Cemal Mert
10 06 2013
Gezi Parkı direnişi başladıktan 13 gün sonra ben de Gezi Parkına ayak bastım. Şunu çok rahat söyleyebilirim ki ileride tarihçiler şöyle yazacaklar: "Türkiye küreselleşmeye 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi ve Özal reformları ile girdi ama 21. yy. Türkiye'de Gezi Parkı Direnişi ile başladı."
Gerçekten Taksim Gezi Parkı direnişi Türkiye için ışıklı bir milattır. Bu eylemler aydınlık karakteri nedeniyle 4-5 yıl önceki kitlesel Cumhuriyet Mitinglerinden çok farklıdır. Taksim Gezi 21. yüzyılı, Cumhuriyet Mitingleri
ise 20. yüzyılı temsil etmektedir. Cumhuriyet Mitingleri tarihen önemsiz, Taksim Gezi Direnişi ise Amerikalı devrimci yazar John REED'in 1917 Büyük Ekim Devrimi için dediği gibi "Dünyayı Sarsan 10 Gün" olarak tarihe geçecek.
Aslında AK Parti, geleneksel İslami kimliğe yakınlığına rağmen Türkiye'de siyaset sahnesindeki başlıca 21. yy eğilimli partidir. Parti lideri Erdoğan ise buyurgan, karizmatik, uzlaşmaz, yüksekten bakan, ben yaparım olurcu, otoriter karakteriyle 20. yüzyıl ile 21. yüzyıl arasında arafta kalmış Türkiye
Halkına hitap edebilmekteydi. Zaten AK Parti'nin esas misyonu da muhafazakar Türkiye Halkını küresel kapitalist sisteme sorunsuz entegre etmektir. Bu konuda Özal'dan devraldıkları misyonu da son on bir yılda kendilerince sorunsuz ileriye taşımış durumdadırlar.
İşte Gezi Parkı direnişinin önemi burada ortaya çıkmaktadır. Cumhuriyet Mitingleri ulusalcı, ulus devletçi ve söylemdeki modernizme rağmen öz itibarı ile "gerici" idi. Gezi direnişi ise çok kültürlü, çok kimlikli, kendiliğinden başlayan, demokratik, evrenselci, ekolojist, hümanist,
iletişimci ve yaratıcı bir kalkışma olmuştur. Dünyadan aldığı ve Cumhuriyet Mitinglerine nasip olmayan enternasyonalist geniş ve büyük dayanışma da bunun ispatıdır.
Bu çıkış ile Türkiye Halkı "başka bir küreselleşme mümkün" mesajı vermiştir ve bu mesaj ilerici ve aydınlıktır.
İnsan ve doğa ekonominin hizmetinde olamaz; ekonomi insana hizmet etmelidir mesajı da verilmiştir. Bunu iyi okumak lazım.
Ayrıca bu direniş kim ne derse desin Tayyip Erdoğan'ın sonunun başlangıcı olmuştur.
Bu eylemlerin başlangıcında, Gezi Parkını korumak isteyen bir grup çevreci duyarlı yurttaşa yönelik baskı ve şiddet geniş toplum kesimlerinde tepki yaratmış ve kendiliğinden kitlesel bir eyleme dönüşmüştür. Medyanın direnişe duyarsız kalması Facebook ve Twitter üzerinden bir iletişim yaratılarak eylemlerin tetiklenmesine vesile olmuştur.
Direniş, Gezi Parkındaki ağaç katliamı ve AVM yapımı yüzünden başlamış olsa da öz itibarı ile Başbakan Erdoğan'ın özel hayatlara ve yaşam tarzlarına müdahaleci ve
buyurgan tutumunu protestoya dönüştü.
Bu protestoyu yapanlar nerede ise Türkiye'nin tüm renklerini ve seslerini temsil etmektedirler.
Kendiliğinden başlayan ve ilerici bir öz taşıyan bu eylemleri başta Ergenekon, CHP ve Erdoğan karşıtı bazı sermaye çevreleri özünden saptırmak istemektedirler. Bu bir realitedir. Eylemlerin öncülüğünü bu kesimler ele geçirirse eylemler yozlaşacak ve Türk Halkının 21. yy yolundaki yürüyüşü sekteye uğrayabilecektir.
Bu noktada Türkiye'nin aydınlık
insanlarına büyük sorumluluk düşmektedir.
Bu sorumluluk, AK Parti'ye yönelik muhalefeti, ulusalcı - gerici temelden uzaklaştırıp çağdaş ilerici bir temelde konumlandırmaktır. Böylece aslında 21. yy eğilimli olan AK Parti'yi kendi gerisinden değil ilerisinden eleştirmenin yolları bulunmalıdır. AK Parti'nin ilerisi ise küreselleşme çağında eşitlik, özgürlük, demokrasi, barış ve adaleti temel alan ilerici bir siyasettir. Türkiye bu siyaseti üretebilecek mi yoksa bu eylemler heba mı olacak? Türkiye, Kıbrıs'ı da etkileyecek büyük bir sınavın
eşiğindedir. Haydi Türkiye ileri!