Tetikçisi geldi mi bu ülkeye?
Geldi.
“Girmezsin” demedi kimse, diyemedi.
Sivil Savunma tarafından misafir edildi (!)
* * *
Mafyası geldi mi?
Geldi.
“Git” diyemedi kimse...
Polis diktik başına!
* * *
Dolandırıcısı geldi, hem de en niteliklisinden...
Üzerinden “yurttaşlık” verildi.
* * *
Çete lideri geldi.
Organize suç örgütü lideri geldi.
Hırsızı geldi, uğursuzu geldi, kaçakçısı geldi.
Geldi de geldi.
“Aman da hoş geldi, sefa geldi” oldu genelde!
* * *
Türkiye, “garantörü” olduğu Anayasa’yı çiğniyor, Kıbrıs’ın toprak bütünlüğüne aldırmıyor, seçimlere hoyratça müdahale ediyor, kurultay basıyor, hükümet dağıtıyor, adanın kuzeyinde bir garabet tasarlıyor.
Kıbrıslı Türkleri saymıyor.
Bu çok açık, bu çok acı!
Tümü yetmezmiş gibi hiçbir yasal, ahlaki, diplomatik zemini olmadan kimi insanlarımıza hınçla “ülkeye giriş yasağı” getiriyor.
* * *
32 yıl önce seçilmiş bir siyasetçi ve Başbakan Yardımcısı olarak Özker Özgür’ün pasaportunu iptal eden ve aslında ‘yurt dışına çıkışını’ engelleyen zihniyet yine kendini gösteriyor.
“Milli güvenlik aleyhine faaliyetler” gibi soyut bir gerekçeyle Cumhurbaşkanlığı eski iletişim danışmanı Ali Bizden’in havaalanında 11 saat kilit altında tutulması ve Türkiye’ye alınmaması demokrasi ve insanlık utancıdır.
Kıbrıs’a tam bir saygısızlıktır!
Çok daha önemlisi “ayrı devlet” iddiasıyla 23 Nisan çocukları gibi şenlik edasında “koltuk” tutan ama insanına, iradesine, kurumlarına, demokrasisine sahip çıkmayanların “statü ve makam” uğuruna kendi toplumundan kopuşudur.
* * *
Çoğulculuk kayboluyor.
Güvensizlik büyüyor.
Saygısızlık artık sınırları aşıyor.
İlkelerin ve değerlerin değil menfaatlerin ve dayatmaların yükseldiği sığ ilişki modeli tam bir yıkıma dönüşüyor.
“Anavatan – Yavruvatan” kültürü üzerinden “emrinizdeyiz” ayarlı bir siyaset modeli öne çıkıyor.
Düşmanlaştırma, ötekileştirme, sindirme, korkutma politikaları köpürtülüyor. Mutlak “itaat” isteniyor! Mutlak “biat.” Buna karşı çıkanlar “düşman” gibi gösterilerek damgalanıyor.
* * *
Türkiye, Kıbrıs’ın kuzeyini yutuyor.
Daha ne?