Bu ‘köşe yazarlığı’ fena iş...
Çünkü kolayı vardır, mesela “Kıbrıs'ı Türkiye'ye göbekten bağlayacağız” diyen adama “hade ordan yürü işine çekersin” alkışın bol olur...
“Ağzına sağlık” derler...
Oysa birkaç satır “gerçek” yazarsan, o zaman ağzına ederler (!)
***
Türkiye'nin bizi kendine “göbekten” bağlamasının sırrı “su” değil ki!
İşin o boyutu çok daha “stratejik”...
Yani “bağ” sonrası “çifte düğüm...”
Oysa asıl göbek bağı, üzerine nice göbeklerin atıldığı “cevizcinin çuvalı...”
***
Kendi mesleğinden örnek vereyim!
Bayramda ‘rota’ yaptık, çalıştık...
Her gün gazetemiz yayınlandı...
Mesela ‘ortak bütçemiz’den yürüyen kamu kurumu, 'Türk Ajansı Kıbrıs' da çalıştı.
Bayram tatilinin sadece bu kuruma ‘ek mesai’ maliyeti, en az 15 bin TL...
***
Böyle tartıştığınız zaman yanıt hazır: “Kamuyu konuşacağınıza özel
sektörü de aynı seviyeye çıkarınız!”
Allah aşkına hangi medya kurumunun 6 günde 15 bin lira ödeyecek hali var, bu parayı kazanmaz ki kimse?!
***
Yine bayramda baktım, güneye geçerken, bir ‘küme’ gümrük memuru oturuyor, hepsi ‘ek mesai...’
Eğitimdeki çalışma saatleri, günde 6 kişinin girmediği kütüphanede oturan
7 memur, 'Dünya Sağlık Örgütü' rakamları alsa ‘olağanüstü hal’ ilan edeceği hastalık izinleri vs vs...
‘Çalıştırmasınlar’ diyecekler... Ya da ‘emeğimizin karşılığını alıyoruz.’
Evet, emek en yüce değer ama ürettiğinden, kazandığından, biriktirdiğinden fazla alamıyorsun ki!
Yoksa, neyi alacaksın?
Ha alırsın, nereden, ‘cevizcinin çuvalından’ işte...
‘Göbek bağı’ işte bu...
***
Şimdi biri kalksa, bu ‘göbek bağı’nı kesecek adımlar atsa mesela, ona da ya ‘halk düşmanı’ diyecekler, ya da ‘işbirlikçi’...
Böyle de bir çıkmaz var ortada...
Geliyoruz, George Orwell'un lafına...
“Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa, gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret eder...”
Nefret ediniz şimdi...
“Hade oradan, yürü işine” dememişsem de, hakkım budur sonuçta...
Yoksa “alkış alma”nın yöntemi belli!