Gımıldan Solcu Mohikan!

Serhat İncirli

“Gımıldan Gıbrızlı”...

Bu iki kelimeyle ne demek istediğim anlaşılmadı mı değerli Magosalı ve Lefkoşeli Kıbrıs Türkü?

Düzeltiyorum?

“Kaldır kıçını Kıbrıslı!”

-*-*-

Albert Einstein eniştem der ki; “Dünya, kötülük yapanlar yüzünden değil, seyirci kalıp hiç bir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir...”

-*-*-

Eniştem bunu Dünya için söylemiş ama laf, Kuzey Kıbrıs’a cuk oturmuş!

Kuzey Kıbrıs, kötülük yapanlar yüzünden değil, seyirci kalıp hiç bir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yer olmuştur!

-*-*-

Resmen seyrediyoruz!

Ekmek elden gitti, seyrediyoruz!

Canımızı alacaklar; izliyoruz!

-*-*-

Uyan gardaccığım!

Uyan!

Gımıldan gayrı!

Galdır o beytambal kıçını lütfen!

-*-*-

Atatürk’ün yüksek müsaadeleriyle, O’na yazılmış bir şiirin dörtlücüğünü mırıldanıyorum, oku, dinle:

“Öğretmen, memur kalksana...

Elektrik yok ama fanozları yaksana...

Gıbrız elden gidiyor...

Gavgasını versena!”

-*-*-

Aslında solcuyuz veya sağcıyız fark etmiyor gardaccığım!

Ünlü siyaset adamı, büyük Türk ulusunun değerli bir evladı diyor ve öteki bir başka değerli evlat taklit ederek tekrarlıyor ki, “Sorun, beka sorunudur!”

Caauuuuuv!

Biz beka bilmeyiz!

Bizde “Bekka!” var!

Mesela, “Ebenin bekkası” ifadesi, eski Gıbrızlılar tarafından çok kullanılır!

Neyse!

-*-*-

Özellikle Kıbrıs’ın Kuzey tarafında yaşam süren bir “Solcuysan”, unutma, “en son kez uyanma vakti”dir...

Başka uyanma şansın olmayabilir!

-*-*-

İnternetten bir alıntı yaptım...

Kendini, bu kategoriye koyan, yani solcuyum diyen herkesin artık “çözüme ve ülkeye” sahip çıkması vakti geçmek üzeredir...

Son şans!

“Son Mohikanlar” gibi olmadan, uyanın!

“Sahtekar yobazlar gibi olmadan” da diyebilirdim!

Ama demiyorum!

Solcu nedir?

Veya ne değildir!

Haydi alıntıyla, buna bir bakalım:

-*-*-

SOLCU bir banker görmedim,

Her derde deva diye bitkisel ilaç satan SOLCU  görmedim,

Yüz liraya on kavanoz bal satan SOLCU  görmedim,

Dağ başında, deniz dibi diye arsa satan SOLCU  görmedim,

Hastalıkları iyi ederim diye muska yapan SOLCU görmedim,

Kadın göbeğine Arapça yazılar yazan SOLCU  görmedim,

Cin çıkartacağım diye kadın - erkek badeliyen SOLCU  görmedim,

Okunmuş elma, armut satan SOLCU görmedim,

Kitap yakan SOLCU  görmedim,

Devleti soyan SOLCU görmedim,

Yurttaşı dolandıran SOLCU görmedim,

Para için ayaklara kapanan SOLCU görmedim,

Genç kızlara sarkıntılık eden SOLCU  görmedim,

Okumayan SOLCU  görmedim,

Hırsızlık eden SOLCU  görmedim,

İhaleye fesat karıştıran SOLCU  görmedim,

Rüşvet alan SOLCU  görmedim,

Dini inançları kullanan SOLCU görmedim..

... “Deve sidiği şifadır” diyen solcu görmedim,

SOLCU iknası zor, etkilemesi zor birisidir,

Ama dost, arkadaş, yoldaştır,

Düşeni kaldırır, ekmeğini böler, inancına ölümlere gider...


Sizin çocuk ne iş yapıyor? Mutsuz!

Sevgili kardeşlerim...

“Başkaları adına mutlu olmak” veya “başkaları adına mutluluğu belirlemek” gibi huylardan vazgeçmeliyiz...

En kötü huyumuzun bu olduğunu anlamalıyız...

Herkes aynı değildir...

Olamaz da...

Zorlamayın...

Bırakın, nasıl mutluysa insan, öyle kalsın...

-*-*-

Öteki yazımızda da bir alıntı kullandık...

Sanal ortamda bir gün; “Mühendisin Duvarcı Oğlu” başlıklı, kime ait olduğu belirtilmeyen bir yazı gördüm...

Tabii ki “çaldım”...

Ve tabii ki başkasının ürettiği bir yazıyı çalmak suç!

Her şeyden önce emeğe saygısızlık.

En azından “kime ait olduğunu bilmiyorum, sevgili yazan, her kimsen, beni affet, özür dilerim” diyerek, sizlerle de paylaşmak istiyorum...

-*-*-

“Kolaya kaçmak” mı?

Vallahi değil!

UBP Güzelyurt Milletvekili Ziya Öztürkler kardeşimin geçtiğimiz Pazartesi günkü Meclis konuşmasını dinledim ve aklıma bu yazı geldi...

Öztürklerin konuşmasını da yazıyı da gerçekten harika buldum ve paylaşmak istedim...

“İşe yarar” diye de umutlanarak...

Buyurun, birlikte okuyalım...

-*-*-

"İlk defa İsveç'te bir kızla çıktım. Muhabbet ediyoruz, kız sevdiğim filmleri soruyor, okuduğum kitapları soruyor, gezdiğim ülkeleri soruyor. Ama işimi sormuyor.

Ben alışmışım Türklere, “adın nedir?”den sonra ikinci soru “işin nedir?”.

Yok abi döndük dolaştık sevdiğimiz yemeklere falan geldik hala sen ne iş yaparsın demiyor kız bir türlü.

En son ben sordum, dedim ki ya her şeyi sordun da, sen ne iş yaparsın diye sormadın. Dedi ki kız, ne iş yaptığını sorarsam dolaylı olarak sosyal statünü, kaç para kazandığını da sormuş olurum. Ayıptır. Ben paranı, statünü merak ettiğim için değil seni merak ettiğim için buradayım.

-*-*-

O gün anladım ki bizde kast sistemi var. Atasözümüz var “davul bile dengi dengine” diye. Meğerse her davul denkmiş.

-*-*-

Başka gün yüksek mühendis bir amcayla tanıştım. Ne projeler yapmış. Tüneller, köprüler, havaalanları vs...

“Senin yaşında oğlum var” dedi. “O da mühendis mi?” dedim. “Hayır işçi, duvar ustası” dedi. Dedim “o nasıl oldu, mühendisin oğlu işçi olur mu? Bizde olsa babam döve döve okutur mühendis yapar.”

-*-*-

Adam kızdı.

“Niye öyle diyorsun benim oğlum çok iyi bir duvar ustasıdır. Zorla kötü mühendis olacağına, iyi bir duvar ustası olmasının ne kötülüğü var?” dedi.

Adam gurur duyuyor oğluyla.

Utandım.

Utandım çünkü biz toplum olarak buyuz.

Böyle yetiştik, yetiştirildik.

Bizde kast sistemi var. 

Mühendisin oğlu gerekirse zorla kötü bir mühendis yapılır, iyi bir duvar ustası olmasına izin verilmez...


Vikipedi şöyle yazıyor: “Bella ciao (İtalyanca: "elveda güzelim"), 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan bir İtalyan protest halk şarkısıdır. Kuzey İtalya'daki pirinç tarlalarında çalışan işçiler tarafından zorlu koşulları eleştirmek amacıyla söylenmeye başlandı. Nazi Alman kuvvetlerinin İtalya'yı işgal ettiği 1943-1945 yılları arasındaki İtalyan direnişi sırasında İtalyan partizanları şarkının sözlerini değiştirerek şarkıyı faşizm karşıtı bir marşa dönüştürdü. Partizanlar, faşist İtalya Sosyal Cumhuriyeti ve onun Nazi Alman müttefikleriyle mücadele ederken de şarkıyı söylemeyi sürdürdüler. Bella ciao'ın çeşitli versiyonları, antifaşist bir özgürlük ve direniş marşı olarak tüm dünyada söylenmeye devam etmektedir. Şarkının hem işçi versiyonunun hem de partizan versiyonunun sözlerinin yazarları bilinmemektedir...”

Neden mi yazdım bunları? Çünkü Pazartesi akşamı, Genç Tv’de bir program izledim... 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nde çekilmiş... Programın sonlarına doğru, bir öğrenci kız çocuğu, trompetiyle bu şarkıyı çaldı (Fotoğraf)... Ve Ersin Tatar, Zorlu Töre ile Faiz Sucuoğlu, şarkıya alkışlarıyla eşlik etti...

“Ne var yani bunda?” mı diyeceksiniz? Bilmem! Bence şarkının neyi anlattığını bilmiyorlar... Çünkü bu kardeşlerin kafa yapısında, Çav Bella’yı ya da Ciao Bella’yı dinleyenler “hain” değil miydi?”... (Not: Aman Erdoğan duymasın... Duyarsa, üçünü de görevden alacak!)