“Güney Amerika’da Yüzleşme: Arjantin”

Sevgül Uludağ

Valeria Barbuto

Türkiye’de Hafıza Merkezi’nin geçen sene başlattığı, bu yıl da ikincisini düzenlediği geçiş dönemi adaleti ve geçmişle yüzleşme üzerine Ortadoğu ve Balkanlardan sivil toplum kuruluşları çalışanlarına yönelik gerçekleştirilen bir haftalık eğitim programı için İstanbul’da bulunan, Kolombiya’daki Hukuk, Adalet ve Toplum Çalışmaları Merkezi araştırma koordinatörü Nelson Camilo Sánchez ve Arjantin’deki Memoria Abierta’nın direktörü Valeria Barbuto, ülkelerindeki deneyimleri Hafıza Merkezi’nin panelinde anlattı.

Arjantin'de hafıza merkezi olarak çalışmalarını yürüten Memoria Abierta’nın direktörü Valeria Barbuto, konuşmasını ülkesindeki süreçte yaşanan olaylara dair fotoğrafların da yer aldığı bir sunum ile gerçekleştirdi. Barbuto’nun konuşmasından panel notları Enise Askın tarafından tutuldu. Valeria Barbuto konuşmasında şöyle dedi:

“Arjantin’deki tarihsel süreci size anlatmaya çalışırken, iki ana temaya odaklanacağım. Bunlardan birincisi hafıza, ikincisi de yargıyla alakalı süreçlerin nasıl ilerlediği konusu. Çünkü Arjantin’de cezai yargı süreçleri de gerçekleşmişti. Bizim kurumumuz Memoria Abierto. 1999 yılında kuruldu. Aslında bir ağ kurum. Burada farklı insan hakları kurumları tek bir şemsiye altında toplandı. Bu organizasyonun içerisinde örneğin Cumartesi Anneleri gurubu mevcut, siyasi organizasyonlar mevcut. Farklı 8 organizasyon olarak ortak hafıza alanında çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Amacımız genel olarak siyasi kültürü zenginleştirmek, kimlik oluşturulmasına ve demokrasiye katkıda bulunabilmek. Yaptığımız çalışmalar da daha çok Arjantin’in insan hakları temelinde bir arşiv oluşturabilme, verileri toplayıp sınıflandırma ve yayınlanmasını gerçekleştirme yönünde. Bunun yanı sıra mağdurlara ulaşabilmek, onların tanıklıklarını toplamak gibi aktiviteler gerçekleştiriyoruz. Yazılı ve sözlü bir arşiv oluşturmaya çalışıyoruz. Bu konuda 900’den fazla tanığın katkılarıyla oluşan bir arşivimiz mevcut. Bunula ilgili kanıtları gün yüzüne çıkarmaya çalıştık.

Öte yandan, bölgesel olarak çalışmalar yürütüyoruz. Mekansal hafızayı da oluşturmaya çalışıyoruz. Dokümantasyonlar oluşturuyoruz. Amacımız özellikle geçici tutuklama merkezleri ve işkence merkezleriyle ilgili bilgiler toplayabilmek. Bunlardan da ileriki aşamada detaylı olarak bahsedeceğim”

Eski tutuklama merkezi, hafıza alanına dönüştü
“Memoria Abierto, bir hafıza merkezi. Kısaltılmış olarak ESMA şeklinde de adlandırıyoruz bunu. Bu merkezin bulunduğu yer eskiden bir geçici tutuklama merkeziydi. Ancak şuanda bir hafıza merkezi olarak işlev görüyor. Burada arşivimiz bulunuyor, mağdurlara danışmanlık hizmeti sunuyoruz. Bazen sergiler de düzenleniyor. 17 hektar üzerine kurulu alanda, 34 ayrı bina bulunuyor. 1976 ila 1983 yılları arasında geçici tutuklama merkezi olarak kullanılan bir yapı kompleksiydi. 2004 yılından beri bir hafıza alanına dönüştürüldü. Şimdiyse burada geçmişte işlenmiş suçlara yönelik çalışmalarımızı sürdürüyoruz kurum olarak.”

Cunta Dönemi
“1970’li ve 80’li yıllar arasında bir askeri cunta dönemi yaşandı. 20’nci yüzyıl çevresinde 6 askeri darbe gerçekleşti. Bu dönemde ülkenin kontrolü askeriyeye geçti. 1974 ve 1976 yılları arasında bir sivil hükümet oluşturuldu ve paramiliter oluşumlar bu dönemde de zorla kaybetme vakaları gerçekleştirdi. 24 Mart 1976’da yine askeri darbe gerçekleşti ve bu dönemde devlet terörizmi Arjantin’de 1983 yılına kadar devam etti. Yine zorla kaybetmeler meydana geldi, demokrasi ortadan kaldırıldı, çok ciddi insan hakları ihlalleri gerçekleşti. Bu dönemde Adalet Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı gibi kurumlar askeri güçlerin denetimi altındaydı. Örneğin Dışişleri Bakanlığı’nın yönetimi Deniz Kuvvetleri’ne aitti. Yada Havacılık Askeriyesi başka bir bakanlığı kontrol ediyordu.

Diktatörlük döneminde bazı bölgeler “askeri alanlar” olarak adlandırılarak geçici tutuklama merkezleri haline getirildi. Bu askeri alanları devlet terörizminin yaşandığı yerler olarak adlandırabiliriz. Bu merkezlerde insanlar toplanıyordu, işkence görüyorlardı, bir kısmı ise zorla kaybedildi. Çok az kişi hayatta kalabildi. Bu dönemde yaşananlar yasallaştırılarak bizzat devlet eliyle gerçekleştirildi. Örneğin neler devlet eliyle gerçekleşti? Zorla kaybedilmeler yaşandı, cinayetler yaşandı, geçici tutuklama merkezlerinde hamile kalan kadınların dünyaya getirdiği çocuklar çalındı, annelerinden ayrıldılar ve başka ailelere verildi.

Bu çocukların kimlikleri değiştirildi. Bu konuda 400 vaka bulunduğu belirtiliyor. Aileler halen çocuklarını bulamıyorlar. Çocuklarının kim olduklarını bulamıyorlar çünkü çocuklara başka birer isim verilmiş. Bunun dışında cinsel şiddet ve siyasi mahkumluk, ülkeden sürgün edilme gibi bazı sistematik, devlet eliyle yürüyen olaylar yaşandı. Bu dönem çok uzun sürdü. İnsanlar topraklarından atıldılar, sahip oldukları topraklar devlet tarafından ellerinden alındı. Devlet terörünün yaşandığı durumlar arasında bunları sayabiliriz.”

Hak ihlallerinin yoğunlaştığı 1972 – 1983 dönemi

“1972 ve 1983 yılları arasındaki dönem suçlularla alakalı en yoğun dönemin yaşandığı yıllardı. İnsan hakları kuruluşları da bu dönemde yaşanan suçları belgelemeye başladılar. Yaşananları dokümanlara geçirebilmek için bilgi edinebilmek ve genel olarak da insan hakları organizasyonlarına mağdurların haklarını savunabilsinler diye bilgi sağlayabilmek amaçlandı. Bazı bilgi ve belgeler de söz konusu olaylara ilişkin davalarda kullanılmak üzere raporlanmaya çalışılıyor. Bu dokümanları bulup konuyla ilgili davalar açabilmek, yasal bazı inisiyatifler alabilmek son derece önemli. Yine uluslararası platformda da mağdurların haklarını savunabilmek, adaletin yerine getirilmesi için baskı kurabilmek bizim için son derece önemli. 

Biz Arjantin’de İnsan Hakları Amerika Sözleşmesi’nden de yola çıkarak çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Böylece hükümet de zaten zorla kaybedilmeleri bu sözleşmeden dolayı kabul etmek zorunda kaldı. 1979 yılında yaşananlarla ilgili uluslararası bir heyet Arjantin’i ziyaret etti. Çünkü o dönemde insan haklarıyla ilgili bazı duyumlar dünyada da dile getirilmişti. Bunların doğru olup olmadığını incelemek amacıyla uluslararası kurumlar tarafından ziyaretler gerçekleştirildi. Mağdur anneleri Plaza de Mayo’da her Perşembe günü bir araya gelip yapılanlara karşı tepkilerini göstermeye başladı.”

Genel afla mücadele: 1984 – 2001 dönemi
“1984 yılında uzun bir döneme girildi. Bizim bu dönemdeki amacımız genel affa karşı savaşmak, adaletin teminini sağlayabilmek ve hakikate ulaşabilmekti. Bunun da 4 etabı vardı kendi içerisinde. Bunlardan birincisi hakikate ulaşma etabıydı. Zaten demokrasi geldikten sonra 1984 yılında başladı ve bir hakikat komisyonu kuruldu. 1985 ila 86 yılları arasında yine adaletin temini için burada cuntanın davalarıyla ilgili olarak bir araştırma dönemi başladı. Bu dönemde zaten 800’den fazla çok sayıda kişi cezaya çarptırıldı.

1983-1986 yılları arasındaki genel af dönemindeki temel düşünce, demokrasiye geçişte ülkenin stabilitesini yükseltmekti. Devlet Başkanı’nın tek argümanı buydu. Bundan hareketle hükümet iki kanun çıkardı. Birincisi söz konusu suçları işlemiş kişilere yönelik affı öngören Punto Final (Son Nokta) Yasası’ydı, ikincisi ise itaat zorunluluğu yasasıydı. Sivil toplum geçmişte işlenen suçların üzerinin örtülmesini ve genel affı sorgulamaya başladı.

Alternatif bazı stratejiler de bu dönemde doğdu. Hükümetin eğilimi stabil bir Arjantin için bütün yaşananları unutturmak ve üzerini kapatmak doğrultusundaydı. Bu nedenle de mağdurlara yönelik maddi tazminat yoluyla yeni bir stratejiye geçtiler. Siyasi hükümlülere, zorla kaybedilenlerin ve infaz edilenlerin ailelerine tazminatlar verildi. Hakikat komisyonuna göre mağdurların tanıklık için yaptıkları başvurular 90 binden 120 bine çıktı.
1987 ila 2001 yılları arasında cezasızlık ve genel af dönemi başladı. Genel affın ardından suçların yaşandığı dönemde görevde olan başkanların cezasız kalması söz konusu oldu. Hakikate ulaşabilme ve tazminatlar konusunda bazı alternatif stratejiler de takip edildi. Yüksek hiyerarşilerden de kaynaklanan sebepler doğrultusunda ülkedeki stabilitenin de bozulmaması için o dönemde hakim güç sayılan başkanlar genel af ilan ettiler. Bu etap genel af yada cezasızlık dönemi değil aslında tam olarak.

Öyle bir etap ki bu aslında insan hakları hareketinin başladığı ve alternatif bazı stratejilerin yaratıldığı ve cezasızlığa karşı savaşılmak istenen dönem olarak biz bunu adlandırabiliriz. Tabi ekonomik ve siyasi bazı tazminatlar da o dönemde geliştirildi.”

DEVAM EDECEK