Ulus IRKAD
İngilizce olarak 1997 yılında basılmış ve buram buram Baf kokan bir kitap “Gökkuşağını Yakalamak” (To catch the rainbow).
1940’lı ve 1950’li yılların Baf’ı ve bir EOKAcıyı 1957 yılında bir Kıbrıslıtürk’ü öldürürken gördüğü için 17 yaşında Baf’tan göç edip bir daha ancak 1990 sonrası tekrar yurduna geri gelen bir Baflı’nın romanı… Okuyun çevirdiklerimi, beğeneceksiniz…
“Gökkuşağını yakalamak…”
Elimde anı-roman şeklinde yazılan bir kitap var ve başlığın da adını almış. Öykü, EOKA tarafından öldürülmek için aranan Baflı bir çocuktan söz ederken Baf’tan da anılarla yüklü bölümler okumaktayız 1950’li yıllara ait.
Anıların bir kısmı Baf’ta geçmekte. Yazarın adı Gökalp Kamil... Gökalp Bey eski Baflılardan. Kitabını da 1997 yılında İngilizce olarak yayımlamış. Gökalp Bey’in anıları, çocukluğuyla ve ilk gençlik dönemiyle hep Baf’ta geçiyor ama kendisinin genç yaşta Baf’tan ve Kıbrıs’tan ayrılmasına sebep olan bir olay var... Gökalp Bey bize kitabında Baf’ı anlatırken bu olaydan da sözetmekte. Ve ellili yılların içinde yaşanılan Baf bize de aynı zamanda çok aşina. Benim de çocukluğumu süsleyen Baf, kitapta bana da oldukça aşina olan bir çevre var.
Kitapta eski panayırlardan, evlerde fırınlar içinde yapılan yemeklerden, lokma ve şiş kebaplarından söz ediliyor. Gökalp Kamil kitabında ilkokul yıllarını ve nasıl öğretmenleri tarafından takdir edilerek onlar tarafından son senesinde okuldaki kendinden küçüklere bakarak olduğunu nakleder. Ayakkabı tamircisi ve demirci Yorgo; Kiliselere ahşap işler yapan Solomo, Tabut ve tahta varil yapımcısı İbrahim, Sepet ve sazdan çeşitli işler yapan Yusuf, Dülger Kemal; Fotoğrafçı Spiro, neşeli ve unutulmaz kumaşçı Dino, bu arada her iki dedesi....
Gökalp Bey’in anılarına göre demirci dükkanının ön girişiyle evleri yan yana idi. Dükkanda parlayan kırmızı metali ısıtmak ve ateşi artırmak için bir çeşit körük kullanılırdı. Ayakkabıcının hemen karşısında ahşap oymacısı Solomo vardı. Ahşap bloklardan kartal, yılan ve güzel süslü sunaklar yapardı Solomo. Ondan sonra da örs üzerinde çekiçle metal döven Tovli’yi izlerken, köylülerin giydiği çizme tabanı için kullanılan ayakkabı çivileri çakılırken bu çalışma manzarasını izleme isteğini siz de yazarla birlikte duymaktasınız.
Ayakkabıcı Yorgo’nun dükkanı demirciyle aynı sokakta iki kapı aşağıdaydı. İşte o ayakkabıcı, kendi tutkalıyla tutturduğu, önceden çizip şekillendirdiği desenlerle süslediği deriyi keser, desenler üzerinde saptamalarda bulunarak ve nihayet tek bir kenar boyunca saplamalarla çakıp diktiği ayakkabıyı şekillendirirdi..
Ayakkabıcının hemen karşısında ahşap oymacısı Solomo odun ve tahtalardan kartal ve yılan ve güzel süslü sunaklar ve ne istiyorsanız yapıyordu... Yaşlı adam yetmişli yaşların sonuna gelmişti artık...
Ağaç oymacısının köşesinde de Yusuf Dayı kamıştan paspas ve sepetler yapardı. O bugün yapılan en eski zanaatın temsilcisiydi. Müşterileri genelde hep yaşlılardı ve bir Lüzinyan Lady’si olan Lazana Hanımın ikinci kocasıydı.
Kemal marangoz pazar yerine doğru birkaç metre daha aşağıdaydı. Sonra Mazlume vardı. O marangoz Kemal'in büyük halası olurdu. Gökalp'i her gördüğünde ona hep bir şeker verirdi. Onun kumaşçı dükkanı Belediye Pazarı’na gelmeden hemen önce, Dino'nun dükkanının karşısında idi; Sonra fotoğrafçı Spiro’nun dükkanı gelirdi. O'nun dükkanı da Polis istasyonuna giden yolda, sağda idi. Ve bu yolun en son ucunda panayır yapılan küçük Yolun en üst başında eski bir antik yerleşim yeri olan Lemba bunurdu. Bu yolun üzerinde de, yeşillikler ve çiçekler içindeki Türk mezarlığı bulunurdu. Aynı yolun sağında küçük taş köprüden sonra, kilden, testiler ve tencereler yapan ayakları bükülmüş tekerlekler üzerinde sanatını icra eden, fırınları taşla doldurulmuş çömlekçi bulunurdu…
Gökalp Kamil Bey, Baflı meşhur Kamil Çavuş’un oğlu, Mağusa’da avukat Tülay Alpler’in abisiydi… Okuyun ve onu da hep anın… Hep aydınlıklar içinde kalsın…
Kitabı şu adresten okuyabilirsiniz:
http://library.neu.edu.tr/Neutez/to%20catch%20the%20rainbow.pdf
(ULUS IRKAD – 11.11.2015