Ben Göz’üm;
Mavi denizler kadar derin’im,
Gökler kadar sonsuz bakışlarım vardır yürekleri delen.
Hep derin bakmışımdır insanların gözüne.
Tıpkı Okyanuslar kadar derin ve masmavi.
Bazen dalglanır maviliğim, kabarırım, hiçbir engel tanımam, batırırım gemileri ve yağmur gibi boşanırım tüm dalgaların üzerine.
Daha bir parlar gözlerimin içi yaşlarla dolunca.
Hüznün suları değil de, özgür ırmakların akışı gibi güzellik katar tüm maviliğime.
Ben Göz’üm;
Yeşil ovalar kadar upuzun uzanırım dağlarda.
Gök kubbe mavinin, kahverengi toprağın rengine renk katarım yeşilliğimle.
Çiçeklerden alırım rengimi; çiçeklerden, çimlerden, yeşil boyanmış her yerden.
İnsanlar bana da vurgundur.
Yeşilimle ferahlatırım yüzümü, bana bakan yüzleri.
Doğayla örtüşür, bir bütün olurum iki oyuk içerisinde.
Yeşilimle renklendiririm kapkara iki yuvayı.
Ben Göz’üm;
Dağların rengidir benimkisi.
Kahverengi derler adıma.
Dağların yüceliğini taşırım, yüceliğimle daha ağır bakışlarım var benim.
Belki çok kez rengime rastlamışsınızdır insanlarda.
Ama her birimizin yüceliği, dağ gibi yüreği ve duruşumuz farklıdır.
Toprak kokusunu duyarsınız gözlerime baktığınızda.
Kahverengi; geçmişi andırsa da, topraktan gelip toprağa giderken benim rengimle tanışırsınız.
Ben Göz’üm;
Karanlığın içinden, sonsuzlukla bakan Siyah’ım ben.
Kimisi zeytine benzetir beni; zeytinin karanlığına, kutsallığına.
Ama bana siyahın asilliğiyle de bakarlar.
Hiçbir renkten yardım almadım, varlığımı sadeliğimle korudum asırlardır.
Ben Siyah’ım; kapkara bakışlarımla deldiğim yüreklere sahibim.
Çokları kıskanır benim siyahlığımı.
Göz yuvalarında kara bir inci gibiyim.
Saf’ım, katıksız’ım, yalın’ım ve yüreğimin derinliklerindeki hayallerim, aşklarım ve duygularımın gizleri, siyahımla bütünleşir.
Ben Göz’üm;
Mavi’yim, Yeşil’im, Kahverengi’yim, Siyah’ım.
Sözün olmadığı yerde ben devreye girerim.
Anlatılmak isteneni ben anlamlı kılarım.
Ben duyguların aynasıyım.
Kırılganlıkların, mutsuzlukların, gülüşlerin, “dünyalar benim oldu”nun yansıyışıyım.
(Siyah/Beyaz/Gri Yazılar kitabımdan, 2003)