Guterres ısrar ediyor: ‘Kıbrıs halkını yalnız bırakmayacağım’!

Yücel Vural

İki liderin de davet edildiği ‘akşam yemeği’nin gerçekleştrilmesinde, perde arkasında başka aktörlerin de etkisi olsa bile, BM Genel Sekreteri Guterres’in başrolde olduğu anlaşılıyor.

Guterres, resmi müzakerelerin sonlandığı 2017 yılından beri ve sıklıkla müzakerelere dönüşü sağlayacak girişimler içinde olmuş ve ‘Kıbrıs halkı’nın yalnız bırakılmayacağını’ vurgulayarak hem Kıbrıslıların çözüm beklentilerini hem de BM örgütü’nün konu üzerindeki hassasiyetini canlı tutmaya çalışmıştır. Bu açıdan bakıldığında, müzakerelerin yeniden başlatılmasında olağanüstü bir çaba gösteren Guterres başarılıdır.

Erdoğan’ın ise Kıbrıs sorununa ilişkin yeni yaklaşım ve yöntem arayışının bir sonucu olarak bu ‘yemekli görüşmeye güçlü bir yeşil ışık yaktığı açıktır. Aksi halde bu yemek gerçekleşemezdi.

Erdoğan zon zamanlarda Türkiye’yi etkileyen ciddi sorunlarda, gerek içeride gerekse dışarıda yeni açılımlara yönelebileceği mesajını vermektedir. Örneğin kısa bir süre önce, İsrail’in askeri eylemlerinin bir sonucu olarak Süriye’de dengelerin Türkiye aleyhine değişebilme olasılığı nedeniyle, Kürt siyasi hareketiyle ilişkilerine dönük bir ‘normalleşme’ hamlesi yapmıştır. Gerekirse daha da fazlasını yapacaktır. Yani, onun yaklaşımı tehdidin boyutuna ve yoğunluğuna endekslenmiştir.

ABD’nin özellikle Doğu Akdeniz’de AB sınırlarının ve İsrail’in güvenliğiyle ilgili görünen aktif tutumuna bir tepki olarak, Erdoğan’ın, diğerlerinin yanında bu yemek sayesinde yaktığı yeşil ışıkla, Batı ile işbirliği yapabileceğini göstermek istediği ileri sürülebilir.

KıbrıslıRum lider Hristodulidis’in gönüllülüğünü ısrarla vurgulayarak katılım gösterdiği bu yemekli toplantıdan kaçınmasını gerektirecek herhangi bir etken bulunmamaktaydı.

KıbrıslıTürk lider Tatar’ın ise bu görüşmeye hiç de olumlu yaklaşmadığı, ama yine de katılım göstermesi için ikna edildiği anlaşılıyor. Yani Tatar, daha ziyade Erdoğan’ın BM genel Kurulu’nda yaptığı ‘KKTC’yi tanıyın’ çağrılarının etkisi altındaydı. Hatta kafasının karışmış olması oldukça muhtemeldir. Bir yanda Erdoğan’ın egemen eşitlik talebini yükseltmesi, öte yandan da ortada anlaşılır bir neden yokken ve müzakere zemini oluşmamasına rağmen diyalog ve tartışmaya yeşil ışık yakması onun için bir çelişkiydi. O nedenle sayın Tatar, görüşmeye gitmeden önce egemen eşitlik talebini tekrarladı. Zaten ‘gayrı resmi’, ‘gündemi olmayan’ ve adına toplantı bile denmeyecek bir ‘yemek’ vardı! Ama bunun için neden New York gibi uzak bir mesafeye seyahat edildiğini mutlaka kafasında sorgulamıştır. Hiç kimse ciddi bir neden olmaksızın sadece bir yemek için binlerce kilometre seyahati göze almaz!

Yakın geçmişte yaşanan  tüm olumsuzluklara rağmen ‘ciddi’ bir görüşme yapıldığı, gerek BM adına yapılan açıklamadan gerekse iki liderin basına ayrı ayrı yaptıkları açıklamalardan anlaşılmaktadır.

Yani, bu görüşme sadece bir akşam yemeğinin yenmesiyle sınırlandırılmış bir eylem değildi.

Bu görüşmenin gayri resmi olacağı, gündeminin bulunmadığı ve tarafların pozisyonlarını koruyarak görüşmeye gideceğine dair açıklamalar ve imalar bu durumu değiştirmiyor.

Gündemi bulunmadığı önceden açıklanan bu ‘yemekli toplantı’ Guterres’in saptadığı bir gündem çerçevesinde gerçekleştirilmiştir. Tarafların, garantör ülkeleri de kapsayacak şekilde yeniden buluşmak üzere Guterres’in üstlendiği insiyatifi onaylamaları önemli bir gelişmedir.

Şimdi gerek BM adına gerekse iki lider tarafından ayrı ayrı basına yapılan açıklamalara bakarak görüşmenin sonuçlarını özet notlar şeklinde ele alalım.

1. Guterres’in açıklamasına göre BM örgütü süreçte aktif olmaya devam edecektir. Yani Guterres Kıbrıslıların bu sorundan kurtulması için kendi payına düşeni yapmakta ısrarlıdır

Bu kapsamda, KıbrıslıRum tarafı görüşmeyi ‘Guterres’in başarısı’ olarak tanımlarken, KıbrıslıTürk tarafı en azından bu yazı yazılana kadar genel bir değerlendirme yapmamıştır.

2. Guterres ve iki lider yaptıkları açıklamalarda, her iki tarafın liderler düzende ve Güven Yaratıcı Önlemler kapsamında ‘yeni geçiş kapılarının açılması gündemiyle’ Kıbrıs’ta biraraya geleceklerini ilan etmişlerdir.

İki liderin ortak insiyatif üstlenmesi ve diyaloğun sürdürülmesini öngörmesi bakımından bu hedef yemekli görüşmenin en somut sonucudur. Bu konunun bir komiteye havale edilmemiş olması oldukça olumlu bir tutumdur.

3. KıbrıslıRum liderin ifade ettiğine göre Guterres yemekli toplantı sırasında ‘Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin değerlendirmeler’ yapmıştır. Ne söylediğini tahmin etmek çok zor değildir. Guterres muhtemelen iki bölgeli, iki toplumlu federal bir çözümün eskiden beri zemin olduğunu, tarafların konuyu fazla uzatmadan ve sonuç alıcı bir ‘kararlılıkla’ masaya gelmelerinin en uygun davranış olacağına olan inancını vurgulamıştır. KıbırslıRum tarafı ayrıca Guterres’ın bazı önerilerde bulunduğunu ve bunların Tatar tarafından reddedildiğini ileri sürmüştür.

Hristodulidis Genel Sekreterin değerlendirmelerine katıldığını ifade ederken, yapılan önerilerle ilgili detay sunmamıştır. Tatar ise bu konularda herhangi bir açıklama yapmaktan kaçınmıştır.

4. Tarafların, Guterres’in kafasındaki ‘gündem’ çerçevesinde bazı konuları tartıştığı ve bazı konularda uzlaşma sağladığı, ama müzakerelerin resmi düzeyde başlamısına zemin oluşturacak bir gelişmenin yaşanmadığı çok açıktır. Tatar ‘egemen eşitlik’ talebini yinelemiştir.

5. Yemekli toplantının Guterres’in insifiyetini onayladığı önemli bir konu daha vardır: Toplumlararası müzakerelerin yeniden başlatılması olasılıklarını araştırmak üzere garantör devletlerin de katılacağı yeni bir toplantının yapılacak olması.

Bu gelişme, Kıbrıs sorununda gidişatın, gerek KıbrıslıRum tarafının gerekse KıbrıslıTürk tarafının/Türkiye’nin öncelikli beklentilerinden farklı yeni bir duruma işaret etmektedir.

KıbrıslıRum tarafı yaklaşımının odak noktasına ‘müzakerelerin kaldığı yerden tekrar başlaması’, KıbrıslıTürk tarafı ve Türkiye ise müzakere zemininin İki Bölgeli, İki Toplumlu Federasyon’dan ‘iki ayrı egemen devlet’ modeline kaydırılmasını talep etmekteydi.

Bu beklentiler gerçekleşmedi. Ama Guterres her iki liderin gözlerine bakarak, ‘bu kez yemeğe garantör devletler de katılacak’ diyerek ele aldığı insiyatifi sürdürmekte kararlı olduğunu hatırlattı. Böylesi bir yeni planlamadan garantör devletlerin önceden haberdar edilmemesi neredeyse imkansızdır. Bilinen kadarıyla Guterres kumar oynamayı sevmiyor!

6. KıbırslıRum liderin ifade ettiğine göre garantör devletlerin de katılımıyla yapılacak genişletilmiş toplantıda Kıbrıs sorununun tüm yönleri konuşulacak.

Böylece Guterres’in, Kıbrıs sorununun BM tarafından ele alış tarzında, tarafların da rızasıyla revizyon yaptığı anlaşılıyor. Bu gelişme, başlaması halinde toplumlararası müzakerelerin metodolojisinde de revizyona yol açabilecektir.

7. Genel Sekreter Guterres tarafından yapılan açıklamadan, tarafları aralarındaki farklılığı gidermeyi öngörecek bir yaklaşım geliştirmeye davet ettiği anlaşılmaktadır.

Yani taraflar sadece kendi pozisyonlarını papağan gibi tekrarlamaktan vazgeçmeli ve karşı tarafı ikna etme çabasına girişmelidir.

İki liderin ara bölge üzerinde yeni geçiş kapıları açmak için yapacakları görüşme ve bu konuda takınacakları tutum, gayrı resmi düzeyde devam edecek olan yeni diyalog tartışma sürecinin yakın zamanda nasıl gelişeceğinin de ipuçlarını sunacaktır.

Öte yandan Kıbrıs sorunun tüm yönleriyle garantörlerin de katılacağı bir toplantıda ele alınması gerşekleşmesi (bir dış müdahale olmaz ise) kesinleşmiştir.

Guterres’in geçmişteki tutumuna bakılırsa, 2017’de dile getirdiği Stratejik Anlaşma (konular üzerinde ilkesel düzeyde detaylandırılmış bir Çerçeve Anlaşması) önerisini uygun bir zamanda ileri sürmeye hazırlandığını söyleyebiliriz.