O günlerde yani Mart 2009'da Mahallebaris'in kızı Stella Yuannu'yla röportajımızın devamında özetle şöyle anlatmıştı olayları...
SORU: Politikayla hiç ilgilenmiş miydi babanız?
STELLA YUANNU: Hayır. Ailemizden hiçbiri politikaya bulaşmadık. Sana şunu söyleyeyim: Bizim evimiz Girne’nin Türk mahallesindeydi ve Kıbrıslıtürk komşularımızla çok iyi ilişkilerimiz vardı.
SORU: İsimleri kaldı mı aklınızda?
STELLA YUANNU: Mehmet vardı, soyadını hatırlamıyorum. Mehmet dülgerdi ve evimizin tam karşısında oturuyordu. Bay Ellidört vardı, oğlu şimdi avukattır, adı galiba Hasan’dır – Girne’de avukatlık yapıyor. 1963’e kadar Girne Kaymakamlığı’nda çalışıyordu. Sonra da Türkiye’de okumaya gitmişti.
SORU: “Ellidört” dediğiniz herhalde bir isim değil, bir lakaptı...
STELLA YUANNU: Olabilir. Naile vardı, o hala orada oturuyor, evimizin tam karşısında oturuyor. Hükümet hastanesinde çalışıyordu Naile. Çok iyi ilişkilerimiz vardı Kıbrıslıtürk komşularımızla...
SORU: Ve babanız çok iyi Türkçe konuşuyordu demiştiniz bana çünkü çok sayıda Kıbrıslıtürk müşterisi vardı adamın...
STELLA YUANNU: Evet, çok iyi Türkçe konuşuyordu babam... Ben de Türkçe konuşuyordum, şimdi de hatırlıyorum ancak konuşma konuşma unuttum bazı şeyleri... Eğer çaba göstersem hatırlarım şimdi. Ancak kiminle konuşacağım Türkçe? Kendi kendime mi?!...
SORU: Anneniz de Türkçe konuşabiliyor muydu?
STELLA YUANNU: Hayır, hayır... Dördüncü kardeşim Theofanis de çok iyi Türkçe konuşuyordu çünkü çok sayıda Kıbrıslıtürk arkadaşı vardı.
SORU: Kıbrıslıtürkler’le birlikte çalıştığı için mi?
STELLA YUANNU: Hayır, hayır – okulda öğreniyorduk Türkçe’yi... O zamanlar okulda öğreniyorduk Türkçe’yi. Ancak şimdi Theofanis, Katar’da çalışıyor. 1975’ten bu yana Arap Emirlikleri’nde çalışıyor Theofanis...
SORU: Öncelikle darbeden neler hatırlıyorsunuz? Girne’de miydiniz?
STELLA YUANNU: Ben Lefkoşa’da memurdum, kardeşim Theofanis de memurdu – ofislerimizdeydik. Darbe olduğu zaman Girne’ye doğru yola çıktık ama Girne’ye varamamıştık. Yollar kapatılmıştı çünkü. Evimiz Girne’deydi, biz memur olarak çalışmak üzere her gün Lefkoşa’ya gider gelirdik. Miamilya’da (Haspolat) uzun bir araç kuyruğu vardı. O günlerde benim arabam yoktu, kardeşim Theofanis’in arabası vardı. Theofanis, “Bir arkadaşın evine gidelim, bir kahve içelim, belki ortalık yatışır” demişti – Kaymaklı’da bir arkadaşımızın evine gitmiştik. Ancak günün sonunda yollar kapanmıştı, böylece üç gün boyunca o arkadaşımızın evinde kalmıştık Lefkoşa’da. Ancak Çarşamba günü ulaşabilmiştik Girne’ye. İşe de dönememiştik – ancak Aralık 1974’te işimizin başına dönebilmiştik çünkü Girne’de kalmıştık savaş nedeniyle, Dome Otel’de.
SORU: 20 Temmuz 1974’te ne olmuştu?
STELLA YUANNU: Evimizdeydik, dışarıya çıkmamıştık.
SORU: Girne’de bir şey olmamış mıydı?
STELLA YUANNU: Etraf çok sessizdi. Kıbrıslıtürk komşularımızla “Acaba ne olacak?” diye konuştuğumuzu çok net hatırlıyorum, “Ne olursa olsun, siz kazanırsanız bizi, biz kazanırsak sizi koruyacağız” diye konuşmuştuk. Ama bu şekilde gelişmedi olaylar ne yazık ki – dostlarımız, komşularımız bile Dome Otel’den evimize gittiğimizde, bazı komşularımız bıçakla bizi öldürmeye çalışmıştı! Dome Otel’de bize “Evinize gidip giysi alabilirsiniz” denmişti, onun için gitmiştik... Hayır, hayır bunları hatırlamak istemiyorum...
SORU: Hayır, hatırlayalım bunları, bilelim... Birşeyler öğrenmek için hatırlayalım... Ancak zıplayarak gitmeyelim... 20 Temmuz’a dönelim... Sonra ne olmuştu?
STELLA YUANNU: Evlerimizde kalmıştık, neler olup bittiğinden tümüyle habersizdik... Salı gününe kadar böyle olmuştu. Sonra Birleşmiş Milletler Barış Gücü gelip bizi almış ve iki-üç günlüğüne diyerek bizi Dome Otel’e götürmüşlerdi. İki-üç gün demişlerdi ancak Aralık ayının başına kadar Dome Otel’de kalmıştık...
SORU: Babanıza ne olmuştu?
STELLA YUANNU: Sivil Savunma Örgütü, babamın arabasıyla askerleri taşımasını talep etmişti. Arabası bir vandı, CJ121 plakalı Morris Van bir araçtı, gri renkliydi...
SORU: Yalnızca vanını mı vermişti yoksa taşımacılığı da o mu yapıyordu?
STELLA YUANNU: Hayır, arabayı kendisi kullanıyordu – çünkü verilen emir, araç ve sürücüsü içindi. Elbette yanımıza bir şey alamamıştık, Dome Otel’deydik bildiğin gibi. Başlangıçta Dome Otel’de, Birleşmiş Milletler Barış Gücü askerleri de vardı – bir gün oradaki BM askerlerinden birinden gidip Karakum’a bakmasını, babamı bulmasını istemiştim. BM Barış Gücü askeri gerçekten de Karakum’a gitmiş ve babamı sağ salim orada bulmuştu. 12-13 Ağustos 1974’tü sanırım. BM askeri geriye gelmiş ve “Evet, babanı buldum, onu buraya getirmeye çalışıyorum” demişti bana.
Ne yazık ki BM Barış Gücü ertesi günü oradan ayrılmaya zorlanmıştı, ikinci işgalin ilk gününde yani 14 Ağustos’ta.
SORU: Yani babanızın sağ olduğuna ilişkin son haber alışınız 12 veya 13 Ağustos 1974’te olmuştu...
STELLA YUANNU: Evet – 12’si miydi, 13’ü müydü emin değilim, bu iki günden birindeydi...
SORU: Ve hayattaydı...
STELLA YUANNU: Evet, İngiliz subaylar görmüştü onu.
SORU: Sonra ne oldu?
STELLA YUANNU: Kimbilir ne oldu? Biliyorsun, ikinci işgal gerçekleşti, biz hala oradaydık, bekliyorduk...