Siyasetin tüm düşünce okullarının ideolojisi ve ondan türemiş vizyonları var. Düşünce okulundan ‘mezun’ olmayan siyasetler ise gündem üzerinden ve popülizm yaparak siyasi çalışmalarda bulunur.
Genel siyasetin bu iki yapısı, ‘ne için’ siyaset yapıldığı ile ilgilidir. Özet olarak, ideolojiye ve ona bağlı vizyona uygun yapılan siyaset halkların, sınıfların, kitlelerin, zümrelerin hak ve çıkarları için yapılıyor. Popülizme dayanan ve dolayısıyla gündem ve günlük olaylar üzerinden yapılan siyaset ise kişilerin kendi özel arzuları, çıkarları, hırsları için yapılıyor. Yani‘ben’ci siyaset; yapanı da, destekleyeni de aynı niteliktedir…
İdeolojiye dayanan siyaset yapabilmek için ideolojik altyapı ve bilinç gerek, bunlar olmaksızın o siyasetin vizyonunu ve programını anlamak, anlatmak, yani bilimsel anlamda siyaset yapmak olası değil… Siyasi donanım kitleleri etkilemeye, vizyona kilitlemeye ve vizyona ulaşmak için eylem birliğine çekmeye, yani onlara liderlik yapmaya yardımcı olur. İdeolojiye dayanan ve vizyonla kurgulanmış siyasette sloganlar değil, siyasetin tüm kapsama alanının konuları konuşulur, tartışılır, yorumlanır… Ve amaç birliği olan yoldaşlarla birlikte ve hedef kitlenin hak ve çıkarlarının ileriye götürülmesi için yapılır. Onlar için siyasi güç, kitlelere karşı taşıdıkları sorumluluğu temsil eder ve görevleri de bu sorumluluğu yerine getirmektir.
Gündem üzerinden siyasette ise, siyasi altyapı, donanım ve bilinç fantezi kalıyor. Seçmene mavi boncuk dağıtmak veya vermeyi teklif etmek, baskı yapmak, tehdit etmek, düğün – sünnet – cenaze dolaşmak yeter… Öyle siyasetin konu alanlarında derin bilgilere sahip olmak, araştırma yapmak lüks; her türlüsünden güzel sözler ile seçmene dalkavukluk etmek geçer akçe… Öyle yoldaşlık falan da gerekmez, benzer ‘ben’cilerle yürümek yeterli, ‘ben’cilik çıkarları çatışana kadar… Önemli olan güce sahip olmak ve gücü ‘hak’ gibi görüp, istediği gibi ve kendi için kullanabilmek…
Örneğin, mevcut başbakan… Siyaseti gündem üzerinden götürüyor… Türkiye’den aldığı mali programı, gene Türkiye’den aldığı ‘telkin’lerle uyguluyor ama bu programla ilgili ne içeriği ne de uygulamaları üzerinde bir derinliği yok… “Yaşasın Anavatan, Anavatan’la işbirliğine önem veriyoruz” edebiyatı ile sürdürülen bir siyaset… Büyük yangın çıkınca yangın helikopteri alacağını söyleyip, sonra konuyu uyutur… AKP’li yetkili gelir, “Kıbrıs sorununda aynı görüşteyiz” der, CHP gelir ona da aynısını söyler ama AKP’li ile CHP’linin Kıbrıs sorununa bakışı da, çözümü de farklı… Makama seçilebilmek ve makamda kalabilmek siyasi görevinin verdiği olanakları “güç bende, kendim için ve istediğim gibi kullanırım” mantığı ile kullanarak, yetmeyince de başkalarının gücünü de kullanarak siyaset yapmak… Popülizm, yani halk dalkavukluğu yapmak… Ülke perişanmış, kitleler ezilmişmiş, ekonomi yıkılmışmış, dünya batacakmış önemli değil; önemli olan kendisinin o makamda olması ve kalması… Muhalifi mi var, çıkarına mı dokunuyor, ezmek için her yol mubah ama bu yollar içinde siyaset ve siyasetin kapsama alanındaki konularla ilgili plan, proje, program yok… Başbakan’da vizyon yok ama her türlüsünden siyasi oyun var…
İşin kolayı aslında bu… Şimdi kim okuyacak, araştıracak, yorumlayacak ideolojiyi?!.. Siyasetin kapsama alanındaki konuları bilimsel ve teknik olarak öğrenmeye kim uğraşacak?!. Ver vaadi, yurttaşa yağ çek, yalan da olsa söz ver, al oyu, otur makama… Makamda başkalarının gözü mü var, oy gözünü mavi boncuk verdiklerinin oyu ile…
Ama nereye kadar?... Önemli olan bu… Popülizmle, halk dalkavukluğu ile ve sadece yurttaşın gündemindeki kişisel konular üzerinden ve yurttaşı ihtiyaçları veya zafiyetleri üzerinden avlayarak - tavlayarak sürdürülen siyaset ile bir yere kadar… Ya daha popülisti gelir devirir, ya da bilimsel siyaset yapanı… Bu da siyasetin muhataplarının neye ve kime prim vereceği ile ilgilidir… Ya daha popülist yeni siyasetçi, ya da popülizmin kırıp – geçirdiği, yakıp – yıktığını düzeltecek, ideolojiye ve vizyona ve bu bağlamda siyasi ve ekonomik programlara sahip siyasi parti ve ekibi… Yurttaş çoğunluğu neyi seçerse, onunla yürünecek.
İdeolojisi, vizyonu ve bunları gerçekleştirecek programları ve kadroları olan siyasetin işi kolay değil. Ancak ve özellikle sol siyasetin bir görevi de, yurdunun tamamının ve halkının genelinin hak ve çıkarlarının ileriye götürülmesi için yurttaşın doğru seçimi yapması üzerine bilinçlendirmek, onu da dönüştürmektir.
Gündem ve günlük olaylar üzerinde ahkam keserek günü-birlik politika yapmanın başarısı sanaldır. Aslolan benimsenen ideolojinin başarısı için vizyona sahip olmak ve oraya ulaşmak için bilimsel çalışmaktır…
Ayak oyunları ile yürünen siyasette, gün gelir ayağa düşülür…