Cumhurbaşkanlığı devir teslim töreninde “veda konuşması” yapan 4. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı “Buradan kendi açımdan gönül huzuru ile ayrılıyorum. Buradan nasıl ayrılmakta olduğum herkesçe bilinmektedir. Seçim süreci gözler önünde yaşanmış ve tarihe not düşmüştür” dedi.
Açıklamanın tam metni şöyle:
Değerli konuklar,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kendine özgü özel yapısının imkan tanıdığı bir çok anomalinin yanı sıra salgın koşullarının da yarattığı ek zorluklarla dolu ve gereğinden fazla uzayan bir seçim sürecini geride bırakmış bulunuyoruz.
18 Ekim’de gerçekleştirilen ikinci tur seçim sonucunda 5. Cumhurbaşkanı olarak bugün göreve başlamakta olan Sayın Ersin Tatar’a başarılar diliyorum; görevinin kendisine, ailesine ve toplumumuza hayırlı olmasını ayrıca temenni ediyorum.
,2015 yılının 30 Nisan’ında yine burada gerçekleştirilen devir teslim töreninde yaptığım konuşmada aynen şöyle demiştim: “Bugün devralmakta olduğum makamda ve törenin ardından gireceğim bu tarihi binada mal sahibi değil, belli bir süre kiracı olduğumu hiçbir zaman unutmayacağım. Gerçek mal sahibinin halkımız olduğunu bir an bile hatırdan çıkarmayacağım.”
Bugün geride kalan görev yıllarıma bakarak buradan kendi açımdan gönül huzuru içinde ayrılıyorum. Buraya nasıl geldiğim, görev sürem boyunca neler yaptığım ve buradan nasıl ayrılmakta olduğum herkesçe bilinmektedir. Bu dönemin başından sonuna, seçim süreci de dahil her aşaması gözler önünde yaşanmış ve tarihe not olarak düşülmüştür.
Bütün siyasi yaşamımda olduğu gibi Cumhurbaşkanı olarak görev yaptığım süre boyunca da barışa, demokrasiye ve toplumsal çıkarlara uygun olarak hizmet etmeyi ilke edindim. Bizi biz yapan toplumsal değerlere sahip çıkmaya, çağdaş ve laik yapımızı güçlendirmeye, demokratik ve çoğulcu anlayışımıza uygun davranmaya özen gösterdim. Atatürk ilke ve devrimlerine gönülden bağlı Kıbrıs Türk Halkının bu ilkeler çerçevesinde daha ileri bir aşamaya ulaşabilmesi için var gücümle çaba harcadım.
Aktif siyasi hayatımın sonuna gelmiş olsam da elbette bu toplumun bir bireyi olarak toplumsal kaygılarla hareket etmekten geri durmayacağım. Bundan böyle sadece 4. Cumhurbaşkanı sıfatıyla değil, 45 yılını toplumsal hizmete adamış bir Kıbrıslı Türk yurtsever olarak da elbette halkımın yanında durmaya ve onun hizmetinde olmaya devam edeceğim. Doğru bildiklerimi ve halkımın yararına olduğunu düşündüklerimi yeri geldikçe dile getireceğim. Hayat bir mücadele alanıdır. Yaşam sürdükçe barış ve özgürlük mücadelesi, daha çağdaş, daha uygar, daha insani bir düzen mücadelesi devam edecektir. İnsanlığın daha iyiye daha güzele ulaşma çabasına elbette Kıbrıslı Türkler de katılacaklardır.
İnandığı değerler uğruna mücadele etmek bir insanlık görevidir. Bu mücadeleyi verecek olan kişinin makama ihtiyacı olmaz.
Görevim sırasında, ekibimle birlikte yıllardır uzayıp giden Kıbrıs sorununun çözümü için samimi ve yoğun bir çalışma yürüttük. Kıbrıs Türk tarafının yıllar içerisinde masada kaydettiği ilerlemelerin üzerine yenilerini eklemeyi başardık. Türk tarafı olarak sorunu çözümün eşiğine kadar getirdik. Çözüme ulaşılamamışsa bunda özellikle Kıbrıs Türk tarafının bir sorumluluğu yoktur; ama hep söylediğim gibi ortada bir sorun varsa çözüm çabaları da devam edecektir. Bu yeni dönemde, zaman içerisinde elde ettiğimiz kazanımları ve son dönemde sağladığımız moral üstünlüğü dikkate alarak gerçekçi ve yapıcı bir tutumla hareket edilmesini dilerim.
Ortaklık haklarımızı gasp ederek, Kıbrıs’ı tek başına temsil etme avantajını kullandığı için çözüm konusunda gerekli iradeyi sergilemekte isteksiz davranan Rum tarafını rahatlatacak hamlelerden kaçınılmasının ve Birleşmiş Milletler çerçevesine bağlılıkla hareket edilmesinin önemini bir kez daha anımsatmakta yarar görüyorum.
Makamlar gelip geçicidir; asıl olan topluma verdiğiniz hizmetler ve arkada bıraktığınız izlerdir. Bugün buradan halkıma 45 yıl çeşitli kademelerde ve son 5 buçuk yıl da cumhurbaşkanı olarak hizmet etmenin huzuruyla ayrılıyorum. Bu hizmeti yürütürken en temel sorumluluğumun halkıma ve vicdanıma karşı olduğunu hiç bir zaman aklımdan çıkarmadım.
Her zaman inandığım ve vurguladığım bir şey vardır: Bir siyasetçinin ulaşabileceği en yüksek makam halkın gönlündeki yeridir. Eğer halkımızın gönlünde iyi bir yerimiz olabilmişse ne mutlu.
Halkına hep inanmış bir kişi olarak, bugün bir kez daha tüm halkıma en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Bu duygularla hepinize veda ediyorum.