Gizli Milliyetçiliğin Muhataraları

Basının kolektif bir milliyetçilik ve düşmanlık anlayışını desteklemesi halinde, tarafsızlığa ulaşmak söz konusu olmayacaktır. İnsanların ortaya koyduğu her bir aşırılık, ifadenin kısıtlanması, sansür ve cehaletten doğmaktadır.

Natalie Leonidou
leonidounatalie@gmail.com

Çev: Seda Argün
sedaargun1987@gmail.com

 

En önemli ve öncü psikoanalistlerden olan Erich Fromm milliyetçilik kavramı hakkında “Milliyetçilik bizim ensest biçimimizdir, bizim putperestliğimiz, bizim deliliğimiz. ‘Vatanseverlik’ de onun tarikatıdır...Tıpkı başkalarını sevmeyi hariç tutan bir kişiye duyulan sevginin gerçek sevgi olmaması, kişinin insanlık için duyduğu sevginin bir parçası olmayan sevgisinin sevgi değil putperestlikten başka bir şey olmaması gibi,” demiştir.

Kendini ifade etme korkusu kültürü, milliyet içine gömülü hain unsurlar olan bu ‘delilik’ ve bu ‘putperestlik’ ile bağlantılıdır. Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler arasında 50’ler ve 60’lar arasında yaşanmış siyasi kargaşa ve sivil itaatsizlik ile 1974 yılında meydana gelen savaş, Doğu Akdeniz’deki bu küçük adanın bölünmesine neden olmuştur. Bu durum iki toplum arasındaki ilişkileri yıpratmakla kalmamış aynı zamanda toplumlar arasında güvensizlik ve iletişimsizliği de ortaya çıkarmıştır. İki ‘taraf’ arasındaki sessizlik ve kaynaklara erişme zorlukları sadece altta yatan iki milli kimlik kavramını geliştirmiştir.

Yakın Kıbrıs tarihindeki dönüm noktası ise her iki toplumun ada içerisinde seyahat etmesine olanak sağlayan ve insanları birbirinden ayıran duvarlar arkasında yabancılaşma ile mücadele eden, Türk teşvikiyle 2003 yılında sınır geçiş noktalarının açılmasıdır. Ayrıca dijitalleşme çağının yükselişi ile kaynaklar daha ulaşılabilir olmuş ve sosyal medya üzerinden iletişim kurulabilmesi ve haberlerin iletilmesi günümüzde artık daha hızlı, mümkün ve şeffaf hale gelmiştir.

Bu makalenin hedefi, siyasi bağlar veya misilleme duyguları olmadan güvenli ve tarafsız bir ortam geliştirmek ve milliyetçiliğin bilincimiz içerisinde ve bilinçaltımızda sahip olduğu rol ile iki toplum arasında gelecekteki birliğe yönelik algılarımızı nasıl şekillendirip zorladığını kavramaya çalışmaktır. Bu yazıdaki amaç aynı zamanda sürekli şekilde basında kullanılan siyasi kavramlardaki belirgin uyuşmazlıkları ifade etmektir. Ne yazıktır ki, milliyetçilik geçmişin bir hayal ürünü değil; basında ve geçmiş siyasi olayları anlatırken dil kullanımımızda, günlük ifadelerimiz ve Kıbrıslı Türk ve Rumların ‘diğer taraftan’ bahsederken küçük düşürücü imalarla düşüncesiz beyan aktarışları ile günlük hayatımızda oldukça baskındır.

Milliyetçilik geleceğin refahı önünde duran bir engeldir. Kıbrıs’ta sorgulamaya karşı gösterilen direnç ve daha interaktif ve müttefik bir iletişime uyum sağlama karmaşası, içerisinde birçok zorluk bulundurmaktadır ki bu da bir çeşit milliyetçiliktir. Yakın zamanda yaşanan ‘ortak gazetecilik sözlüğü’ oluşturma konusundaki başarısızlık, bir anlayış eksikliğinin veya her iki toplumun da beklentileri ile düşüncelerini anlama isteksizliğinin bir göstergesidir. Kıbrıs’ta Gazetecilik Sözlüğü 2017 yılı başında bir grup Kıbrıslı gazetecinin girişimi olarak başlamış  ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) tarafından da desteklenmiştir. Buna karşın, gazetecilik alanındaki sözlük karşıtları AGİT’e şikayette bulunmak adına Kıbrıs Gazeteciler Birliği’ne resmi çağrıda bulunmuştur.

Sözlüğe karşı bu sert duruş, anlayış eksikliğini, gazeteciler arasındaki kırılgan iletişimi ve bu küçük adadaki ifade özgürlüğünün azalmasını yeniden doğrulamıştır. Gösterilen karşıt tepki açıkça AGİT’in felsefesi ile çelişmektedir: “insan hakları ve temel özgürlüklere tamamen saygı gösterilmesini sağlamak; hukukun üstünlüğüne sadık kalmak; demokrasi ilkelerini desteklemek; demokratik kuruluşları güçlendirmek ve korumak; toplumlar arasında hoşgörüyü teşvik etmek”. 

Bir kaç gün önce Cyprus Mail’de yayınlanan bir haberde geçen “Kıbrıs Gazeteciler Birliği’ne (ESK) sözlükle ilgili Uluslararası Gazeteciler Federasyonu, Avrupa Gazeteciler Federasyonu, AGİT ve BM gibi uluslararası örgütlere şikayette bulunması adına çağrıda bulunan” gazeteciler ve kamu görevlilerinin tepkisi bir kenara atılmaması gereken bir direnci göstermektedir. Gazetecilik Sözlüğü birçok çelişki ve tartışmaya neden olmuştur ve ikilik kavramını destekleyerek her iki toplumun da bir arada yaşama umutlarını da hiçe sayması söz konusu olabilmektedir. Sözlükle ilgili mutabakat eksikliği sadece belirli kelimelerin yarattığı bir karmaşa değil, bir gruba karşı gösterilen katıksız bir muhalefet ve düşmanlık belirtisidir.

Basının kolektif bir milliyetçilik ve düşmanlık anlayışını desteklemesi halinde, tarafsızlığa ulaşmak söz konusu olmayacaktır. İnsanların ortaya koyduğu her bir aşırılık, ifadenin kısıtlanması, sansür ve cehaletten doğmaktadır. Dijitalleşme çağında, sosyal ağların yükselişi ve kitlelerin gücü iki toplum arasındaki iletişim ağını küçültmeye ve daha iyi bir iletişim ortamı için rekabet oluşmasına katkıda bulunabilir. İki toplum arasındaki çatışmaları çözmek için gelecekte yapılacak işbirlikleri ve faaliyetler, bu adada gelecekteki girişimleri baltalayabilecek uyuşmazlıklarla başa çıkabilme umuduyla gözler önüne serilecektir.

 

Dergiler Haberleri