Güçlüysen haklısın!

Serhat İncirli

Ukrayna’ya saldıran Rusya ile Filistin’e saldıran İsrail aynı mı?
Veya farklı mı?
Bir yığın benzerlik veya bir yığın fark sayabilirsiniz!

-*-*-

Mesela, Rusya’ya, Ukrayna’dan her hangi bir saldırı gelmedi...
Ama Hamas, İsrail’i vurdu!
Veya tüm Dünya’ya böyle olduğu iyice duyuruldu!
Haaa Ukrayna’da da, devlet destekli çok güçlü Neo Nazi grubu var ve bunlar “Rus düşmanı”ydı da Batı bunları bir türlü “terör örgütü” sınıfına koymamıştı falan ve de filan!

-*-*-

Sırala gitsin durumları!
Ama konu, birinin haklı, birinin haksız olması değildir!
Sorun, “saldıranın güçlü olup olmaması”dır!
Yani, İsrail, neredeyse üç çeyrek asırdır Filistin topraklarını işgal ediyor, talan ediyor, yerleşimci yerleştiriyor, dilediğinde vuruyor; kimse ses çıkarmıyor - hatta herkes “terör tehdidi, İsrail haklı” noktasında birleşiliyor...

-*-*-

Oysa İsrail, açık ve de seçik bir şekilde, sivilleri öldürüyor...
Hem de her gün en az 300 kişi...
Yaklaşık 20 günde 6 bin Filistinli masum insan öldü!

-*-*-

“Efendim, Hamas şunu yapmasaydı, Hamas başlatmasaydı” mı diyorsunuz?
Amerika ve İngiltere bu mazaretle, çocuk katliamını suç ortağıdır ki o da ayrı bir mesele!

-*-*-

Yani diyorum ki tamam anladık Hamas terör örgütür ama öldürülenlerin Hamas ile bir ilgisi yok!
Kaldı ki Hamas’ın ölüp öldürmekle bir sıkıntısı dahi yok!
Yani Filistinli masumları ve çocukları öldürmekle Hamas tükenmeyecek!

-*-*-

Bu savaş durdurulmalıdır...
İsrail’e birilerinin “yeter artık” demesi gerekmektedir ve yine burada “güç” öne çıkmaktadır; kimsenin gücü buna yetmemektedir...

-*-*-

Terör, kesinlikle savaşla bombayla kurutulamaz...
Örneği yok!
Terörü, savaşı, ancak yatırımla, işle, aşla, ekmekle, paylaşımla, kardeşlikle bitirebilirsiniz...

-*-*-

Ama terör, bir çok iktidar için, “sandalye garantisi”dir...
Terör iddiası, bir çok devlet ve o devletin hükümetleri için “iktidarda kalma” aracıdır!
Bu İsrail’deki faşist Başbakan ve hükümet için de geçerlidir; başka ülkelerdeki benzerleri için de!

-*-*-

Ve güçlüyseniz, saldırılarınıza, katliamlarınıza kimse sesini çıkarmaz hatta çok işlerine geldiği zaman Amerika ve İngiltere’nin liderleri size açık destek bile verir!

-*-*-

Amerika, bu şekilde, Irak’ta bir milyondan fazla insanı öldürdü...
Kimse bir şey demedi!
Dönemin İngiliz Başbakanı Tony Blair dahil, bir çok Batılı lider, Irak’ta “kimyasal” hatta “nükleer” silah olduğunu savundu ve bir milyon insanın ölümüne seyirci kaldı...

-*-*-

Nükleer silah sahibi olmak sadece “bazı ülkelerin hakkı” mıdır?
Evet, hiç olmasın tamam da, Amerika’nın hatta belki de İsrail’in var ama İran’ın olmasın mı?
Neden?
İran “yeterince güçlü değil ve ayrıca bizden de değil”!

-*-*-

Güçlü olacaksınız... 
Ve güçlüden yana olacaksınız ki, “Türkiye topraklarımızı işgal etti” diye ağlarken, öte yandan her akşam 300 Filistinli çocoğu, kadını, yaşlıyı ve engelliyi katleden Benyamin Netanyahu’yu kucaklayabilesiniz!
Akabinde de size “peki şimdi Türkiye’ye işgalci diyebilecek misiniz?” sorusu sorulduğunda ne yapacaksınız?
Sayın Nikos Chritodulidis?
Ne diyorsun?

-*-*-

Veya güçlü olacaksın ve “terör” diyerek, Irak’ta ya da Suriye’de önüne çıkan her Kürt insnanını öldüreceksin; Kürtlere “devlet kurma hakkını” geçtim; “aynı köyde beş Kürt kişiye halay çekme hakkını” dahi çok göreceksin ama Kıbrıs’ta Ersin Tatar’a, “iki egemen eşit devlet” ninnisi söylettireceksin!

-*-*-

Kısacası, boyun kadar doğrusun veya gücün kadar haklısın!
Kim ne isterse söylesin; kim isterse bağırıp – çağırsın; gücün varsa, hep haklısın!


Zavallı Ersin Tatar  ve 
zavallı Kıbrıs Türk toplumu!

Ersin Tatar ve hükümet üyeleri için bazen çok üzülüyorum...
Yani sonuç itibarıyle bunlar da bizim insanımız ve bu seviyede kullanılıyor ya da aldatılıyor olmaları bana çok dokunuyor!

-*-*-

Düşünün, zavallıları, “KKTC tanınacak, merak etmeyin” diye sürekli kandırıyorlar...
Ve tümüne, “bu konuda sürekli açıklama yapın” diye mesaj gönderiyorlar...

-*-*-

Gariban Tatar da “üç yıldır görevdeyim, yeni siyasetimizi tüm Dünya’ya anlatmak için uğraşıyorum” diyor...
Nasıl bir uğraştır ki, “bırakın KKTC’yi tanımayı”, “tamam canım haklısınız” diyecek tek bir devlet yetkilisi, tek bir yönetim bile bulamamış!

-*-*-

Azerbaycan gezisini, utanmasalar, “Tanındık” diye yansıtacaklar...
Bu konuda her Allah’ın günü, bile bile, yalan söylüyorlar!
Oysa gerçeği biliyorlar!
İlham Aliyev, Türkiye istediği için bizimkilere hafiften gülümsemiş, Tatar’ın elini sıkmıştır; ortada resmi bir temas kesinlikle yoktur!

-*-*-

İnanın, belki de Ersin Tatar’a, “İlham Aliyev’in sıktığı elini sakın yıkama, kokusu kalsın” bile demiş olabilirler!

-*-*-

Türkiye’yi yönetenler; bu koltuk masgaraları ile resmen dalga geçiyorlar ama aslında, tam anlamıyla aldattıkları, saçma sapan propagandayla alaya aldıkları, Kıbrıs Türk toplumudur...

-*-*-

Kıbrıs Türk toplumunu bitirdiler; yerine “Kıbrıs Türkü” diye bir kavram ve yeni bir insan kitlesi geliştirdiler; bu kitle içerisine de “uçağı Tayyip Erdoğan icat etmiştir” diye bilen bir büyük “kümecik” oluşturunca da, her şeyi diledikleri gibi yönetir haldedirler!

-*-*-

Ancak ne acıdır ki, “en yağcı ve en biatçı” dahi olsanız; kullanım tarihiniz dolunca, sizi hemen uzaklaştırabiliyorlar!
Bilmem anlatabildim mi?

Kıbrıslı avukat Alexandros Clerides, Cyprus Mail gazetesinde yazdı... Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, “JMB ve Diğerleri - Fransa 9671/15 ve Diğerleri” davasında Fransa'yı kınadı. Karara göre, Fransa’daki cezaevlerinde aşırı kalabalık tespit edildi. Mahkeme, bu aşırı kalabalığın, bireye karşı aşağılayıcı ve insanlık dışı muameleye ilişkin İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 3’üncü maddesinin ihlali olduğuna karar verdi...  Mahkeme, cezaevinde kişi başına düşen ortalama üç metrekareden az alanın olması durumunda, otomatik olarak sözleşmenin söz konusu maddesinin ihlal edildiği sonucuna vardı... Bizim hapishane mi? Kimin umurunda! Rum avukatın da işi yok, nelerle uğraşıyor!!!