Tam bu şekilde mi söylemek gerekiyor bilmem.
Ancak ‘politikada eksen azalması’ denilebilir.
Veya ‘siyaset konularında daralma’ gibi bir tanım da yapılabilir.
Cumhurbaşkanlığı seçiminden bu yana devam eden gündeme bakar mısınız?
Elbette siyasetin ana belirleyicisi olan gücün konumunu, durumunu, bakışını konuşmaya devam edeceğiz ama belli ki tartışmalarda dönüp dolaşıp hep aynı noktada duracağız.
Hatta daha geriye de gideceğiz.
Ne yazık ki ilerleyiş o yönde…
***
Cumhurbaşkanlığı seçiminden bu yana hangi konuların ‘siyasi gündem’ olduğuna bir bakalım.
Yapılanlar, yapılmayanlar, bu sürecin her alana yansımaları, ekonomik krizin yansımaları ve kamudaki yolsuzluklar/ihale süreçlerindeki açık şaibeler ve bakanlar başbakanlar arasındaki iktidar kavgaları…
Türkiye’den adaya gelen şirketlere yapılan kıyaklar, bunların yansımaları, ihale süreçleri, mali krizler…
Tüm bunlar seçmenin oy verirken tavrını değiştirdi mi peki?
Daha yalın söylemek gerekirse insanlar oy verirken bunlara bakarak mı oy verdi?
Sosyal medyadaki tepkilere bakacak olursak hemen hemen herkes bu olanlardan rahatsız.
Ancak iş oy vermeye ya da oy verme dönemine gelince başka konular ısıtılıp gündeme getiriliyor ve seçmen de oy verirken eskiye değil ‘yeni gündeme’ bakarak karar veriyor.
Nedir bu gündem? Korku!
“Bunlar gelirse kaka- Bunlar seçimi kazanırsa kriz olur” söylemi kulaktan kulağa dolaştırılıyor.
Adına “internet haber sitesi” ya da “gazete” denen siyasi çete uzantıları da sözüm ona bu gündeme katkıda bulunuyorlar, hatta bizzat bu gündemin yaratılmasında görev alıyorlar.
Kamu kaynakları ile de bu “haber siteleri” besleniyor, seçmen de bu ‘yeni’ ve sanal gündeme göre oy vermeye yönlendiriliyor.
Kıbrıs’ın kuzeyinde yaratılan gündem mekanizması tam da budur şimdilerde…
Neden? Çünkü ‘gizli el’ öyle istiyor da ondan…
***
Bu mekanizma elbette belirli bir seçmeni kontrol altında tutmayı başardı/başarıyor.
Zaman zaman iki tarafın da katkısı ile gerilen ortam olayı “kendi milletini sevip sevmeme” tartışmasına kadar sürükleniyor.
Külliye meselesinde de böyle oldu.
İki tarafın da kullandığı yanlış ve hatalı söylemler durumu bir kutuplaşma noktasına getirdi ve gündemi değişmeye çalışan ‘gizli ele’ bilmeyerek hizmet edildi.
Oysa ki halkın gündemi pahalılıktı, krizdi, alım gücünün erimesiydi…
***
İşte tam da bu durumda gündemi yönetme konusunda memleketini ve insanını sevenlerin durup düşünmesinde fayda vardır.
Çünkü gündemi belirleme/yönetme kitle iletişim araçları ve siyasetle alâkalıdır.
Burada medyaya büyük bir görev düşmektedir.
İnsanını seven, gizli ajandası olmayan gazetecilere, basın yayın kuruluşlarına…
“Kaç kişi kaldınız?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim!
Bizim gibi demokrasisi ‘derin’ bir yara almış rejimlerde elbette medya denen kavram da hastalıklıdır.
Çünkü bu sisli ortamda kendini ‘gazeteci’ diye ilan eden sosyal medya şovmenleri, derin bağlantılı şahısların internet siteleri ve kamu kaynaklı besleme taşeron sahte haberciler kendilerine yer edinir.
Ve bu tehlikeli tipler bir bakmışsınız ki gündemi yönetme noktasına gelmiştir.
***
Bunları yöneten güçler vardır elbet!
Siyasi odaklar, iktidarın parçaları, militer gruplar ve bazı finans çevreleri…
Bazen sivil toplum örgütleri, az da olsa dernekler ve bağımsız gönüllüler…
Peki bizde gündemi kim belirliyor farkında mısınız?
Ya da şöyle sorayım, rejime muhalif tavır takınan siyasal gruplar ve medya, ‘olanlara itiraz’ noktasından kaynaklı gündemler dışında yeni bir gündem konusu yaratabildi mi?
Rejim yanlısı çetenin faaliyetlerinden, usulsüzlüklerinden, yasa dışı işlerinden başka ne ile uğraştık son yıllarda?
Tüm gündemlerimizin arkasında hep aynı meselenin olduğunu görmüyor musunuz?
***
Bozulan hükümetlerden değişen bakanlara, KIB-TEK’in yakıtlarından yurttaşlık meselesine, Külliye inşaatından en küçük soruna kadar tüm gündem maddelerinin tek kaynağı olduğunu hâlâ fark edemedik mi?
Çünkü artık sadece siyasetin değil, siyasi gündemi belirleme erkinin de ‘bizden’ alındığını görmekte geciktik.
Kısacası gündemi biz belirlemeliyiz ve bunun için de bir an önce harekete geçmeliyiz.
Zira elimizden bir şeyler kaydı, gitti ve biz arkasından sürükleniyoruz.
Sorunun ismine ne derseniz deyin, nasıl tanımlarsanız tanımlayın ama bu yaşananlar memleket için büyük bir sorundur ve bunu değiştirmek için ne yapmamız gerektiğini konuşmanın zamanı geldi de geçiyor bile…
Benden söylemesi…