Güneş paneli parkı!

Serhat İncirli

“Türkiye’den kabloyla elektrik getireceğiz” iddiasının hem çok ciddi politik engelleri olduğu biliniyor hem de çok pahalıya mal olacağını söyleyenler var!

-*-*-

Bir de ayıptır söylemesi, Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye’ye, “sakın böyle bir şey yapmayın” dediğini de en yetkili ağızlar dile getiriyor…

-*-*-

Kısacası, normal politik yaşam çerçevesinde, Türkiye’den KKTC’ye elektrik getirmek mümkün değil!

-*-*-

Haaa diyelim ki Türkiye, AB’yi sallamadı ve “biz eseriz, keseriz, yağarız” nidalarıyla o kabloyu getirdi!

-*-*-

Olası kablo projesini özel bir şirket gerçekleştirecek ve tabii ki parasını çatır çatır alacak!

Su projesindeki gibi!

Bedava değil yani!

-*-*-

Peki, hem politik sıkıntıları aşmak, hem tertemiz yeşil enerji elde etmek adına, güneş paneli parkı kursak?

-*-*-

Bu konunun uzmanı değilim…

Ama dün Rum basınında konuyla alakalı bir haber vardı…

-*-*-

Haber özetle şöyle: Güney Kıbrıs’ın sözde “Münhasır Ekonomik Bölgesi” (MEB) içerisindeki 7 parselde, İtalyan ENI şirketiyle birlikte ortak faaliyet gösteren Fransız “TotalEnergies” şirketinin, Güney Kıbrıs’taki faaliyetlerini genişletmeyi hedeflediği ve bu bağlamda, Limasol’a güneş parkı kuracağı bildirildi.

-*-*-

Fileleftheros gazetesi, Limasol’daki Vasa, Asgata ve Sanida köyleri arasındaki bölgeye 100 MWp gücünde güneş parkı inşa etmek için kolların sıvandığını yazdı.

-*-*-

Haberde, güneş parkının yıllık kapasitesinin 160 bin megavat olduğu ve yaklaşık 33 bin hanenin yıllık elektrik tüketimini karşılayabilecek güçte olduğu belirtildi.

-*-*-

El Sen Başkanı Ahmet tuğcu’dan aldığım bilgiye göre KKTC’nin yıllık elektrik üretim kapasitesi 180 bin megavattır… Biz bunu genellikle 1 milyar 800 milyon kilovat olarak dile getiririz…

-*-*-

Yani Limasol yakınlarına yapılacak güneş parkı, neredeyse KKTC’nin bir yıllık ihtiyacını karşılayabilecek güçte olacak…

-*-*-

Gelin, çok paranız varsa çok gofdorozsanız, çok horozlanıyorsanız, görkemli saraylar da yapıyorsanız, bu parklardan iki tane yapalım!

Olmaz mı?

-*-*-

Hala dağıtmadığımız bayağı ganimet toprak varken; düşünsek diyecektim!

Yoksa AKSA kızar mı?


Eşeklik etmek!

Öyle olmadığını ve olmayacağını bilerek ısrarcı olmak!

Çok garip bir tavır!            

-*-*-

Yalan olduğunu bilerek, “gerçek” olduğunu savunmak hatta bırakın savunmayı “farklı düşünenleri” de düşman – hain ilan etmek!

-*-*-

Kimse kusura bakmasın ama bunun adı “eşeklik”ten başka bir şey değildir!

-*-*-

Bir gün ormanda eşekle kaplan sohbet ediyorlarmış…

Eşek, yemyeşil çimleri göstererek, “bu çimlerin mavisine bayılıyorum” demiş!

-*-*-

Aslan, eşeğe bakmış ve “gardaş ama sen körsün?” demiş Kıbrıslı ağzıyla!

Eşek, “niye?” diye soruya soruyla karşılık vermiş!

-*-*-

Kaplan, “be gardaş çimler yeşildir, mavi değildir” demiş…

Eşek, “yörü be oyanı, masmavi çimleri yeşil görüyorsan sen renk körüsün” demiş kaplana…

-*-*-

Bakmışlar ki anlaşamayacaklar, “yürü gidelim kralımız aslana soralım” demişler…

-*-*-

Aslan kralın yanına varmışlar…

Kaplan, “yüce kralım, bu eşek çimlerin renginin mavi olduğunda ısrar ediyor, oysa gördüğün gibi çimler yem yeşil” demiş…

Eşek kızmış; “kralım, çimlerin mavi olduğunu görmüyor, benle tartışıyor, buna ceza ver” demiş.

-*-*-

Kral, “kaplan hatalı olan sensin, 5 bin lira ceza ödeyeceksin” demiş!

Eşek, mutlu bir şekilde oradan ayrılmış…

-*-*-

Kaplan, krala dönmüş ve “kralım, yeşil olduğunu bile bile neden bana ceza verdiniz ki?” diye sormuş!

-*-*-

Aslan kral yanıtlamış: “… Eşekle tartıştığın için! Eşek be eşek! Eşekle tartışılmaz!”…

Ver samanı taşısın yükü!


Birbirine çalışan ahlaksızlar!

Simon Aykut hala 6 metre karelik hücresinde kalmaya devam ediyor…

Elbette yargı neyi emrediyorsa o uygulanacak da; bu adamın rahatsızlığı ve saldırıya uğrama riski, içini hırs bürümüş bazı Rum faşistlerinin kafasının çalışmasını engelliyor!

-*-*-

Haaa Türk tarafı mı?

Simon Aykut’a önce “yürü da arkandayız” diyenlerden biri bizzat Ersin Tatar’dı!

Akabinde Tatar’ın fanatik ahbapları, Simon Aykut ve O’nun gibi Musevi yatırımcılar için, “mallarımızı satın alıyorlar, İsrail Kuzey Kıbrıs’ı ele geçiriyor” diye yaygara koparıyor ve bu insanları tek tek Rum faşistlerine ihbar ediyorlardı!

-*-*-

Rum ve Türk, hiç fark etmez; bu faşistler, iki toplumda da 50’şer kişiyi geçmezler belki ama hem Kıbrıs’ın mahvolmasına, iki toplumun birbirini öldürmesine sebep oldular; hem de hırsızlık, rüşvet ve benzeri gelirlerini hep ırkçı milliyetçi gösterişlerinin arkasına sakladılar!

-*-*-

Sorsan, aman Allahım, nefret nefret nefret!

Kin, kin, kin!

Kan, kan, kan!

Ama gerçeğe baktığında, bunlar resmen birbirine çalışan ahlaksızlar!

-*-*-

Bu arada Aykut, geçtiğimiz Pazartesi Güney’de mahkemeye çıkarıldı…

Avukatları Nikoletta Haralambidu ve Maria Neofitu, Aykut’un Larnaka’da da evi bulunduğunu ve kaçma niyeti olmadığını, ayrıca 1 milyon Euro teminat ödemeye de hazır olduğunu belirttiler…

-*-*-

İki avukatın şu saptamaları ve bunu mahkemede dile getirmiş olmaları bence çok önemlidir… İki avukat, Aykut’un Rum Merkezi Cezaevinde saldırıya uğradığını ve sürekli tehdit altında bulunduğunu vurguladılar…

-*-*-

Üç yargıçtan oluşan mahkeme heyeti, Aykut’un tutukluluk halinin devamı konusundaki kararlarını 11 Eylül Çarşamba günü (yarın) açıklayacak…


Kıbrıs Cumhuriyeti – Kosova ulusal futbol karşılaşmasında tribünlere asılan iki pankart nedeniyle maç durdu. Siyasi içerikli iki pankart indirilene kadar Kosovalı oyuncular saha kenarına çekildi. Pankartlar indirildi, maç devam etti ve Kosova, Limasol’daki maçı 4-0 kazandı… Tribünlere üç beş fanatiğin astığı bu faşist sloganlar içeren pankartlar aklıma bir Kıbrıslı Türk atasözünü getirdi: Anan da öyle derdi!