Çok gelgitli bir ortam içinde olmaya devam ediyoruz. Kıbrıs sorununun çözüm süreci ile ilgili olarak bir anda karamsar bir ortama; arkasından bu kez tersten, olumlu bir havaya giriyoruz...
Bakın son dönemlere. BM İstanbul zirvesinden sonra oluşan ortamda karamsarlık hâkim oldu. Yorumun "bini bir para".
Arkasından çok zaman geçmedi. Bu kez, Türkiye'nin Rusya ve İsrail ile gergin olan ilişkilerini yumuşatmak için attığı adımlar gelişti. Bunun üzerine bu kez de kamuoyunda inanılmaz derecede olumlu ve Federal çözümün kapıda olduğuna dair yorumlar gelişti.
Kuşkusuz gelişen bu olumlu atmosfer nedeni ile bu kez Federal çözüm karşıtları, İstanbul buluşmasından sonra meydana gelenler nedeni ile içine girdikleri sevinçli halden, bu kez onlar marazi hale girdiler.
Yani sevinenlerin ve marazi hallerin akşamdan sabaha hem taraftarları değişiyor, hem de akıllar duruyor.
Türkiye'nin Rusya ve İsrail ile ilişkilerini yumuşamaya döndürmesi ile oluşan olumlu ortam ile arkasından Türkiye - AB Katılım Müzakerelerine dönük, bloke edilen 33. Başlığı açılması bu hali yine yaşatıyor.
Bu gelişmeleri abartılı olumlu yorumlarla ele alan çözüm yanlılarına dönük olarak da statükocular ses çıkartmıyorlar.
Kısacası, bir uçtan, öteki uca, kısa süre içinde savrulma hali, bu toplumda hem çözümü arzulayanlar, hem de arzulamayanlar için geçerlidir.
Çünkü Federal çözüm isteyenler çözümü ağırlıkla dış faktörden bekliyor. Federal çözümü değil de, ayrılmayı hedefleyenlerde bunu dıştan, ağırlıkla da Türkiye'den bekliyor.
Evet, dış faktör Kıbrıs sorununun çözüm sürecinde oldukça önemlidir. Ama göz ardı ettiğimiz bir şey var. Buda çözüm için esasın, iç faktör olduğu ve bunun önemidir.
Dış faktör ne isterse olsun, iç faktör çok ama çok önemlidir.
Federal çözüm dinamiğinin hala canlı olmasının esas nedeni de her şeye karşın iç faktördür. Ancak Kıbrıslı Türkler ve Rumlar olarak hala bu iç faktörün belirleyiciliğini esasa bağlayamadık.
Bu yüzden Kıbrıs sorununun çözüm sürecinde dış faktörün belirleyiciliğini çok öne koyuyoruz.
Bu yüzden İstanbul Zirvesi’nden sonra karamsarlık, Rusya ve İsrail yumuşamasından sonra inanılmaz olumluluk.
TÜRKİYE- AB KATILIM MÜZAKERELERİ
Bakın Türkiye'nin Rusya ve İsrail ile ilişkilerinin yumuşaması süreci gelişirken bir şey daha oldu.
Türkiye - AB ilişkilerinde yeni bir olumluluk gelişti ve 33. Başlık görüşmeye açıldı. Ne ilginçtir, bu önemli ve ciddi adım yeterince önemsenmedi.
Ancak Güney Kıbrıs'ta son seçimlerde Meclise giren fanatik Dayanışma Hareketinin bir açıklaması oldu.
Dayanışma Hareketinin Başkanı Sayın Eleni Theohorus Türkiye- AB Katılım Müzakere süreci ile ilgili olarak 33. Başlığın açılması üzerine hemen demeç verdi.
"Türkiye -AB katılım müzakerelerinde 33. Başlığın açılmasına güçlü bir Hayır denmesi gerekirdi" dedi.
Bu başlığın Fransa tarafından bloke edildiği ve blokajın Fransa tarafından kaldırılmasına karşın, buna karşı çıkılması gerektiğini ifade eden Sayın Eleni Theohorus, bunu yapmayan Sayın Anastasiadis'i topa Bakın göreceksiniz şimdilik buzlukta gibi görünen Türkiye'ye dönük Avrupa'ya VİZE Serbestliği ansızın ısıtılacak. O zaman hem Güneyden, hem Kuzeyden yine göreceğiz siyah ve beyaz abartılı yorumları.
Türkiye'ye dönük ifade edilen en küçük bir eleştiriye genelleştirme ile derhal saldıran Kuzeyin statükocuları, Dayanışma Hareketinin bu açık ve akılsız demecini büyük bir sessizlikle karşıladılar.
Sayın Özgürgün, Sayın S.Denktaş, Sayın Eroğlu, Sayın Anastasiadis'e dönük eleştirme bolluğu içinde olurlarken, böyle önemli bir konuda yanlış yapan Dayanışma Hareketinin bu açıklamasına ses etmediler.
Çünkü Sayın Eleni Theohorus gibi Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin gelişmesinden Kuzeyin Türkçe konuşan statükocuları da endişelidirler.
Bu yüzden dış faktörde meydana gelen ve Federal Çözüme katkı geliştiren olumlu ortamlara dönük ortak endişeleri var.
Bunun için derhal en eski silaha başvurular. İÇ FAKTÖRÜN çatışma ve karşıtlaşma alanlarına dönmesi için elden geleni yapma.
ORTAK PROGRAM
İşte bundan ötürü Federal çözüm isteyen güçler, dış faktörde bir negatif ortamın yol açtığı gelişmelerle karamsarlığın dibine düşme veya bir olumlu gelişmenin etkisi ile çözüm umudunda doruğuna çıkma yaklaşımının esiri olmamalıdır.
Federal çözümü hedefleyen Ana Dili Türkçe ve Elence olan Kıbrıslılar, birlikte artık Federal çözümün iç dinamiğini düşünsel ve siyasal olarak geliştirmeyi gündemin başına koymalıdır.
Bunun için esas olan, Tek Egemenliğe, Tek Uluslararası Kimliğe ve Vatandaşlığa ama iki Kurucu Devlete, İki Bölgeye, İki Topluma dayalı olacak olan Federal Kıbrıs'ın, bu sentezini iki topluma her açıdan anlatabilecek olan bir ortak programa sahip olmaktır.
En acısı işte budur. Ortaklığa dayalı bir Federal Kıbrıs istiyoruz, ama bunun nasıl ve ne olacağına dair bir ortak programa sahip değiliz.
Ortaklık ve Birleşik Federal Kıbrıs istiyoruz. Ama Kuzeyden ve Güneyden buna bakanlar, ayrı ayrı şeyler görüyor, ya da hayal ediyor.
Eğer hayallerimizi dahi birbirine yakınlaştıramazsak, bilelim ki iç dinamiği etkinleştiremeyeceğiz.
Bu yüzden düşünce dünyamızı; iklimi gündüz çok sıcak, gece çok soğuk olan yerlerin bereket üretemeyen ortamı gibi olmaktan çıkartmak gerekir...