngiliz sömürgesine aşk yüreklere kazınmıştı.
70’li yaşlarda insanlara sorunuz, size, “o dönem medeniyet vardı, kural vardı, düzen vardı” diyecek.
***
Ankara’nın tavrı da değişti zamanla…
Uyandılar (!)
Geçmişte "para" gelir, Ulusal hükümetler kendi içinde bölüşürdü.
Şimdi farklı…
Para nereden geliyorsa…
Parayı alacak olan da oradan geliyor…
Bir cebinden, ötekine giriyor…
“Maliye”nin kasasına düşmeden “yandaş”ın hesabına yatıyor çoğunlukla gelenler…
"Taşeron" görevinde buradaki kurumlar, işletmeler, sözde hükümetler!
***
Para geliyor ve eriyor!
Gelecek kaygısı büyüyor her geçen gün…
Uluslararası toplumun dışında kaldıkça kayboluyoruz.
İllaki uzaktan bakıyoruz.
Dünyanın "görünmez" bir ülkesi olarak, hem yaşam değerlerimizi yitiriyoruz, hem de kimliğimizi...
***
Baksanıza, her gün, çok daha fazla insanımız adanın güneyinde iş arıyor.
Kıbrıs Cumhuriyeti'ne aşk değil bu!
Euro kazanmak istiyor ahali…
İyi bir geçim istiyor, yatırım yapmak istiyor yarınlarına…
***
Yalan, eğreti, sahte düzen kendini kusuyor ve bunu ısrarla görmek istemiyorlar.
Tam bir gerilim, endişe, korku toplumuna dönüştük.
Dört yanımız avantacı, fırsatçı, menfaatçi kaynıyor.
Yozluk, çürümüşlük, kokuşmuşluk çoğalıyor.
***
Kıbrıslı toplum liderlerinden biri Birleşmiş Milletler iklim zirvesine katılırken, bir diğeri, yurt dışındaki yirmi otuz yurttaşa milliyetçi nutuklar atıyor.
“Hiçbir güç Türkiye’yi Kıbrıs’tan çıkaramaz” odaklı bir siyaset…
Türkiye’ye dönüşen adanın kuzeyinden Kıbrıs çıkmıyor ne yazık…