*** Sigara dağıtıcısı Gibbins’in “kaybolması” üzerine dönemin Kıbrıs Cumhuriyeti İçişleri Bakanı Polikarpos Yorgacis, Gibbins’in akibeti hakkında bilgi verecek olan kişilere bin Kıbrıs Lirası ödül verileceğini duyurdu. Gibbins’in eşi Penelope de – henüz 17 aylık evliydiler – Kıbrıs Radyo Yayın Kurumu’ndan Türkçe ve Rumca olarak bir mesaj yayımladı. Penelope, Kıbrıslılar’a kocasının sağ olarak kendisine geri verilmesi için yaptığı çağrıda şöyle diyordu:
“Bu adada bulunduğumuz kısa süre içinde tüm Kıbrıslı insanları çok sevdik ve çok sevecen bir insan olan kocamın da herkesle dost olduğunu biliyorum. Bu durumda sizlere, özellikle onu yakalayanlara sesleniyor ve onunla yeniden birlikte olabilmemiz için onu serbest bırakmaları için tüm kalbimle yalvarıyorum...”
*** David Carter’e göre Gibbins’in 41 yaşındaki erkek kardeşi Edward da adaya gelerek durumu araştırdı. Ancak bir süre sonra Major Macey ile şöförü Platt kaybolunca, Gibbins’in akibetinin araştırılmasına yönelik ilgi azaldı. Ancak gerek Gibbins, gerekse Macey ile Platt konusunda İngiltere’de yayın yapan gazeteler, adada rehin alma atmosferi yarattığı için Makarios hükümetini suçluyorlardı.
*** Konedralı okurlarımızın anlattığına göre, Gibbins öldürüldükten sonra üzerindeki parası alınmış ve onu öldürenler Gibbins’in üzerinde buldukları çekleri de Türkiye İş Bankası’na götürmüşlerdi. Gaziveren, Elye gibi yerlerden sigara satın almış olanların verdikleri bu çekleri gören kasiyer bu durumdan kuşkulanıp soru sormaya başlayınca, bu çekleri bozmaktan vazgeçerek, çekleri geri almışlar.
*** Binbaşı Macey, İngiliz sigara dağıtıcısı Gibbins’in kaybolması üzerine durumu araştırmaya başlamış ve o dönem ziyaret ettiği her bölgeden sigara satın alarak paketlerin içerisindeki seri numaralarını kontrol ediyormuş. Lurucina’da tarlada bakla yemeye giden iki Kıbrıslı Türk (Veli Canbulat ile Hasan Bibisi) Kıbrıslırum askerler tarafından kaçırıldığı zaman, Lurucinalı Kıbrıslıtürkler de, aralarında kadınlar ve çocukların da bulunduğu bir otobüs dolusu Kıbrıslırum’u rehin almışlar. Bunun üzerine Binbaşı Macey, Lurucina’ya giderek, iki tarafın da aldıkları esirleri serbest bırakması için arabuluculuk yapmış ve bunu başarmış. Macey, Lurucinalılar’ı ziyaret etmeye devam ederek ihtiyaçlarını soruyor ve onlara ilaç, gıda gibi bazı ihtiyaçlarını götürüyormuş...
*** Lurucina’da bulunanlar bir keresinde Macey’ye, “İstavroz Tepesi’ndeki – 1974 sonrası bu tepe Armağan Tepesi olarak adlandırıldı – Rum askerler bize ateş açıyor... Onları uzaklaştırın” demiş. Macey de, “Ateş açın, onlar da size açsın, bir karışıklık olsun ki Birleşmiş Milletler Komutanı’nı köye getirebileyim” demiş. Lurucinalılar söyleneni yapmışlar ve karışıklık çıkınca, Macey, söz verdiği gibi Korgeneral Perm Singh Gain’i köye getirmiş. Ancak Macey’nin aklında olan, Lurucina ile Limbya köyleri arasına Yeşil Hat çekilmesi imiş. Bunu da sağlamış ve köydeki arkadaşına “Lefkoşa’da var, Larnaka’da var, şimdi de sizde olacak... Bu Yeşil Hat, TAKSİM demektir arkadaşım!” diye konuşmuş.
*** Lurucina ile Limbya arasına çekilecek Yeşil Hat Anlaşması’nı imzalamaya gittikleri zaman, Macey yalnızca pipo içtiği halde, anlaşma imzalandıktan sonra kiliseden ayrılırken Rum komutandan içtiği sigara paketini vermesini, köyde bu sigaralardan satılmadığını söylemiş. Komutan da sigaraları vermiş. Dışarıya çıkınca Macey, Lurucinalı arkadaşına “Bu sigaraları senin için aldım sanma!” demiş. “Bir İngiliz sigara dağıtıcısı kayboldu, bu yüzden gittiğim her bölgeden sigara alıp seri numaralarını kontrol ederim, bakalım kayıp İngiliz’in dağıttığı sigaralardan mıdır diye” demiş.
*** Böylece Birleşmiş Milletler Barış Gücü askerleri – aslında İngiliz askerleri – köye yerleştirilmiş. Macey “kayıp” sigara dağıtıcısı Gibbins’i ararken, Haziran 1964’te bu kez kendisi ve şöförü Platt “kaybolmuş”. Konedralı okurlarımıza göre de, İngiltere’den David Carter’e göre de, Macey ve Platt Aytotoro’da (Çayırova) öldürülmüş...