Cemal Bulutoğulları döneminde Lefkoşa Türk Belediyesi’nin (LTB) borç bataklığına sürüklenmesine neden olan birkaç temel unsur vardı.
Birincisi kontrolsüz bir biçimde yapılan istihdamlar.
Bunlar, hiçbir liyakat aranmadan, yalnızca partili, dost ve ahbap hatırıyla yapılan istihdamlardı. O dönemde yapılan bu istihdamlar hiçbir açıdan Lefkoşalının ve LTB’nin ihtiyaçlarına dayanmıyordu.
Bir kişinin yapabileceği iş için beş kişinin istihdam edildiği ve artık bir noktadan sonra işe alınanların belediyede oturacak sandalye bile bulamadığı, adeta bir fıkraymışçasına halen daha anlatılır, durur.
İkinci unsur israftı!
Her alanda israf…
Belediyenin yaptığı satın alma faaliyetlerinden tutun da kentin önceliği olmayan bir sürü “yatırım” projesine kadar... Bunlar yalnızca başkanın şovuna devam etmesi için yapılan, hiçbir ihtiyaç silsilesine göre planlanmamış yatırımlardı. Kentin geleceğine hiçbir katkısı yoktu. Harcamaların odağında, gelecek kuşakların daha temiz, daha refah bir Lefkoşa’da yaşaması bulunmuyordu. Kentin altyapısını günün koşullarına göre geliştirmek de… Tek düşünce başkanın seçim maksatlarına hizmet edip etmediğiydi!
Yalnızca bu iki unsurun bile belediyenin mali tablosunda yarattığı hasarlar çok büyük oldu ve bu hasarın yarattığı sonuçlarla en başta Lefkoşalı, sonra da tüm ülke acı bir biçimde yüzleşti.
Ortaya çıkan ilk sonuç, belediyenin içine girdiği borçlanma girdabıydı! İlk adım olarak belediyenin overdraft hesaplarındaki limitler büyütülmüş, ardından doğrudan kredi borçlanmasına gidilerek bir borç sarmalının içine düşülmüştü. Günün sonunda süreç; ülkenin en büyük belediyesinin mali ve idari yönden iflas etmesiyle sonuçlanmıştı.
***
O günlerin öncesinde gidişatı görüp “gidilen yol, yol değildir” diye eleştiri yapanlara söylenen birkaç basmakalıp söz vardı. Bunlardan en çok duyulanı “Başkanın aslında ne kadar iyi bir insan olduğu” idi… O kadar iyiydi ki başkan, sağa sola küfürler sallarken de televizyon ekranlarında belediyede örgütlü sendikacılara tehditler savururken de “Evet böyledir ama çok iyi bir insandır” denilebiliyordu.
İşte başkentte, yapılan eleştirilerin bu sığlık içerisinde ele alınması ve uyarılara kulak asılmaması sonrasında Lefkoşa’da yükselen şey çöp dağları olmuştu. Aylarca maaş alamadığı için greve gitmek zorunda kalan işçiler ve hiçbir hizmet alamayan Lefkoşalılar büyük mağduriyet yaşamıştı.
Geride bıraktığımız hafta sonu Girne Belediye Meclisi’nin toplanıp Belediye Başkanı’na ucu açık ve kontrolsüz bir borçlanma yetkisi vermesi bana Lefkoşa’nın geçmişte düşürüldüğü bu durumu hatırlattı.
Mali durumun iyiye gitmediğinin en açık göstergesi olarak ortaya çıkan borçlanma talebi bir yanda dururken, Meclis’e hiçbir tasarruf planı sunulmadı! Belediye’nin ne gelir elde ettiği, bu borçlanmayla nereye, ne kadar harcanacağı da açıklanmadı… Mart ayına girilmiş olmasına rağmen hala daha 2021 yılı bütçesinin Belediye Meclisi’ne sunulmamış olması da ayrıca dikkate değer!
Oysa mevcut belediye başkanı 2014 yılında 13 kişi ile devraldığı BEL-PAZ’ı, bugün 300 kişilik bir büyüklüğe ulaştırdı. Tamamen başkanın iki dudağı arasında çalıştırılmakta olan işçilerin ek mesaileri bile tam olarak ödenemiyor ama ek mesaileri ödenmeyecek işçiler kervanına yenileri eklenmeye de devam ediliyor.
Aradan geçen altı buçuk yılda BEL-PAZ’ın 13 kişiden 300 kişiye çıkarılmasının yirmi üç katlık bir artış anlamına geldiğinin farkında mıyız gerçekten? Peki, bu astronomik artışa rağmen belediyenin sunduğu hizmet kalitesinin yirmi üç kat artmadığının?
Bütçe dediğimiz şey, en basit anlamıyla her bir Girnelinin ödediği vergilerden oluşan bir gelir-gider dökümüdür.
Bütçe; Girneli esnafın salgın koşullarında ayakta tutmaya çalıştığı iş yeri için ödediği harçlardan… Arabamızı Baldöken otoparkına park ettiğimizde çıkışta ödediğimiz park yeri ücretlerinden… Borç, harç içerisinde çocuğuna bir avlu yer inşa etmek için uğraşıp didinen anne ve babaların ödediği vergilerden oluşmaktadır.
Girneliler olarak her ay evimize gelen su faturasına baktığımızda “israf bedeli” diye bir sütun görmüyor olabiliriz. Ama bilelim ki; ödediğimiz fatura içerisinde kötü yönetim sebebiyle çarçur edilen kaynakların yansıması da vardır.
Alamadığımız hizmetleri bir an için bir yana bırakalım! Hiçbir arıtma işlemine tabi tutulmadan Akdeniz’in ortasına boşaltılan kanalizasyon sularını da düşünmeyelim!
Çok düşük kaliteyle aldığımız hizmetler için sırtımıza yüklenen harcamalar yetmiyormuşçasına overdraft kullanmak suretiyle başkanın yapacağı kontrolsüz harcamaların yüzde yirmilik faiz yükünü biz niye sırtımıza yükleniyoruz?
Bu koşullar altında Girne’de yaşayan herkes bunları sorgulamalı ve aldığı hizmetin kalitesiyle ödediği faturaların karşılaştırmasını yapmalıdır… Çünkü gerçekten Girne’de gidilen yol, yol değildir!