Gürkan GÖKAŞAN
Pazar’ın hemen ertesi günü başlayan ve genellikle sendromlardan oluşan Pazartesi; haftasonuna doğru geçiş için bir başlangıçtır. Her sonun bir başlangıcı olduğu varsayımı ile hareket edersek, hangi sonun nasıl bir başlangıcı olduğunu ya da olabileceğini de göz önüne almak kaçınılmaz olacaktır. Mesela bugüne en uzak gün, dündür. Düne en yakın gün ise bugün. Yarına en uzak olan ise bilmediklerimizdir. Tahminlerimiz ise; ancak kağıttan yaptığımız gemileri yüzdürmeye çalıştığımız bulanık su birikintilerinin asık suratından başka birşey değildir.
Bardağın hava alan tarafı
Hayat seni bazen öyle bir noktaya getirir ki; bardağın dolu veya boş tarafından bakmak yerine, bardağın orda neden varoluğunu bile sorgulamak kaçınılmaz olur. Rüzgarın seni savurduğu kör nokta, geçmişin izlerini silebilecek bir ‘betsi’ gibi düşmez elinden… Yapacakların, yaptıklarının yanında sıfırla çarpıldığı anlarda bile vazgeçmeyen inadın, seni kimbilir nereye savuracak yine... Zaman; onunla inatlaştıkça, başka başka maskeler gösteren ukala bir hayalettir. Hayal et; zamansızlık içinde birşeye karar vermek için harcayacağın bir zaman olmasa mesela? Benim nereden bahsettiğimi algılamaya bile zaman olmasa… Hiç olmasa öyle birşey? Bardağın dolu veya boş olan kısımlarının etine batmadığını düşün bir… Bardağın boş kısmı hep hava alır, boş değildir aslında. Bardak boşken bile doludur. Sadece havayla falan da değil ha… Düşüncelerle, hayallerle, masallarla, saçmalıklarla… Doludur yani bir şekilde. Bu yüzden bardağın boş tarafına bakarken ne gördüğüne iyice bir bak derim.
İstersan ye!
Zaman acımasızdır mesela. Önüne koyduğu yemeği yemek sana kalmıştır. Ister soğutup yersin, ister sıcak sıcak yeyip damaklarını falan yakarsın. Ya da hiç dokunmaz, başka canlıların ona ortak olmasına izin verirsin. Yani zamanın senle uğraşacak zamanı yoktur diyorum. Bugün ne yemek yiyeceksin falan diye sana ısrar edip sorular sormaz. O; yemeği önüne koyar, sen ister yersin, ister bakarsın. Zaman affetmez diyorum. Şu yazıyı okuduğun an bile geri gelmeyecek bir daha biliyor musun? Tuvaletin sifonunu çektikten sonra sana “bay bay” diyen arkadaş gibidir zaman. Geleceği belirsiz, ama geçmişi aşikâr. Zaman sana acımasız yüzünü daha doğduğun andan itibaren göstermeye başlar. O andan itibaren zaman aleyhine çalışmaya başlamıştır. Artık hiçbir yere kaçamazsın! Ya seve seve, ya söve söve yaşayacaksın ‘zaman’la. Ve zamanla anlayacaksın ki, senden başka ‘sen’ yok bu dünyada. Öteki dünya mı? Onu zaman bile bilmiyordur.
BU ARADA;
Cahit Sıtkı Tarancı; zamanla, zaman zaman şöyle demiştir:
Gece bir neticedir.