Bizim coğrafyada edebiyat acısız olmaz.
Savaşsız, barışa özlemsiz bir roman, bir şiir zor çıkar buralardan...
Aşkın romanı yazılır da, içinde vardır mutlaka bir göç hikayesi, bir ölüm acısı...
Sevgiliye yazılan mısralardan eksik olmaz memleket hasretinin hüznü...
Güllük gülistanlık değil ki buraları...
Neyse manzara, onu resmeder tuvale ressam...
Kulağa gelen müzik, burayı anlatır acılarıyla, kederleriyle bölünmüşlüğün, umutuzluğun girdabında...
**
Bizim coğrafyada inanılmaz acılar yaşanıyor bir kez daha...
Başucumuzda...
Kuş uçuğu yarım saatlik mesafede...
Akdeniz’e bir şerit gibi uzanan Gazze topraklarında bombalar yağıyor çocukların başına...
Rakamlar önemli mi?
Arttıkça ölü sayısı, artıyor mu duyarlılık?
Yoksa bir kanıksama, bir kabullenme, kadercilik mi hakim dünya insanının ruhuna?
**
Bakın ne diyor BBC’nin kıdemli Ortadoğu muhabiri Robert Fisk:
"Gazze'de 2000 yılından bu yana İsrail saldırılarında yaklaşık 4 bin kişi öldü, 20 binden fazla Filistinli yaralandı. Ancak basın, bugünkü katliamdan bahsederken bu sayıları hatırlatmıyor. Neden? Neden okuyucu ve gazeteciler olarak bu kolektif hafıza silinişine eşlik ediyoruz? Umursamıyor muyuz yoksa olanları açıklamanın okuyucuları İsrail'in tekrar eden katliamlarının nedenlerini daha çok araştırmaya itmesi ve İsrail'in 'dışarıdaki dostlarının' biz gazetecileri, İsrail'i olduğundan daha acımasız göstemekle suçlamasından mı korkuyoruz?"
**
2009 yılında Kudüs’ü, Hayfa’yı, Tel Aviv’i görmüştüm, bir grup Avrupalı gazeteciyle birlikte...
Bir yandan normal yaşam süren insanlar, diğer yanda sürekli savaş ortamı...
Filistinlileri çepeçevre kendi alanlarına hapseden 7 metre yüksekliğindeki aşılmaz beton duvarlar...
Herkese ‘potansiyel terörist’ muamelesi yapan paranoyak bir devlet...
Ve herşeye reğmen ‘barış’ için çarpan yürekler...
Sivil toplumdan, akademiden kocaman yürekli insanlar...
Umudun yeşermesinin yegane sebepleri onlar...
**
İsrail-Filistin sorununun tarihi, ekonomik, siyasi bir yığın nedeni var. Arap coğrafyasının göbeğine kurdurulan İsrail Devleti, intifadalarda ve Hitler’in gaz odalarında telef olan Yahudiler’in ‘hakkı’ mıdır, yoksa o bölgenin kontrolünü elinden bırakmak istemeyen Amerika ve yandaşlarının Araplar’a yaptığı büyük bir ‘haksızlık’ mıdır?
Ortadoğu sorunu ‘sulh’ içinde çözümlenebilir mi, yoksa ilanihayi bu şekilde kan aka aka devam mı edecek?
Bu ve benzeri soruların tek bir yanıtı yok.
İsrail-Filistin uzlaşmazlığını bütün yönleriyle anlamak da kolay bir iş değil...
Ancak bebeklerin öldüğü, anaların hep acılarla yaşam sürdüğü o coğrafyayı en iyi edebiyat anlatır yine...
Sözleri Mecit Ünal’a ait Grup Yorum şarkısında şöyle anlatılır oraları:
Sen kurşun yağmurları altında
Güneşin delik deşik edildiği
Bir ülkede doğdun
--
Öptü kan revan içinde seni
Çırılçıplak bir ölüm
Ölümü ve gözyaşını gördün yavrum
Kan emmeyi öğrendin yaralarından
--
Saplanırken geceye ilk çığlığının sesi
Kestik göbeğini süngüyle senin
--
Terli bir asker kaputuna sardık sonra
Kurşunlar yağıyordu cesedine annenin
Ağla yavrum ağla şimdi
Dindirsin içindeki acıyı gözyaşların
Sönsün toz duman arasında hıçkırıkların
Ve kalksın artık
Kanlı duvarlarından kuşatmaların
Ağla yavrum ağla şimdi