Baraka, “Bu Bağ Kesilecek” dedi ve eylem yaptı.
İyi yaptı, güzel yaptı ama bu bağ nasıl kesilecek?
Kesilebilir mi, yöntemi nedir, bu bağı kesmek için gücümüz nedir, bu bağı kesersek ne olur, bir şey olur mu yoksa boşuna mı korkuyoruz!
***
Bu bağın kesilmesi aslında alıştığımız bazı alışkanlıklardan feragat etmeyi gerektiriyor.
Kamuda maaşlardan kesinti, fuzuli harcamaların en aza hatta sıfıra indirilmesi, devletin çiftlik gibi kullanılmasından vazgeçilmesi, vatandaşlıkların şimdi olduğu gibi zorunluluklar dışında durdurulması, devlete istihdamdan vazgeçilmesi gibi uygulamalar bu bağın kesilmesine yardımcı olur.
***
Neydi bu bağ peki?
Hatırlamakta yarar var;
Biliyorsunuz TC’den deniz altında borularla ülkeye su gelecek.
TC Orman Bakanı da bir konuşmasında “Suyla KKTC’yi göbekten bağlayacağız” demiş.
Kendine göre aslında dinleyenlerin hoşuna gidecek, kendisini alkışlatacak bir cümle kurmuş.
Ama burada bu cümlenin olumlu karşılanması mümkün değil.
Ne demek göbekten bağlamak!
Biz bağımlılığın bitmesi gerektiğini söylerken üstüne üstlük bir de göbekten bağ sokmak! da neyin nesi?
***
İşte Baraka bu bağı kesmek istedi,
Biyologlar, gelecek suyun getirisinden çok götürüsünü konuşmak gerektiğini söyledi.
Baraj için devasa taş ocağı olduğunu, suyun dolacağı yerde orkidelerin varolduğunu, baraj için doğanın tahrip edildiğini ve edileceğini söyledi.
Tabii bunu okuyan bazı kişiler, gelecek suyun yanında tahrip olanların lafı mı olur diyebilirler.
Ama bir de bunun özelleştirilme durumu var.
İşte o zaman ne kadar bağırsak da çağırsak da yapılacak bir şey kalmayacak.
Özelleştirme sonucu suyu satacak olan kâr etmek isteyecek, elektriğin özelleştirme isteğinde olduğu gibi…
***
Bunları da düşünmek gerek.
Olacak olanın sonrasını da görmeli ve tepki koyulacaksa koyulmalı…
Su projesinde de TC’li bakanın dediği gibi ‘bir göbekten bağlılık’ gerçek dışı değil.
O zaman ne yapalım?
Bu bağı keselim, keselim de toplum özveriye hazır mı?