Anastasiadis ile Çavuşoğlu görüşmüşler. Önce şüpheyle bakanlar oldu habere. Sonra doğrulandı. New York’da bir araya gelmişler. Gerçekten de diz dize, yüz yüze, göz göze görüşmüşler.
Olay’a, “İyi iyi...” diyenler de var, “Bu da nereden çıktı şimdi ?” diyenler de... “Bir Dışişleri Bakanı, koskoca Cumhurbaşkanı’nın muhatabı olmamalıydı” diyenler de var bundan hiç rahatsız olmayanlar da...
***
‘Buluşma’ önceden planlanmış bir buluşma. Aksini düşünmek saflık olur. Tesadüf olduğunu iddia etmek de ha keza. Öyleyse, ‘birileri’ vardır muhakkak, bu buluşturmanın, karşılaşmanın ardında.
Ve peşpeşe sorular, sorular...
Kimdir o birileri ? Kimin fikriydi ? Kim organize etti bu görüşmeyi ?
Kim veya kimler gerek duydu bu görüşmenin olmasına ? Ve neden ?
Böyle bir görüşme olacağı neden gizlendi ki ?
KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı’nın önceden haberi olmuş muydu bu organizasyondan ?
Ne konuşuldu ? (Tabii ki Kıbrıs konuşuldu ama ne ? Neler ?)
Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ile TC Dışişleri Bakanı, yeniden bir araya gelecek mi ?
Kıbrıs Türk tarafı ve KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı saf dışı mı bırakıldı ? Bırakılmaya mı çalışılıyor ?
Ve acı da olsa gerçekler...
İlgili ilgisiz tüm ülkeler de, Yunanistan da, İngiltere de çok iyi biliyor Kuzey Kıbrıs’ta da, Kıbrıs sorunu konusunda da iplerin kimin elinde olduğunu. Çok iyi biliyorlar Türkiye’nin “Evet” demeyeceği herhangi bir anlaşmanın mümkün olamayacağını. Ve çok iyi biliyorlar, Akıncı’nın, Türkiyesiz hiçbir konuda “Evet” diyemeyeceğini. Dese bile geçerli olamayacağını... Öyleyse muhatap, ne “KKTC Cumhurbaşkanıyım” diyen Akıncı’dır, ne de yıllardır “Ben de varım haaa...” diye çırpınıp duran Kıbrıslı Türklerdir.
***
El-alem biliyor ne olduğunu da, ne olmadığını da.
Sen istediğin kadar bağır “Ben de bir Devletim” diye...
Mastürbasyonun ta kendisi işte.
Şamar gibi ama acı gerçek bu. Kabul etsek de etmesek de...
Raporlar
Nasıl yorumlarsanız yorumlayın, ne derseniz deyin. Geçtiğimiz Salı günü, Meclisimiz toplanamamış. Meclis çalışanlarının, grev nedeniyle görev başı yapmaması yüzünden...
Grev bir hak, bunu hiç kimse inkar edemez. Buraya kadar herşey normal görünüyor. Ama asıl ilginç olanı bir grup personelin de, aynı gün ‘Hasta Raporlu’ olması.
Tesadüfün de böylesi !!!... Ne olmuşsa olmuş, 4-5 çalışan, aniden hastalanmış (!), doktor raporu da alarak iş-başı yapmamış.
Meclisin toplanamaması ve grev nedeniyle gündeme getirildi bu konu. Yeni birşey mi ? Yok değil... Yıllardır Devlet Dairelerinde meydana gelmekte olan artık olağan kabul edilen birşey: ‘Hasta Raporu’....
Sıkıldın mı biraz ? Git bir tanıdık doktora, al birkaç günlük bir Hasta Raporu, dinlen birazcık...
Kısacık da olsa bir tatil yapmaya mı karar verdin ? Git bir tanıdık doktora, al birkaç günlük bir Hasta Raporu yap tatilciğini...
Grev mi var ? Başrolde görünmek istemiyor musun ? Git bir tanıdık doktora, al bir Hasta Raporcuğu görünme ortalarda...
Sokak Ağzı
“Çavuşoğlu ile Anastasiadis görüşmüşler. Anastasiadis bundan sonra, ‘Akıncı benim muhatabım değildir’ derse ne olacak ? Ayıkla birincin taşını.” (Mesut-Lefkoşa)
***
“Başbakan, yıl sonuna kadar elekrikte zam olmayacak demiş. Sevinsek mi kara kara düşünmeye mi başlasak ? Çünkü bu açıklama, haberiniz olsun yeni yılla birlikte elektrikte zam var haaa, demektir...” (Şifa Kolay)
***
“Sayın Özgürgün’ü içtenlikle kutlarım. Benim bildiğim, tarihimize hakkında haciz kararı çıkarılan ilk siyasi parti başkanı ve Başbakan ünvanını kazandı.” (Hüseyin-Girne)
***
“Leymosun’a ceviz büyüklüğünde dolu yağmış. Dolu da her seferinde biraz daha büyüyor düşerken. Yakınlarda karpuz büyüklüğünde dolu da yağarsa başımıza hiç şaşırmayın.” (Melek Kaçış)
***
“Hani da KIB-TEK zarardaydı ? Şaşdık galdık bu işe. Zararda zararda diye ağlallarken vergi rekoru kırdılar. Bu nasıl iş anlayan vardır ?” (Tolgay Çanak-Lefkoşa)
***
“Babadezde mantar çıgmış. Ben da derim ne oldu da badadez fiyatları yügseldi. Demeg ki sadece badadez almıyormuşuz. Hem badadez hem mantar alıyormuşuz.” (Mustafa Kapıcı)
***
“Nedendir anlayamıyordum. Her yere yağmur düşer Gönyeli’ye yok. Lanetli bölge mi ne ? derken nihayet Gönyeliye de yağmur düştü rahatladık.” (Ayşe K.-Gönyeli)
***