“Hava Araçları” silahlı yoksa silahsız mı?
Duyan da bizim Dışişleri Bakanı’na sordular sanacak.
“Nasıl isterdiniz acaba?”
İradesizlik bağırıyor bas bas, görmüyoruz.
***
“Kıbrıslı Türkler Nereye” konferansını izlemiştim, hafta sonu…
Ekonomiden çevreye, siyasetten kültüre ortaya çıkan gerçeklik aslında şuydu:
“Kıbrıs Cumhuriyeti adlı ortak devlet Kıbrıslı Rumların, adanın kuzeyi de Türkiye’nin cebinde!”
***
Yönetimde bir etkinliğin yok senin!
Ne etkin var, ne tepkin.
“Uluslararası anlaşma imzalanacak” diyorlar, imzalıyorsun.
“Geçitkale verilecek” diyorlar, veriyorsun.
Hep peşinden sürükleniyorsun sen!
Öyle “karar alıcı” falan da değilsin…
Başkanlar ya da bakanlar çoğu zaman oturdukları koltukları anlamlandırmak için “mış gibi” yapıyorlar.
Sanki kendileri yönetiyor!
Elbette İçişleri’ne sözleşmeli personel alırken ya da tarım arazilerini imara açarken söz hakkın var.
Ama hiçbir “stratejik” kararı veremiyorsun!
***
Geçitkale’yi askere devredeceksin de bunun Meclis’te tartışılması olmaz mı?
Ol(a)maz!
Çünkü böylesi kararlarda “rica edilir” uzaktan, buralardan “evet efendim” denir.
Sonra başlar bir “meşrulaştırma” telaşı…
Meclis’e gitse ne olacak sahi!
“Münasip” neyse karar yine verilir zaten!
***
Baksanıza, “İHA’lar gelmeyecek henüz” dendi, gecesi…
Sabah gün doğarken uçaklar alana kondu!
***
“Uluslararası anlaşma” diye imzalanan metinlerin neredeyse tamamını önce Anadolu Ajansı’ndan okuyor, bu ülkenin vekilleri, bakanları, toplum lideri bile…
***
Kıbrıslı Rum liderliği ‘ortak devleti’ kendinin sayıyor…
Türkiye de adanın kuzeyini…
Kıbrıslı Türkler eziliyor bu egemenlik yarışları içerisinde…
“İnsansız” egemenlik yarışları bu…
Ha varsın, ha yok!
Soralım o uçaklara, semalarda gezerken, “biz” nerede görünüyoruz acaba?