BM Genel sekreteri’nin Kıbrıs özel temsilcisi Norveçli politikacı Espen Barth Eide de kendinden önceki özel temsilciler gibi görevini başaramadan Kıbrıs’a veda ediyor.
Yarım yüzyılı aşkın süredir devam eden Kıbrıs sorunu yine bitirilemedi. Eide bitirmeyi çok istedi. Deyim yerindeyse bitirmek için yırtındı. Ama o da başaramadı. Halbuki bu görevi aldığı zaman ne kadar da umutluydu. Kendisinin son özel temsilci olacağını, bundan sonra BM GS’nin yeni özel temsilci ataması gerekmeyeceğini düşünüyordu.
Olmadı. Eide de görevini tamamladı ve kendi ülkesine dönüyor. Muhtemelen kendi ülkesinde siyasete devam edecek. Bu göreve atanmadan önce Norveç’te İşçi partisi iktidarında önce Savunma Bakanlığı, ardından da Dışişleri Bakanlığı görevlerinde bulunmuştu.
Eide önümüzdeki seçimde İşçi Partisi’nden milletvekili adayı olacak ve muhtemel İşçi partisi iktidarında yine önemli bir bakanlık alacak. O artık Kıbrıs sorunu ile yatıp, Kıbrıs sorunu ile kalkmayacak. Kendi ülkesinde, kendi halkına hizmet edecek. Belki Kıbrıs’ı unutmayacak ama herhalde bir daha Kıbrıs sorununu duymak istemeyecek.
Eide liderlere veda ziyaretlerini dün yaptı. Akıncı ile yaptığı görüşmeden sonra basına yaptığı açıklamada çok önemli saptamalar da yaptı. Müzakere sürecine sivil toplumun daha çok müdahil olması gerektiğini belirten Eide “aldığımız derslerden biri de şudur: Bu süreçler bu kadar gizli tutulmayabilirdi. Kısa süreli gizli süreçler de, uzun vadeli süreçler de daha şeffaf olabilir. Sonuçların paylaşılmadığı uzun gizli süreçler muhtemelen iyi bir fikir değildir” dedi.
Eide geldi, gördü, izledi, çalıştı, çabaladı ve sonunda bu işin sadece liderlere bırakılamayacağını gördü. Eide konuşmasında “Kıbrıslılar süreci biraz fazla liderlerin eline bıraktı. Bunun üzerinde düşünülmesi gerekiyor. Değişiklik için ayağa kalkmalısınız, oturup da başkasının sizin için değişim yapmasını bekleyemezsiniz” dedi.
Evet sayın Eide tam da benim aylardır söylemeye çalıştığım buydu. Çözüm güçleri neredesiniz diye bu köşeden çok ama çok çağrı yaptım. Neredeyse yalvardım. Ama kimseden çıt çıkmadı. Kimisi “ben geçen defa referandumda büyük hayal kırıklığı yaşadım. Şimdi de gönlümü kaldıramam da aynı duruma düşeyim” diye düşündü.
Kimileri de “liderler ve müzakere heyetleri nasılsa en iyisini yapıyor, bekleyelim bakalım ne çıkacak” diye bekledi.
Sonuçta hiçbirşey çıkmadı. Daha doğrusu çok yaklaşıldı ama sonuç alınamadı. Liderler bugüne kadar iyi niyetle olağanüstü çaba harcadı. Bundan kimsenin kuşkusu yoktur. Çözüme hiç bu kadar yaklaşılmamıştı. Bundan da kimsenin kuşkusu yoktur. Ama sizing deyiminizle “son düzlüğe yürüme kararlılığı” gösteremediler. Çünkü halklar sürecin dışında idi. Halklar aktif değildi.
Bu durumda liderler de son düzlüğe yürüyemedi. Sonra da karşılıklı suçlama oyunu yeniden gündeme geldi. Taraflar çözümsüzlüğün sorumluluğunu karşı taraf yıkmak için 7 Temmuz’dan bu yana konuşuyor.
Her biri söze “ben karşılıklı suçlama oyunu oynamak istemiyorum” diye başlıyor ve arkasından sorumluluğu karşı tarafa yıkmak için kendi tezlerini sıralıyor. Böylece çözüme bu kadar yaklaşmışken çözümden alabildiğine uzaklaşıyoruz.
Size teşekkür ederim sayın Eide. Hem bu güne kadarki uğraşlarınız için, hem de veda ederken yaptığınız önemli saptamalar için çok teşekkür ederim.
Kıbrıslılar sizi hiç bir zaman unutmayacaklar. Belki siz yeni görevler alacak, yeni sorumluluklar üstlenecek ve kendi ülkenizde, kendi halkınıza hizmet edeceksiniz. Ama biz Kıbrıslılar hala çözümsüz ve bölünmüş Kıbrıs’ta kendimize, çocuklarımıza ve torunlarımıza iyi bir gelecek arayacağız.
2004 referandumuna giderken Kıbrıslı Türkler meydanları hınca hınç doldurarak çözüm istemlerini bütün dünyaya duyurmuştu. Çözümü liderlerin eline bırakmamış, adım adım tkip ederek gerekli baskıyı oluşturmuştu. Sonuçta hem referanduma gidilmesini sağladı, hem de %65 evet sonucunu aldı.
Rumlar o dönemde de bugünkü gibi ilgisizdi. O nedenle referandumda %76 hayır diyerek çözümü reddettiler. Bugün de Kıbrıs’ın güneyinde durum farklı değildi. Referanduma gidilse belki %76 hayır çıkmazdı, ama %65 evet de çıkmazdı.
Halklar çözümü isteyecek, çözüme hazır olacak ve olası bir çözümde neleri kazanacağı, kayıplarının kazanacaklarından çok daha az olacağı onlara anlatılmalıdır. Bunu da siyasi partiler, sivil toplum örgütleri ve ilgili tüm taraflar yapacak. Çözüme ancak böyle ulaşabiliriz. Yoksa Eide’nin de dediği gibi “değişiklik için ayağa kalkmaz, oturp başkalarının bizim için değişim yapmasını beklersek” bilelim ki çok bekleriz.
Teşekkürler Mr. Eide. Herşey için çok teşekkürler. Size iyi yolculuklar dilerim. Bundan sonraki yaşamınızda size bol şans dilerim. Güle güle gidin. Yolunuz açık olsun….