Didem MENTEŞ
Türk Lirası’nın döviz karşısındaki tarihi değer kaybı sonrasında gözler Türkiye’ye çevrildi. Adadaki uzmanların KKTC hükümetinin döviz krizi karşısında hareket alanının çok fazla olmadığı yönünde birleşti.
Hükümet, son iki haftada 20 saate yakın toplantılar yaparak krizi tartışırken, gözler açıklanacak tedbirlere çevrildi.
Maliye eski Bakanları ise hem “reform destek ödenekleri”ni hatırlattı, hem de Türkiye’nin desteğinin şart olduğunu vurguladı.
Kurdaki değişimin hızla devam etmesi halinde KKTC’yi hayal edilemeyecek şekilde çok büyük bir krizin beklediğine işaret eden Ekonomist Doç. Dr. Erdal Güryay, “ne KKTC Hükümeti’nin ne de Türkiye Hükümeti’nin yapabileceği hiç bir şey olmadığını” söyledi.
Dünyanın, Türkiye’deki yeni cumhurbaşkanı ve kabinesini onaylamadığının çok net görüldüğüne dikkat çeken Güryay, “Hiç kötümser olmayı sevmem ama bu defa çok ciddi bir krizle karşı karşıyayız ve buradan çıkış yolunun da kolay olmayacağını söylemeliyim” dedi.
Döviz ile ilgili çözümün Türkiye yetkililerinde olduğunu belirten Bankalar Birliği Genel Sekreteri Halil Okur ise KKTC bankalarının borçlularla ilgili sürekli yapılandırmaya giderek, vadelerin uzatıldığını ancak kurların da sürekli arttığını söyledi.
Ekonomist Doç. Dr. Erdal Güryay:
“Çok ciddi bir krizle karşı karşıyayız”
Kurdaki değişimin hızla devam etmesi halinde KKTC’yi hayal edilemeyecek şekilde çok büyük bir krizin beklediğine işaret eden Ekonomist Doç. Dr. Erdal Güryay, şöyle konuştu: “KKTC Hükümeti’nin gerçekten yapabileceği hiç bir şey yok, sıfır… Kaldı ki Türkiye Hükümeti’nin de şu anda yapabileceği bir şey yok gibi çünkü olay artık psikolojik sınırları aştı. Faiz yükseltme de fayda etmez diye düşünüyorum. TC hükümetiyle ilgili dünyanın tavrı çok net ortaya çıktı. Yeni cumhurbaşkanı ve kabinesini onaylamıyorlar, bu çok net anlaşıldı. Kurdaki değişim bu hızla devam ederse KKTC’yi çok büyük bir kriz bekliyor. Yani tahmin edemeyeceğiniz büyüklükte bir kriz. Dükkanlar dahi şu anda mal satışını durdurdu. Gidip büyük mal almaya çalışın, satmıyorlar çünkü diyor ki, ben bu kurdan satacağım ama yarınki kuru bilmiyorum. İnsanlar yarın ne olacak bilmiyorlar, herkes beklemeye geçti. Satışlar durdu, bankalar da döviz büroları da döviz işlemlerini durdurdu. Çünkü saniyelik değişimler meydana geliyor. Bu böyle giderse birkaç tane sektör art arda etkilenecek. İnşaat zaten etkilendi şu anda. İnşaat sektörü durma noktasında. Hemen ardından eğitim sektörü geliyor.”
“Yüksek öğrenim sektörü de etkilenecek”
“Bu yıl Türkiye’den ne kadar öğrenci geleceği soru işareti olmaya başladı. Çok basit bir hesapla, çok pahalı olmayan bir fakülteye gelen bir öğrencinin yıllık harcaması 100 bin TL’yi geçti. Kaldı ki ülkemize gelen de hep düşük ücretli insanların çocuklarıdır. Bankacılık sektöründe ise borçları olanlar büyük bir ihtimale artık borç ödeyemez durumuna geliyorlar. Şu anda hele döviz borcu olanların ödeyemez noktasına geldiğini tahmin edebiliyorum. Böyle giderse tüm bu sektörler art arta krize girecek. Konuştuğum ve bildiğim insanların tümü her türlü harcamada beklemeye geçti. Temel tüketim maddeleri haricinde alış veriş de durdu. Çünkü insanlar yarın ne olacağını bilmiyor. Türkiye’de ise insanların nasıl geçineceğini bilmiyorum. Türkiye her zaman bu tür krizlere girdi, çıktı, halk çok fazla tepki görmedi aslında. O yüzden Türkiye bu konuyu bizden çok daha rahat atlatabilir. Türkiye’de ayağa kalkacak olan kesim iş kesimleridir. Çünkü artık borçlarını ödeme kabiliyetleri nerdeyse sıfır… Türkiye’deki iş insanları isyan edecek. Çünkü bankalar yurt dışından inanılmaz bir borç yaptı ve şimdi bu paraların geri ödeme dönemleri geliyor. Türkiye’deki hükümetin dünyadan onay almadığı çok nettir ve bundan sonra atabileceği adımlar sınırlıdır. Türkiye yeni bir seçime mi girer yoksa Sayın Cumhurbaşkanı dünyaya daha fazla güven verecek isimlerle, yeni bir kabine mi kurmaya çalışır, bilemiyorum.”
Eski Maliye Bakanı Ersin Tatar:
“Türkiye’nin desteğine ihtiyacımız olacak”
“Piyasaları beklemek gerekiyor, nasıl bir gelişme olacağını göreceğiz. Elbette manzara çok iyi değil. Bizleri büyük bir sıkıntı beklediği kesindir. Çünkü kurlar çok da eskiye gitmez. Dolayısıyla devalüasyon yaşanmış ve dengeler bozulmuş oluyor. Dövizle borçlanmış olanlar bu süreçte büyük bir darbe yemiştir. Ama diğer taraftan ekonomi dönmek zorundadır. Nasıl dönecek? Bizde esas sektörler turizm ve yükseköğrenimdir, biraz da inşaat sektörüdür. Bu sektörlerin önünün açılması için bazı düzenlemeler şart. İthalata dayalı bir ülke olmamız nedeniyle, dolar ve sterlin bu kadar yükseldi diye fon ve gümrükleri bu kurlardan almak doğru değil. Süratle kur sabitlemesine gitmek lazım. Çünkü böyle bir tedbir alınmazsa piyasa daha da pahalılaşacak. Önemli olan pahalılığı önlemek için süratle bazı tedbirler almaktır. Tabi orta vadede mutlaka Türkiye ile görüşmek lazım. Çünkü biz burada ekonomik programlar uyguluyoruz. Bu ekonomik programlarda belirli kur hedefleri vardı. Şimdi bu kur hedefleri bambaşka bir noktadır. Dolayısıyla programların da bir anlamı kalmamış oldu.
Dolayısıyla bizim olmayan para biriminin durumundan sonra mutlaka Türkiye’nin desteğine ihtiyacımız olacak. Çünkü bu kur artışlarından sonra daha da zamlar gelecek. Bu zamların bir ölçüde asgaride tutulabilmesi için, bütçe açıklarının finansmanı için bazı katkıların olması gerektiğine inanmaktayım. Günü sonunda Hayat Pahalılığı, memur, emekli ve sigortalı maaşları da gündeme gelecek. O da bütçeye çok büyük külfet getirecektir. Bu durumda ekonominin küçülmesi söz konusu olabilir. Günün sonunda bir enflasyon var. Başbakan, Maliye Bakanı ve Ekonomi Bakanı’nın sürekli olarak analizler yapması gerekir. Önümüzdeki yıl sonu dönemine bile şimdiden hazırlıklı olmak lazım. Hayat Pahalılığı şimdi ödenmiştir ama bir sonraki ödeme Ocak 2019 olacak, Aralık 2018’de ise 13’üncü maaşlar var. Maliye bu işleri çok iyi yönetmek durumundadır. Dediğim gibi; bir noktada da Türkiye ile bunları oturup konuşmak lazım çünkü onun desteği mutlak olması gerekiyor”
Eski Maliye Bakanı Salih Coşar:
“Hükümet pek bir şey yapamaz”
“Bizler Türk Lirası’nı kullanıyoruz, Türkiye’de Türk Lirası gerçekten çok ciddi değer kaybetmiştir. Kuzey Kıbrıs’ta bunun yansımalarını yaşıyoruz. Bunu değiştirmemiz mümkün değil. Türk Lirası kullanmak dışında şu anda bir seçeneğimiz yoktur. Burada önemli olan Türkiye’nin bir toparlanma sürecine girmesidir. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yönde mesajlar vermiştir. Bakalım, gelişmeleri göreceğiz. KKTC Hükümeti bu aşamada pek bir şey yapamaz. TL kullanarak döviz işlemi yapan Kıbrıslı da döviz karşısında çaresizdir. Türk Lirası kullandığımız için, girişim yapacak olan Türkiye’dir. Hükümet pahalılığın önünü alamaz. Hükümetin döviz karşısındaki pahalılığı ödeyecek ya da aradaki farkı kapatacak bir bütçesi yoktur, böyle bir gücümüz yoktur.”
Eski Maliye Bakanı Zeren Mungan:
“ TC ile imzalanan protokoller uygulanırsa ülkeye kaynak girişi olacak”
“Açıkçası zor bir durum… Bu normal bir döviz artışı değil, olağanüstü bir durum. Ekonomik unsurların yanı sıra siyasi etkenler de devreye girdi. Türkiye’nin dış dünyayla diplomatik ilişkileri ekonomiyi etkiledi. Türk Lirası döviz karşısında ekonomik etkenlerin ötesinde değer kaybetti. Tabii bizde TL kullanmamız nedeni ile bundan fazlasıyla etkileniyoruz. Üstelik, Türkiye’den daha fazla etkileniyoruz. İthalatımız oldukça yüksek ve biliyorsunuz, mal satışından daha çok hizmetle yani turizm ve yüksek öğrenimle bu dış ticaret açığını kapatıyoruz. Dış alımlara bağımlı olduğumuz için dövizin bizim ülkemizdeki etkisi çok daha fazla oluyor. Enflasyon önümüzdeki süreçte Türkiye’den daha üst seviyelerde bir etki yaratacak. Buna yönelik olarak hükümet bir takım tedbirler aldı. En önemli hususlardan biri akaryakıt, diğeri de enerji fiyatları. Bunlar hem doğrudan tüketici fiyatları endeksi üzerinde etkili oluyor hem de dolaylı olarak üretim maliyetlerini etkiliyor. Enerji akaryakıta bağlı ve döviz artınca haliyle maliyetler de yükseliyor. Bunun bir yerden karşılanması lazım. Ya imkanları dahilinde devlet destek olacak, ya da yine fiyat artışı yapılacak. Şimdi hükümetin başvurabileceği yöntemlerden biri Türkiye’yle imzalanan programlar çerçevesinde reform destek ödeneğinden yararlanmak olabilir. 1 milyar Türk Lirası’na yakın reform destekleme ödeneği var. Ekonomik programda yer alan bazı eylemleri, yasal düzenlemeleri, reformları yapmanız halinde Türkiye’nin sağlayabileceği destekler var. Bunların yapılması halinde ülkeye bir kaynak girişi olacak . Tabi kaynak girişi ile hem maliyenin eli güçlendirecek, hem de akaryakıt ve enerji türü konularda daha etkin rol oynayabilecek. Aslında hem güncel kısa vadeli ihtiyaçları karşılayacaksınız, hem de bu reformları yapmanız nedeniyle önümüzdeki yıllarda daha iyi bir kamu idaresi, daha ekonomik bir mali yönetim imkânı sağlanmış olacak. Hükümet şunu da düşünmek zorunda; 2019 yılı yeni bir protokol ihtiyacını da gündeme getiriyor. KKTC’nin önümüzdeki 3 yıla dair beklentileri ve Türkiye’den istenecek destekler de belirlenmelidir. Evet, bugün için büyük bir takım şoklar yaşıyoruz. Türk Lirası’nın yarı yarıya değer kaybından söz ediyoruz. Ama biz 2019 hatta 2021 ve sonrasını da düşünmek zorundayız. Onun içinde o hazırlıkları yapmak durumundayız. Kamu maliyesi aslında son birkaç yılda eskiye göre daha iyi durumdadır. Bunu korumak gerekiyor. Özetleyecek olursam bir yandan reformlarımızı yapmaya devam edeceğiz; o reform paketinden hem belli bir kaynak elde edeceğiz hem de geleceği kurtaracağız. Bunun yanı sıra Türk Lirası kullanımı ve enflasyondan kaynaklanan kamu maliyesi desteğine ihtiyaç var. Tüm bunlar için de tek temas hallinde olduğumuz Türkiye ile teknik düzeyde ve siyasi düzeyde görüşerek çıkış bulmak gerekiyor. Ben inanıyorum ki hükümetimizde teknik insanlarımızda bu konuda çaba harcıyorlar ve bir sonuç alacaklar. Karamsarlığa girmememiz lazım çünkü karamsarlık bizi hataya götürür. Bu yoğunluk içerisinde dahi olsa inanıyorum ki Türkiye, KKTC’ye zaman ve kaynak ayrılacaktır. Ben bir çıkış yolu bulunacaktır diye düşünüyorum. Bizler de belki toplum olarak belirli bir süre feragatte bulunarak, Türkiye’nin mali ve teknik destekleri ile bu sıkıntılardan zaman içinden çıkacağız. Buna inancım tamdır.”