Son dönemlerde TL’nin değer kaybetmesiyle birlikte adanın kuzeyinde yaşanan krizin de etkisiyle adanın güneyine çalışmaya gelen Kıbrıslı Türkler olduğunu duyuyoruz ama elimizde bu konuda somut veriler yok. Ancak sendikamızın bürolarına uğrayıp güneyde iş aradıklarını söyleyen Kıbrıslı Türklerin sayısında artış olduğu bir gerçek…”
“Kıbrıslı Rum ya da Kıbrıslı Türk olduğuna bakmadan, kendileri için en iyisini, en uygun olanı bulabilecekleri yerden alışverişlerini yapabilmelerinin koşullarının yaratılması lazım.”
“Bir ustaya, bir zanaatkâra ihtiyaçları olduğunda, o kişinin Kıbrıslı Rum mu Kıbrıslı Türk mü olduğuna değil, işini iyi yapan bir emekçi olup olmadığına bakıp karar verebilmeleri gerekiyor.”
Ödül AŞIK ÜLKER
PEO Genel Sekreteri Pambis Kiritsis, sendikanın bürolarına uğrayıp güneyde iş aradıklarını söyleyen Kıbrıslı Türklerin sayısında artış olduğunu söyledi.
Yıllar içerisinde adanın güneyine yerleşen, yaşamına orada devam eden Kıbrıslı Türkler’in de olduğunu ifade eden Pambis Kiritsis, “Bu insanların bir kısmı aynı zamanda PEO üyesidir, PEO’nun 200-250 civarında Kıbrıslı Türk üyesi var”dedi.
Pambis Kiritsis Kıbrıs Sorunu’na ilişkin soruları da yanıtladı, gevşek federasyon tartışmasının Kıbrıs konusunda durumu tehlikeli yollara sürükleyebileceğini söyledi.
Kiritsis, “Öze ilişkin olarak böylesi bir tartışmanın başlatılması da tehlikeli. Gevşek federasyon tartışmasına girmek durumu tehlikeli yollara sürükleyebilir. Gevşek federasyon derken neyi kastediyoruz? İki bölgeli, iki toplumlu federasyon çözümü ülkemizi birleştirecek formüldür. Bugün bölen formülleri gündeme getirmek statükoya can vermek anlamına gelir... Gevşek federasyon formülü İsviçre’de gerçekleştirilen görüşmelerde açıkta kalan, sonuca varılamayan konulardan hangisine cevap üretecektir? Güvenlik? Toprak? Mülkiyet? Hangi konuda çözüm üretiyor? Bunun yersiz ve zamansız bir tartışma ve böylesi bir yaklaşımın tehlikeli olduğu düşüncesindeyim” diye konuştu.
- Soru: Kapıların açılmasının ardından çok sayıda Kıbrıslı Türk Güney Kıbrıs’ta çalışmaya başlamıştı. 2013’teki krizden sonra bu sayıda bir düşüş oldu ancak son dönemde TL’deki değer kaybından dolayı Güney’de çalışan Kıbrıslı Türklerin sayısında yeniden artış olduğuna dair haberler var. Bu konuda elinizde rakamlar var mı, siz böyle birşey gözlemlediniz mi?
- Kiritsis: Gerçekten 2003’te kapıların açılmasıyla adanın güneyinde çalışmaya gelen Kıbrıslı Türklerin olduğu bir gerçektir, ancak bu eğilim zaman içerisinde giderek azaldı, özellikle 2013 kriziyle iyice azaldı. Son dönemlerde TL’nin değer kaybetmesiyle birlikte adanın kuzeyinde yaşanan krizin de etkisiyle adanın güneyine çalışmaya gelen Kıbrıslı Türkler olduğunu duyuyoruz ama elimizde bu konuda somut veriler yok. Önemli sayıda Kıbrıslı Türk emekçinin adanın güneyinde çalışmaya başladığını gösteren somut veriler elimizde yok ancak sendikamızın bürolarına uğrayıp güneyde iş aradıklarını söyleyen Kıbrıslı Türklerin sayısında artış olduğu bir gerçek. Elbette bu sözünü ettiğimiz yıllar içerisinde adanın güneyine yerleşen, yaşamına burada devam eden Kıbrıslı Türkler de var. Bu insanların bir kısmı aynı zamanda PEO üyesidir, PEO’nun 200-250 civarında Kıbrıslı Türk üyesi var.
- Soru: Güney’de çalışan Kıbrıslı Türkler için PEO üyesi olmanın nasıl bir avantajı olur?
- Kiritsis: Sendikalı çalışmakla, sendikasız çalışmak arasında önemli farklar vardır. Örneğin bir emekçi PEO üyesiyse, çalıştığı iş yerinde varolan toplu sözleşme çerçevesinde çalışır. Sendikalı olarak çalışan bir emekçi toplu sözleşmede öngörülen ücreti alır, ihtiyat sandığından yararlanır, ödenekli izin hakkına sahip olur, sosyal sigortaları düzenli yatırılır ve bu sayede emekli olduğunda da bir dizi hakka sahip olacaktır. Bu dediklerim emekçinin Kıbrıslı Türk, Kıbrıslı Rum ya da başka bir etnik kökeni olmasından bağımsız olarak geçerlidir. Dolayısıyla sendikanın olmadığı,çalışma ilişkilerinin düzenli olmadığı bir işyerinde çalışan emekçi, Kıbrıslı Rum, Kıbrıslı Türk ya da hangi etnik kökenden olursa olsun, bu haklardan yararlanamaz ve güvencesiz olarak çalışır. Ancak ne yazık ki şunun da altını çizmek gerekiyor; 2013 krizi ve bunu izleyen yıllarda sömürünün daha da arttığını görüyoruz. Bir Kıbrıslı Türk’ün PEO üyesi olmasında bazı ek nedenler de var. Örneğin Kıbrıslı Türk olduğu için karşılaşabileceği olası ayrımcılıklara karşı sendikası tarafından savunulur, korunur. Ancak gerçeği söylemek gerekirse, bazı işverenler böylesi bir ayrımcılık uygulayarak, sömürüyü daha da arttırma yönünde hareket ediyorlar.
“Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler barış içinde birlikte yaşayabilirler”
- Soru: Şu anda yaşanan kriz iki toplum arasındaki ilişkileri geliştirme anlamında bir fırsat olabilir mi? Daha fazla Kıbrıslı Türk çalışmak için güneye giderken, daha fazla Kıbrıslı Rum da alışveriş için kuzeye geçiyor. Bu durum yakınlaşmaya katkı yapar mı?
- Kiritsis: Tek başına temasların artması bile olumlu bir gelişmedir. İnsanların birbirini tanıması önyargıların da ortadan kalkmasına yardımcı olur. Ancak ben insanların çoğunluğunda sıkıntı, sorun ve mutsuzluk yaratan bir krizin insanların ilerlemesine yardımcı olup, mutlu bir yarının kapısını açacak bir etmen olduğunu söyleyemem. Bence ilerlemenin, refahın yolunu açacak şekilde ortak isteğimizle ortak geleceğimizi inşa etmemiz gerekiyor. Her halükarda insanların pek çok şeyi birlikte paylaşmaları, ortak ekonomik faaliyetler geliştirmeleri iki toplumun ortak yaşamı gerçekleştirilebileceği gerçeğini açıkça gösteriyor. TAKSİM yanlıları bunun gerçekleşemeyecek birşey olduğunu söylerken, hayat onları yalanlamış oldu. Herşey gösteriyor ki Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler barış içinde birlikte yaşayabilirler ve birlikte ekonomilerini geliştirebilirler, ortak ekonomiyi geliştirebilirler. Kıbrıslı Rum ya da Kıbrıslı Türk olduğuna bakmadan, kendileri için en iyisini, en uygun olanı bulabilecekleri yerden alışverişlerini yapabilmelerinin koşullarının yaratılması lazım. Bir ustaya, bir zanaatkâra ihtiyaçları olduğunda, o kişinin Kıbrıslı Rum mu Kıbrıslı Türk mü olduğuna değil, işini iyi yapan bir emekçi olup olmadığına bakıp karar verebilmeleri gerekiyor.
PEO Genel Sekreteri Pambis Kiritsis, iki bölgeli, iki toplumlu federasyon çözümünün Kıbrıs’ı birleştirecek formül olduğunu vurguladı
“Gevşek federasyon tartışması tehlikeli”
“Gevşek federasyon tartışmasına girmek durumu tehlikeli yollara sürükleyebilir. Gevşek federasyon derken neyi kastediyoruz? İki bölgeli, iki toplumlu federasyon çözümü ülkemizi birleştirecek formüldür. Bugün bölen formülleri gündeme getirmek statükoya can vermek anlamına gelir”
“Gevşek federasyon formülü İsviçre’de gerçekleştirilen görüşmelerde açıkta kalan, sonuca varılamayan konulardan hangisine cevap üretecektir? Güvenlik? Toprak? Mülkiyet? Hangi konuda çözüm üretiyor? Bunun yersiz ve zamansız bir tartışma ve böylesi bir yaklaşımın tehlikeli olduğu düşüncesindeyim”
“Guterres çerçevesi doğru değerlendirilirse büyük bir fırsat sunuyor”
- Soru: Liderler New York’a gitti, döndü. Gevşek federasyon veya federasyondan başka seçenekler konuşulmaya başlandı. Bu konudaki düşünceniz nedir?
- Kiritsis: Elbette ki Crans Montana’da ve sonrasında yaşanan gelişmelerin bizi de hayalkırıklığına uğrattığını söylemeliyim. Liderler ne yazık ki yapmaları gerekenleri yapmadılar. Crans Montana’da yaşananlar ve sonrasındaki süreçte biz oturup kaderimize ağlamadık, tam aksine müzakerelerin kesintiye uğradığı yerden, yeniden başlaması yönünde baskımızı yoğunlaştırmak için çalışmaya devam ettik, devam ediyoruz. Guterres çerçevesi doğru değerlendirilirse büyük bir fırsat sunuyor. Şimdi gerek Türkiye, gerekse Sayın Anastasiades tarafından başlatılan Guterres çerçevesi dışında başka yollar aranması tartışmasının yararlı bir tartışma olmadığı, yararlı sonuçlar sunmayacağı düşüncesindeyim. Hatta böylesi bir tartışma tehlikeli sonuçlara da yol açabilir, BM Genel Sekreteri’nin görüşmeleri götürmeyi planladığı raydan çıkarabilir. Hepimizin bildiği gibi, BM Genel Sekreteri’nin BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu rapor ve Sayın Lute’un yapmış olduğu temaslar, müzakerelerin Crans Montana’da kaldığı yerden yeniden başlamasına yönelik bir girişimdi. Bu çerçeveden çıkılması bizi tekrar sıfıra döndürecektir.
“Gevşek federasyon derken neyi kastediyoruz?”
Öze ilişkin olarak böylesi bir tartışmanın başlatılması da tehlikeli. Gevşek federasyon tartışmasına girmek durumu tehlikeli yollara sürükleyebilir. Gevşek federasyon derken neyi kastediyoruz? Biz iki toplumun siyasi eşitliğinin olacağı, iki bölgeli, iki toplumlu federasyon çözümünü, ülkemizin bölünmesinin kalıcılaşmasından kaçınmak, TAKSİM’den kurtulmak için istiyoruz. İki bölgeli, iki toplumlu federasyon çözümü ülkemizi birleştirecek formüldür. Bugün bölen formülleri gündeme getirmek statükoya can vermek anlamına gelir. Bizim TAKSİM’le ve statükoyla uzlaşmamız asla söz konusu olamaz. Gevşek federasyon formülü İsviçre’de gerçekleştirilen görüşmelerde açıkta kalan, sonuca varılamayan konulardan hangisine cevap üretecektir? Güvenlik? Toprak? Mülkiyet? Hangi konuda çözüm üretiyor? Bunun yersiz ve zamansız bir tartışma ve böylesi bir yaklaşımın tehlikeli olduğu düşüncesindeyim.
“İki toplumda sağlıklı güçler de var”
- Soru: Kıbrıslı Rumlar’ın yetkiyi ve zenginlikleri paylaşmaya hazır olmadığı konuşulur. Sizce durum nasıl?
- Kiritsis: Şüphesiz iki toplumda da çeşitli endişeler söz konusu, Kıbrıs Türk toplumunda böylesi bir endişe var, Kıbrıs Rum toplumunda da “acaba Türkiye Kıbrıslı Türkleri kullanma yoluna gidebilir mi” endişesi var. Ancak bana sorarsanız, Kıbrıslı Rumlardan, Kıbrıslı Türklerden genelleme yaparak söz etmek ya da Kıbrıslı Rumları bir çuvala, Kıbrıslı Türkleri bir başka çuvala koymak ve genelleme yapmak yanlış olur. Eğer ben çıkıp “Kıbrıslı Türklerle yönetimi paylaşmak istemeyen Rum yoktur” dersem, bu yalan olur. Eğer bir Kıbrıslı Türk de çıkıp “TAKSİM’i isteyen Kıbrıslı Türk yok” derse, o da yalan olur. Herşeyi kendi dinamizmi, gelişme süreci içinde görmemiz gerekiyor. Milliyetçiler, aşırı uçlar iki toplumda da var. Bu ülkeye onlar çok büyük zararlar verdiler. Bugün içinde bulunduğumuz duruma düşmemizde emperyalizm onları kullandı. Ancak diğer yandan iki toplumda sağlıklı güçler de var. Benim görüşüme göre her iki toplumda da belirli çoğunluklar söz konusudur. İki toplumda da varolan bu çoğunluklar Kıbrıs’ın iki toplumun ortak vatanı olmasını ve Kıbrıs’ta iki toplumun barış, güvenlik ve refah içerisinde yaşamasını isteyenlerdir. Bunları söylerken birşeyleri güzelleştirmeye çalıştığım düşünülmesin. Sıfırdan yola çıkmıyoruz. Geçmişe dönüp baktığımızda yaşanmış kötü olaylar, kötü bir tarih, acı tecrübeler söz konusu, dökülmüş olan kan var. Her insanın taşıdığı çekinceyi, hatta önyargıyı aşırı milliyetçi bir anlayış diye mahkûm etmemiz gerekmiyor. Tam aksine sıradan Kıbrıslı Rum’un ve Kıbrıslı Türk’ün mantıklı endişelerini anlayışla karşılamamız gerekiyor. Çözüm, yeniden birleşme, gerçekten yeniden birleşme yani toplumların birleşmesi, ekonomilerin birleşmesi kolay gerçekleştirilebilecek birşey değil. Bunun için çok çalışmak gerekecek, mücadele etmek gerekecek. Bu yolda ilerlemenin, sonuca ulaşmanın mümkün olduğuna inanıyorum.
“Mesele ne konuştuklarıdır”
- Soru: Türkiye ve Kıbrıs Rum tarafı arasındaki direkt temasları nasıl değerlendiriyorsunuz? Diğer garantör Yunanistan Kıbrıs Türk tarafıyla temas etmiyor ve Kıbrıslı Türklerin dışlanıyor olduklarına dair endişeleri var...
- Kiritsis: Ben bu olayı böylesi sözde karşılıklılık zemininde görmezdim. Ben olayın özüne bakıyorum. Dialog iyidir ve şüphesiz Türk Dışişleri Bakanı’nın veya Türkiye Cumhurbaşkanı’nın bir Kıbrıslı Rum yetkiliyle konuşması, görüşmesi olumsuz değil, olumlu bir gelişmedir. Mesele ne konuştuklarıdır. Eğer onlar bir araya geldiklerinde ortaya koydukları çaba, konuştukları, çözüm için ilerlemeye, çözüme hizmet edecekse ve ediyorsa iyi yapıyorlar. Ne konuştuklarını öğrendiğimizde durumu değerlendirebiliriz.
“Kıbrıs Türk tarafının muhatap olmaktan çıkması söz konusu olamaz”
Kıbrıs Türk tarafının muhatap olmaktan çıkması söz konusu olamaz. Ülkemizin yeniden birleşmesi için, ortak vatanımız için Kıbrıs sorununun çözülmesi gerekiyor ve Kıbrıs sorunun iç yanı hakkında karar verecek olanlar da Kıbrıslıların kendileridir. Samimi, objektif olmak gerekirse, iki toplumun anlaşması olmaksızın, iki liderin birlikteliği söz konusu olmaksızın çözüm konusunda kararlar alınamaz. Mesele bu işlerin özüne bakmaktır. Bu temaslar neye hizmet edecek, ne getirecek? Ancak sizin de dediğiniz gibi “gevşek federasyon” sözleri dolaşıyor, bunlar bizde endişe yaratan şeylerdir. Çözüm çerçevesinin değişmesi yönünde Türk yetkililerden de beyanların geldiği basında yer alıyor. Bir süre öncesinde Türkiye Dışişleri Bakanı adanın kuzeyini ziyareti sırasında siyasi partilerle gerçekleştirdiği temaslarda bir zemin yoklamasına girişti, federasyon çözümünün terki konusunda siyasi parti liderlerinin ne dediğini araştırdı. Dolayısıyla mesele olayın özüdür.
20 Ekim’de barış ve yeniden birleşme buluşması...
- Soru: Son olarak toplumlara ve liderlere ne mesaj vermek istersiniz?
- Kiritsis: Önümüzdeki tablo arzuladığımız bir tablo değil, ancak biz bu durum karşısında başımızı önümüze eğmiyoruz. Kıbrıslı Türk sınıf sendikacılığı hareketiyle yakın temas halindeyiz. Biz halk faktörünü harekete geçirip, müzakerelerin kalmış olduğu yerden yeniden başlayıp iyi niyetle hayırlı sonuca ulaşabilmesi yönünde iki lidere de baskı yapabilmek için çalışma halindeyiz.
20 Ekim’de Dünya Sendikalar Federasyonu’nun Kıbrıs’taki üyeleri olan 8 sendika, PEO, DEV-İŞ, BES, KTAMS, KTOEÖS, KTÖS, KOOP-SEN ve DAÜ-SEN bir insiyatif üstlenip ara bölgedeki Chateau Status’te bir barış ve yeniden birleşme buluşması gerçekleştireceğiz. Son yıllarda çözüme yardımcı olma amacıyla temaslarda bulunan siyasal partiler, sendikalar, sivil toplum örgütleri bu buluşmaya davet edilecekler. Bu buluşmanın hedefi bir siyasi bildirgeyi ve aynı zamanda iki toplumlu ortak faaliyetler programını onaylamaktır. Bu etkinliklerin hedefi halk faktörünün, sıradan yurttaşın sahneye çıkmasını sağlamak, harekete geçmesi yönünde önünü açmak olacak. Uzun lafın kısası, mücadele sürüyor. Umut en son ölür. Ümit ediyoruz ki, liderler üzerlerine düşen sorumlulukları üstlenip gerekenleri yaparlar.