Siz, “Bırakınız kendi kendimizi yönetelim; kimliğimize, irademize, demokrasimize saygı gösteriniz” diyorsunuz, onlar, “beğenmiyorsan güneye git” diyorlar!
Siz, “yeter bu vesayet ilişkisi” diyorsunuz, onlar, “Türk değilsiniz” diyorlar!
Irkçı, şoven, ayrımcı bir nefret diliyle konuşuyorlar.
Her ağızlarını açtıklarında “çürük” kokusu geliyor.
***
Adanın kuzeyine yönelik Türkiye’nin müdahaleci tutumunu, irade yıkımını, vesayet ilişkisini, kimlik yitimini, ayan beyan ortaya çıkan ilhak siyasetini dillendirdiğiniz zaman bunu meşrulaştırmak adına Kıbrıslı Rum liderliğinin çözüm karşıtı tavırlarını ya da Kıbrıs tarihindeki zulmü hatırlatıyorlar.
Anlamıyorum!
Ne ilgisi var?
“Karşı Taraf” diyerek başlayan cümleler, Kıbrıs’ın kuzeyinin Türkiye tarafından yönetilmesini ve hoyrat karışmacılığı haklı çıkarmaya çabalıyor.
“Öteki” nefreti üzerinden “kukla” olmayı kendilerine yakıştırıyorlar.
İki yanlıştan bir “vilayet” çıkartmak istiyorlar.
***
Kimin “Türk” kimin “Rum” olduğu benim için hiç fark etmiyor.
Kimin İngiliz, kimin Maronit!
İyi ya da kötü insan mı bakıyorum.
Demokrat mı yoksa despot mu?
Çözüm mü istiyor yoksa çatışmayı mı arzuluyor?
Samimi mi kibirli mi?
Dünyayı mı kucaklıyor yoksa bencillikte mi boğuluyor?
Hukuka mı inanıyor yoksa kabadayılıkla güç mü dayatıyor?
***
Milliyetçilerden uzaklaşırım örneğin, farkı yok Türk, Yunan, Kıbrıslı, Ermeni…
Barışseverleri kucaklarım, farkı yok Türk, Yunan, Kıbrıslı, Ermeni!
“Millet” korkutucu gelir bana hatta “devlet”.
İnsanları böler, kanatır, tahakküm altına alır, sızlatır yürekleri…
***
Elbette her insan için aynı tarihi, kültürü, coğrafyayı, kimliği, yurdu paylaştıkları ile doğal bir yakınlığı vardır.
Kendini daha güvenli hisseder, evinde gibi…
Limasol ya da Girne’de, İskele ya Larnaka’da fark etmez, o his insanın gözüne gülümser, avuçlarına yeşerir, yüreğine ışıldar…
***
“Kıbrıs’ı bütünlemek” diye çok sevdiğim bir kavram vardır benim…
Çünkü insanların birlikteliğini anlatır…
Coğrafyanın sınırsızlığını…
Ne kadar ayrımcılık, bölünme, parçalanma varsa, ne kadar hınç ve nefret kültürü, tümünün yerini işbirliğine, eşitliğe, çoğulculuğa, dayanışmaya bırakmasını anlatır.
Dünyanın en güzel adasında yaşıyoruz ve burayı bölmekten daha büyük bir aptallık olamaz.
Yaşam, mülkiyet, dolaşım, yerleşim, çalışma gibi tüm evrensel hakları kucaklayarak bu “yıllanmış kötülüğe” son vermeyi anlatır benim için bütünlemek…
***
Siz, “Bu memleket bizim” diyorsunuz, onlar “git” diyorlar.
Gitmiyoruz!