‘Yaşamak, bir ağaç gibi tek ve hür. Ve bir orman gibi kardeşcesine....’
Nazım Hikmet
Kadını, erkeği, genci, yaşlısı gözlerinde dehşetle koşuyorlar...
Ve polisin ötesinde kılıklı ‘adamlar’, ellerindeki silahlarla gaz sıkıyorlar, göz yaşartıyorlar...
Hiçbir bilginiz olmadan fotoğraflara baktığınız zaman ‘savaş var’ dersiniz...
İki ‘kutup’...
İki ‘cephe’...
Ayaklanma....
Şiddet...
Ve orantısız bir güç, besbelli...
***
İstanbul Gezi Parkı’ndaki mücadeleye, Kıbrıs’ın bir köşesinden, bu daracık köşeden, köşemin boyutunun çok üzerinde selam gönderiyorum...
Mücadelelerine...
Kararlılıklarına...
Ve dayanışmalarına, elbette...
Çünkü gördük ve yaşadık ki, ‘sindikçe’ ve ‘sosyal medyada felsefe’ yaptıkça sadece, sürekli kaybediyorsunuz...
Ne varsa, başlıyorlar almaya, avuçlarınızın içinden...
Önce ‘elinizi’ veriyorsunuz...
‘Korkmayınız’ diyorlar, ‘Sadece sıkacağız....’
Sonra ‘kolunuz’ gidiyor...
Ve sıkıyorlar boğazınızı, ‘nefessiz’ kalana dek...
***
İstanbul Gezi Parkı’ndaki mücadeleyi, Kıbrıs’ın bir köşesinden....
Selamlıyorum saygıyla...
“Dik durunuz” diyorum...
Yorulmadan... Korkmadan...
Kanasanız da kanmadan...
Çünkü biliyoruz ‘dik’ durmadan ve ‘bedel ödemeyi’ göze alamadan, nelerin yitirildiğini....
En demokratik gösteri hakkınızı, mücadele hakkınızı, toplanma hakkınızı, haykırma hakkınızı teslim etmeyiniz kimselere...
Çünkü, biliyoruz, gelip ‘bizimkini’ de alacaklar, elimizden...
“Bu haklar size çok fazla” diyerek...
“Siz bizim yavrumuzsunuz” diye ‘severek’...
***
Unutulmasın ki bir ülkenin ‘büyüklüğü’ ne köprüleridir, ne yolları,
ne de elektriği ne de suyu gerçekte...
Ne AVM’ler, ne de gösterişli santrallerdir büyüklük...
DEMOKRASİYLE büyür ülkeler...
Ve insanını SEVDİĞİ, KORUDUĞU, GÖZETTİĞİ oranda yücelir...
İNSANDIR bir yurdun çiçeği...
Eğer insanlar mutlu değilse, ‘dövülüyor’sa insanlar, ‘sövülüyor’sa...
Bu mutsuzluğun üzerine dikeceğiniz bina, anıtlaşır, sadece zulmünüze...