“Gomonisler Moskova’ya!...” 1

Sevgül Uludağ

***  MESARYA’DAN HATIRALAR…

***  “TMT ruhu yaşıyor…”

 

DR. DERVİŞ ÖZER

Küçücük köyün kahvesine yazı yazmışlardı. Hem de Kırmızı boya ile kocaman kocaman. Yazı hala daha tazeydi ve ışıl ışıl parlıyordu. Sabah, işe gitmeye kalkanlar hayvanları otlatmaya çıkaranlar bu yazıyı gördü kahvenin duvarında.

“GOMONİSLER MOSKOVA’YA!”

Yıl, bin dokuz yüz yetmiş altı. Kuzey Kıbrıs’ın ilk seçimleri yapılacak. Savaş bitmiş, ölmeye yüz tutmuş eski TMT ruhu yeniden canlanmıştı. Eskiden duvarlarda ya taksim ya ölüm, ya da Kıbrıs Türktür Türk kalacaktır sloganını görmeye alışık olanlar için çok farklı bir slogandı bu. “GOMONİSLER MOSKOVA’YA!”

Kimdi bu komünistler? Peki, komünist olmayanlar kimdi? Bunu yazanlar kimdi? Çok sürmedi anlaşıldı yazıyı yazanlar. Daha doğrusu yazıyı yazanla yazanın yanındaki gözcü anlaşıldı. Yazıyı yazanlar duvardaki işi bitirince boya kutularını arabanın bagajına koyup eve giderler. Ama bagajdaki boyalar devrilince, boyalar arabanın delik bagajından eve kadar akar. Ve arabanın altında göllenir. Boyayı yapan ve boyayanı bekleyen gözcü b”ütün gün evde uyur. Gece kahveye gidince, yazıyı görürler ve şaşırırlar. Kim boyadı?” diye sorarlar ve kendi deyimi ile gomonislere, köydeki gomonislere yani komşusunun oğluna, kaynına, halasının oğluna okkalı bir şekilde söverler. “Bunu bu gomonisler yazdı, amaçları köyde ikilik yaratmak. Şimdi de bizim üstümüze atıyorlar” diye. Köylüler yazıyı kimin yazdığını boya izlerinden tahmin etseler de olayın üstü kapatılır. Zaten çok önemli bir sorunları vardır.

GOMONİSLER. Kimdi bu komünistler? Ne istiyorlardı?
Gomonis denilen bu gençler, köydeki TMT’cilerin kardeşleri, kardeşi çocukları, komşuları, kayınları ve oğulları idi. İşte bu Komünistler, 1974’te birlikte, yan yana savaştıkları kişilerdi. Ama sonra değişmişlerdi, birden halkların kardeşliğinden, sosyalizmden bahsetmeye başlamışlardı. Bir de parti kurmuşlardı ve idareyi ele almak istiyorlardı.

Ne yapmıştı bu Abohor köyündeki Komünistler.
Bu gomonisler var ya bu gomonisler, yeşil parka giyip, askeri botla köyün içinde dolanıp duruyorlardı.  Söylentiye göre köyde korku yaratmak için evlere girip kadınları yaşlıları kimsesizleri korkutuyorlardı. Geceleri evlere giriyorlar, uyuyan yaşlı adamın üstünden yorganı alıp, getirip çeşmenin başına bırakıyorlardı. Sonra başka bir evden, tencere tabakları çıkarıp duvara diziyorlardı. Hatta bazı yaşlı kadınların evine girip, yaptığı yemeği masaya koyup yedikten sonra gidiyorlardı. Köyde çoluk çocuk, yaşlılar, genç kızlar, kadınlar korku içinde idi. Erkekler ise öfkeliydiler. Hem de çok öfkeliydiler. İki tane Türkiye’ye gitmiş çocuk, oradaki anarşik olayları alıp getirip, köye sokmuşlardı. Köyde ne huzur bırakmışlar ne de rahat. Eşitlik, kardeşlik diye diye kahvede çocukları toplayıp ders veriyorlardı. Kardeşi kardeşe düşman etmişlerdi. İşte bütün köylü, onları evlerden kaçarken, atlarken görmüştü. Parkalıydılar.  Köyde kim parkalıydı? Gomonisler. Hatta özelikle ayak izlerini bırakıyorlardı. Çamurlu botları ile evin içinde dolanıp duruyorlardı. Ama ne utanmaz adamlardı bu gomonisler her gece ama her gece, bir yaşlı kadının veya evde kocası olmayan kadının evine giriyorlardı.

Savaş bitmiş Rumları kovmuştuk ama şimdi de köyün başına; ne köyü, devletin başına bu gomonisler çıkmıştı. Ne devleti istiyorlardı, ne köyü, ne düzeni. Eski mücahitler, eski TMT’ciler kahvede aralarında konuşuyorlardı “bunlar Rum’dan daha kötü” diye. Bunlar Allah’a da inanmıyorlardı. Oysa Rumların Allah’ı vardı. Bunların namus kavramı da yoktu. Benim malım senin malın, senin malın benim malım; senin karın benim karım, benim karım senin karın diyorlardı. Tövbe tövbe. Bizim köyden gavurdan daha gavur adam çıkar mıydı? Demek ki çıkarmış. Bir de bunların yeri belli değil Rum’un nerde olduğunu bilirdik bunları bilmiyoruz diye söyleniyorlar.

Eski TMTcilerden komutanlık yapan biri idareyi ele alır. Köylüyü toplar ve emirler yağdırır. “Bunların amacı beni öldürmektir!” der. Ve eski bir mücahidi kendi evinin önüne bekçi diker. Ha öyle evin önüne dediysem de tam evin önü değil, evin önündeki köprünün altına, sonra da diğer gomonislerin evlerinin önüne birer bekçi koyar. Eski mücahitler ve eski TMT’ciler gomonislerin evlerinin önlerinde nöbet beklerler. Yazıyı yazanı ve gözetleyeni de elinde fenerle devriye çıkarır. İlk önce nöbet bekleyenleri gezerler, onları denetlerler, görünenleri fark edilenleri uyarırlar, böyle nöbet olmaz diye. Daha sonra kahveye gidip oturur ve karşı kahvedeki gomonisleri gözetlerler sabaha kadar.

DEVAM EDECEK