“Hoş geldiniz” diyerek kendini tanıttı.
- “İnsan Hakları ve Ayrımcılık Karşıtlığı Ofisi Yüksek Denetçisi...”
Aristos Tsiartas’ın bu sıcak karşılamasına yardımcısı da eşlik etti.
- “Tercümanımız az sonra gelecek” dedi...
Öyle de oldu, Türkçe tercümeler için Kıbrıs Üniversitesi’nden Eleni geldi..
- “Üniversiteden iki de stajyer arkadaşımız bizimle, bu soruşturmayı onların da not almasında sakınca var mı” diye sordular...
Kamu yönetimi için geleceğe insan kaynağı hazırlamak böyle bir şey, diye düşündüm!
* * *
Oysa adanın kuzeyinde üniversite öğrenci sayısının 70 binleri falan aştığını söylüyorlardı.
Peki, kamu yönetimine nasıl bir etkisi vardı bunun?
Hoş biliyorum, eğer öğrenciler kamuda görünmeye başlasa, bu kez birkaç sendika bağıracaktı: “Öğrenci sömürüsü var!”
* * *
Kıbrıs’ın güneyinde Ombudsman’ın ofisinde oturuyor, babamın kaybının ardından bölünmüşlüğün hepimize dayattığı yanlışları konuşuyorduk.
Birbirimize sorular soruyorduk karşılıklı.
Yanıtlar arıyorduk.
- Ambulanslar için dahi kimlik kontrolü var, oysa, bazen tek bir saniye dahi bir insanın hayatta kalması demektir.
- Cenaze araçları kuzeyden güneye, güneyden kuzeye geçemiyor.
- Pek çok belge sadece Rumca!
* * *
Tüm bunları söylerken, kendimi belki ilk kez “devlet” tarafından ciddiye alınmış hissediyordum.
Hani “yanlış anlaşılmamak” için senelerin dayattığı iç güdüsel bir refleksle sık sık anımsatma ihtiyacım vardı:
- “Yani kuzeyde, hiçbir yerde Rumca yazmıyor, hiçbir belgede Rumca yok... Sokak ya da köy isimlerinin dahi eskilerine yer verilmiyor... Ama orası başka...”
* * *
Aslında “orada bir devlet yok” diyeceğim...
Susuyorum yine de...
Bir “belleği” olur devletin.
Bir “kurumsallığı” olur.
Bir “geleneği” olur.
İşini ciddiye alan ve alanında uzman “bürokratları” olur!
Her bir “müdür”ün en fazla iki sene görevde kaldığı bir yapıda, ne olur ki?
* * *
İki saat sürdü konuşmamız, karşılıklı...
- “Tümünü soruşturacak, araştıracak ve bir ay içerisinde raporumuzu tamamlayarak sizinle paylaşacağız” dediler ayrılırken.
Hafifçe başımı salladım, gözlerinin içerisine baktım, gülümseyemedim dahi...