Yıllar önce ‘Kuklalar Cumhuriyeti’ diye bir yazı yazmıştım.
Belki 10 yıl önce...
İnsan tam “değişti” diye umutlanırken, yüreği kırılıyor ardından...
Geriye sayıyor hayat...
Bir yurt kendine yabancılaşmakla kalmıyor, uçsuz bir güvensizlik büyüyor.
* * *
Yıllar geçtikçe, kuklalar değişmediği gibi yenileri de çıktı ortaya...
Sahne kalabalıklaştı.
Bu ‘düzen’ kitleleri kendine benzetmek gibi üstün bir marifete sahip, ne yazık…
İnsanları girdabın içerisine çekiyor teker teker…
Uygun adım boğuluyoruz orada, marşla, nutukla, bayrakla, makamla, yaranmakla…
* * *
Kocaman kocaman insanlar protokolde oturmuş bekliyorlar, saatlerce...
Hani adeta “padişah” gelecek de öyle başlayacak tören!
İyice yerleşmiş buraya garantör...
Nüfussa nüfus...
Paraysa para...
“Tek yürek...”
* * *
Büyükelçi’nin Erdoğan’a bakarak “Demokrasi ve Kennedy Caddeleri ile sahil şeridinin açılması için talimatlarınızı bekliyoruz” dediği günden bu yana defalarca yaralanmış irademizle yutkunurken, o yıkık kentte, temeline kan sızmış binaların üzerine TOKİ ve Konya Belediyesi bayrakları asılıyor ve “Kıbrıs burada, gerisine aldırma” pankartıyla alana taşınan nüfus, reisini selamlıyor.
“Aldırma” dedikleri gerisi, “bu memleket bizim, biz yöneteceğiz” diye bağırıyor, polis barikatından yankılanan sesleriyle…
* * *
Son söz misafirin artık!
İşin aslı, misafir, ev sahibi kıvamında konuşuyor.
Ev sahibi, uvertür!
“Sana oyuncaklar alacak, seni gezmelere götüreceğim” şefkatinde avutuyor evladını…
Evladın da başka bir derdi yok zaten.
“Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti” bir dil sürçmesinin ötesinde gerçekliğe dönüşüyor.
* * *
“Sayın Cumhurbaşkanımızın direktifleriyle” diyen ‘yavru başkan’ın coşkusu kalıyor geriye…
Nasıl da şen (!)
Hiç çekinmeden, “Başaramadım, beceremedim, aradım, halletti” diyor.
* * *
Teselli mi arıyorsunuz?
Maraş için “kan döktük, aldık, bizimdir” yerine, mülkiyet hakkından söz ediliyor!
“Geliniz” deniyor yasal sahiplerine, “Malınıza, mülkünüze yerleşiniz!”
Konya Belediyesi sizin de emrinizdedir.
Gerisine aldırmayınız lütfen.