Döne döne aynı noktaya geldik.
“Ambargolar kalksın” diyor Cumhurbaşkanı Akıncı…
Anastasiadis Kıbrıslı Türklerin Türkiye ile olan ‘göbek bağı’nı sorguladı, ya…
Akıncı buna cevap veriyor.
‘Sen ambargo ile Kıbrıslı Türkleri dünyadan izole edersen, tek nefes borusu Türkiye kalırsa, göbek bağı nasıl kesilsin’ anlamında konuşuyor.
Masada uzlaşamayan, şimdi medya vasıtasıyla ‘haklı’ olduğu algısını güçlendirmeye çalışan iki liderin söz düellosu çerçevesinde söylediklerinin bir kısmı doğru, bir kısmı yanlış, bir kısmı abartılı, bir kısmı ezberden ibaret…
‘Ortaya karışık’ birer propaganda konuşması gibi…
* * *
Kıbrıslı Türklere ‘ambargo’ ya da ‘izolasyon’ uygulanıyor mu?
Evet, uygulanıyor.
Ama bunun müsebbibi sadece Rum Yönetimi değil.
Ortada BM Güvenlik Konseyi kararları var. En başta da 1964’teki…
Kıbrıs’ta ‘tek yasal devlet’ Kıbrıs Cumhuriyeti…
Ama buna rağmen Kıbrıslı Türkler 1974 sonrasında birçok alanda ambargo yemedi.
Mesela ihracatta ciddi bir sorun yaşanmadı.
Ne zamana kadar?
1990 ABAD (Avrupa Adalet Divanı) kararına kadar…
ABAD’ın sebebi neydi?
Birincisi, yıllarca kullanılan mühür değiştirilmiş, ihraç evraklarına illa ‘KKTC mührü vuracağız, KKTC’yi dünyaya kabullendireceğiz’ inadı, ticareti ve dolayısıyla üretimi geri dönülmez akşamın ufkuna soktu.
Dahası, ABAD’daki süreç doğru dürüst takip edilmedi.
Sanki bilerek isteyerek ‘aleyhte karar’ çıkması isteniyordu.
Dönemin Kıbrıs Türk liderliği de, TC de sanki Kıbrıslı Türkler ambargo yesin diye çaba sarf ediyordu.
Nitekim öyle oldu.
ABAD kararı sonrasında ‘dünya bizi anlamıyor’ propagandasına yatanlar, Kıbrıslı Türkleri dünyadan biraz daha uzaklaştırırken, Türkiye ile ‘göbek bağı’ da ters orantılı şekilde güçlendi.
Şimdi artık ‘her yol Ankara’ya’ çıkıyor!
* * *
Her yol Ankara’ya çıkıyor, ama ‘spor ambargosu’ denilen mevzuda da Kıbrıslı Türkler ‘çıkmaz yol’da durdu, bekliyor.
1983’e kadar Türkiye takımları ile spor müsabakaları yapılabiliyorken, KKTC ilanıyla birlikte ‘Türkten Türke kampanyası’nın ‘ambargo’ versiyonu da yürürlüğe girmiş oldu.
Bir zamanlar Kıbrıs’a gelip maç yapan Fener, Cimbom, Beşiktaş ve diğer Türk takımları, ‘eşofman ile’ dahi bu adada bir daha top oynamadı.
Denktaş KKTC’yi ilan ederken Türkiye’de dönemim Evren Cuntası’na bağlı ekip ‘ilk tanıyan ülke’ oldu ama, aslında bu ‘tanıma’nın gerçek iki devlet arasındaki ‘tanıma’dan ziyade bir tür ‘tanışma’ olduğu, bunun sürdürülebilir olmadığı açıktır, kesindir, tartışmasızdır.
‘Göbek bağı’ meselesine ve ‘ambargo’ hikayesine bu taraftan da bakmak lazımdır.