Güneşe hasret günler

Derya Beyatlı

 

Söyleyecek hiçbir şey yoktur bazen. Bulamazsınız. Ararsınız, tararsınız, ceplerinizi, acil durumlar zulanızı yoklarsınız. Yok!

Karşınızdakinin kurduğu cümleler o kadar anlamsız, o kadar acımasız, gerçekten, sizin gerçeğinizden öylesine uzaktır ki... Ne söyleseniz, hangi şatafatlı kelimeleri yan yana getirip, cümleler kurmaya kalksanız, nafiledir.

Denersiniz yine, kimbilir kaçıncı kendinizi anlatma çabasıdır bu ve bir kez daha amacına ulaşamayacaktır. Sesiniz o kadar cılız çıkar ki, kendiniz bile duymakta zorlanırsınız.

Tam olarak nedenini bilmeden, ürkersiniz karşınızdaki kişiden, dünkü en yakınınızdan. Çocukluk korkularınızla henüz yüzleşemediyseniz, buyurun altın fırsat. Süt dökmüş kediler yanınızda aslan kalır.

‘Açık davranmak’, ‘Duygularınızı ifade etmeye çalışmak’, ‘Durumu ortaya koymak’, ‘Sorunu kişiden ayırmak’ ve iletişim kurslarında öğrendiğiniz daha bir dolu teknik denenerek tükenmiştir. Siz sabrınızın hâlâ nasıl direndiğini merak eder durursunuz.

Girdiğiniz tüm tartışmaları kaybetmişsinizdir, kazanmanın tek yolu onun kuralları ile oynamaktır zira:

Karşınızdaki kişinin kendine duyduğu saygıyı yerle bir etmek!

İlgilenmezsiniz bu oyun ile, kendinize olan saygınız izin vermez ki buna. ‘Alem buysa, buyur taht burada, ben oynamıyorum’ demekten başka bir yol bulamazsınız.

Bir dahaki sefere kullanacağınız silahları daha iyi seçmeye and içersiniz her düello sonunda. Kazandığınız minik zaferler vardır elbet, ancak eşitlikten fersah fersah uzakta bitirirsiniz oyunu. Manipülasyon dersini sürekli uygulamalı olarak almışsınızdır almasına da bu konuda da kalın kafalılık yapmaya kararlısınızdır. İnat kötü şey dostum!

Tabii ki hep suçlu sizsinizdir, ilişkiyi siz yüzünüze gözünüze bulaştırmış, ardı ardına hayal kırıklığına uğratmışsınızdır O’nu. Duygularınızı, hayallerinizi, kırıklıklarınızı, karabasanlarınızı dillendirmekten dahi korkmaya başladığınız an, sonun başlangıcıdır, fark etmeseniz de.

Karşınızdaki yüce şahsiyetin hata yapmış olma ihtimalini düşünmüş olmanız bile yanlış. Kendinizden henüz şüphe etmeye başlamadınız mı yoksa? Pişmanlıklar biriktirmediniz mi siz? Ağzınızla tuttuğunuz, o kuşun kanadı hem neden beyaz değil ki?

Tüm enerjinizi çekilmiş, kendinizi bitkin mi hissediyorsunuz, her görüşme sonrasında? Nedenini hiç anlamadan kendinizi özür dilerken mi buluyorsunuz? Ne kadar çabalasanız sonuç hep hüsran mı? Bu noktaya nasıl geldiğiniz konusunda hiçbir fikriniz yok mu, ne güzel bir ilişkiydi oysa? İçiniz burkulmaktan artık bithap mı?

Yalnız değilsiniz, dünyanın kendi etrafında döndüğüne inanan bir Narsiste rastladınız, binlerce başkaları gibi. Enerji vampiri diye de adlandırılan bu kişiler karşısında sizin kişiliğinizin hiç kazanma şansı yok! Ne kadar mutsuz olduklarını göremiyorlar, sizin enerjiniz ile beslenebiliyorlar ancak. Kendinizi hırpalamaktan vazgeçin artık, arkanıza bakmadan uzaklaşın hemen oradan. Zor biliyorum, O’nunla mücadele daha zor ama, biliyorsunuz...

Suçluluk duymaya gerek yok, yaşanması gerekenler yaşanıyor işte. İnsanız hata yapıyoruz, öğreniyoruz, büyüyoruz. En zoru kendinizi affetmek onu da biliyorum.

Geçecek elbet, şairin dediği gibi ‘Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğinizi’, mutlaka, affetmeyi başardığınızda...


27 Aralık 2015
Dallas