Sürdürülebilir Barış ve Demokratik Kalkınma Merkezi (SeeD), 15 Aralık Perşembe günü “Birleşik Kıbrıs için Güvenlik Çerçevesi: Araştırma ve Diyalog İnisiyatifi” başlıklı halka açık bir açılış etkinliği düzenledi. Etkinlikte SeeD ön araştırma sonuçları ve çatışma sonrası şartlarındaki en iyi uygulamaları ve örnekli öğrenimleri yansıtan yerli ve uluslararası uzmanların araştırmaları sunuldu.
Açılış konuşmasında, SeeD araştırma eşbaşkanı Prof Dr. Ahmet Sözen “Güvenlik Diyaloğu Projesi geleneksel müzakere yaklaşımlarına özgü pozisyonların ötesinde, güvenlik dosyasının çerçevesini toplumların eşzamanlı güvende hissedebilmeleri için gerçek ihtiyaç ve endişeleri dikkate alarak yeniden çizmeyi hedeflemektedir” dedi. SeeD araştırma eşbaşkanı Dr. Alexandros Lordos ise Güvenlik Diyaloğu Projesi’nin bu hedefe “kutuplaşma yaratan bu zor müzakere dosyasının çözülmesine katkı koymaya yönelik iki toplumun güvenlik algılarını analiz ederek ve iki toplum tarafından da kabul edilebilir çözüm formülleri üreterek” ulaşabileceğini belirtti. Berghof Vakfı Genel Direktörü Prof Dr. Hans Joachim Giessmann ise, “daha fazla insanın yenilikçi fikirler ortaya koyarak barış sürecine katkı koymasının” oldukça umutlandırıcı olduğunun altını çizdi.
Geçtiğimiz iki ay süresince, Güvenlik Diyaloğu Projesi bir çok odak grup çalışması ve Kıbrıs’taki kilit paydaşlar ile röportajlar düzenledi. Proje, iki toplumun ortaya koyduğu tehlike ve korku algıları için en iyi uygulama ve güvenlik düzenlemeleri formüllerini bir araya getirme hedefi ile geçiş dönemi güvenlik ihtiyaçları ile ilgili bulgularını değerlendirerek yerli ve uluslararası uzmanların katkıları zenginleştirdi. Ön araştırma bulgularına bakıldığında, anlaşmanın geçiş dönemi ve sonrasına ilişkin korku, risk ve tehlike algılarının büyük bir çoğunluğunun iki toplum tarafından paylaşıldığı görülmektedir. Rekabet edebilirlik ve olası bir çözümün maliyeti gibi (ör. Tazminatlar) endişeleri kapsayan ekonomik güvenlik ihtiyaçları, ve polis ve yargı kurumlarında toplumsal önyargı ve temayülün adalet algısını baltalayacağı ile ilgili endişeler iki toplum tarafından en çok tekrarlanan tehlike ve korkular arasında kendini gösterdi.
Kıbrıslı Türkler tarafına özgü en yaygın ve tekrarlanan güvenlik ihtiyacı ve korkular, aşırı sağcı ve fanatik saldırılar, ve temsiliyet ile güç paylaşımı konuları ile ilgili endişe ve risklerdir. Diğer yandan, Kıbrıslı Rumlara özgü en yaygın ve tekrarlanan güvenlik ihtiyacı ve riskler, garantiler, Türkiye ordusu ve Türkiye’nin içişlerine müdahalesi ile ilgili korkular ve endişelerdir. Bu tehdit ve riskleri bertaraf etmeye yönelik araştırmada katılımcılar bir çok alternatif güvenlik düzenlemeleri formülleri ortaya koymuştur. Yoğun ilgi uyandıran ve daha fazla araştırma ve değerlendirmeyi gerektiren bu alternatif güvenlik düzenlemeleri formüllerinden bazıları şunlardır:
a) Uygulama Anlaşması Düzenlemesi: Geçiş dönemi uygulama takvimine uyulmaması durumunda ve taraflar arası anlaşmazlıkları derhal uluslararası mahkemelere taşıma yükümlülüğünü içeren barış anlaşmasını taahhüt eden bağlayıcı bir Uygulama Anlaşması yapılması;
b) Federal polis yetkilerinin ötesinde ada çapında kaza/ilçe seviyesinde karma polis birlikleri: Dil engeli ve toplumsal önyargı algısı ile ilgili endişeleri gidermek için oluşturucu devlet polis güçleri içinde toplumlar arası olaylara özel iki toplumlu birimler kurulması.
c) Taşınmaz Mal Komisyonu’nun ekonomik aktivite içeren davaları önceliklendirmesi: Ekonomik büyüme, yatırım ve rekabet edebilirliğin baltalanmaması için sanayi bölgeleri, tarım alanları, otel ve işletmeler gibi ekonomik faaliyetlerin olduğu mülk davalarının önceliklendirilerek tazminat yolu ile çözümlenmesi.
d) Federal ve oluşturucu devlet seviyelerinde etkin ve etkili kurumsal düzenlemeler ile toplumsal temayül ve önyargı, adalet algısı ve marjinalleşme ile ilgili endişe ve korkuların giderilmesi: Etkin ve etkili kurumsal yapılar yeni devlet yapılarına ve onların işlevselliklerine olan güven ve itibarı güçlendirerek, Kıbrıslıların federal devlete olan inanç ve bağlılığını perçinleyecek, ve toplumların güvenlikleri için ihtilaflı askeri çözümlere olan ihtiyacını azaltacaktır.
Çatışma sonrası şartlarındaki en iyi uygulamaları ve örnekli öğrenimleri yansıtan araştırma sunumları işe aşağıdaki konulara değindi:
· Prof. Dr. Nina Caspersen (York Üniversitesi) tanınmayan devletleri içeren uluslararası çatışma tecrübelerine dayanarak Kıbrıs örneğinin karşılaştırmalı bir değerlendirmesini yaptı. Sunumunda, Prof Dr. Caspersen egemenlik ile ilgili endişelerin dikkate alınması ve etkin güven uyandırıcı garantilerin sağlanmasının önemini, ancak bu konuları çözümlemek için iki toplumdan da eşzamanlı kabul görebilecek daha yenilikçi ve yaratıcı açılımların araştırılmasının gerektiğini belirtti. Ayrıca, oluşturucu devletler içinde yaşayacak olan azınlık toplumların (ör. Kıbrıs Rum oluşturucu devletinde yaşayan Kıbrıslı Türkler) güvenlik ihtiyaçlarının da ele alınması gerektiğinin altını çizen Prof Dr. Caspersen, yerel güç paylaşımı düzenlemeleri ve insan haklarını koruyucu önlemlerin bu konuda etkili olabileceği önerisinde bulundu.
· Anna Koukkides-Procopiou (Lefkoşa Üniversitesi) barış sürecinde ve yapılacak olan kapsamlı anlaşmanın parametrelerinde cinsiyet eşitliği ve kadınların katılımının önemini anlattı ve “kadınlara yönelik kötü tavır ve muamelenin güvenlik algı ve düzeninin gelecekte bozulacağına yönelik belki de en önemli öngörü” olduğunun altını çizdi.
· Dr. Stratis Efthymiou (Sussex Çatışma ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi) Kıbrıs’ta oluşturulacak herhangi bir çok toplumlu güvenlik gücünün yüzleşeceği zorluklardan bir tanesinin var olan askeri birlik ve personelin yeni kurulan güvenlik kurumunun kimliğini benimsemesi ve bağlılık hissetmesini sağlamak olduğunu belirtti. Bunun bir çok şekilde yaratabileceğini söyleyen Dr. Efthymiou, uluslararası barış inşası misyonlarına ortak destek sağlamanın yeni güvenlik gücüne olan aidiyeti güçlendireceğini söyledi.
· Dr. Derya Dilara Akguner (Kadir Has Üniversitesi), çok toplumlu ve güvenli kentsel alanlar konusuna değinerek, yerel ve küresel bağlantıların güçlendirilmesinin yeni kentsel alanların yaratılması ve paylaşılmasında çok önemli bir rol oynadığını, ve Kıbrıs’ın içsel ve dışsal büyümesindeki engellerin aşılabilmesi ve toplumlar arası gerilimlerin önüne geçilmesi için ortak bir hedef olarak belirlenmesi gerektiğini savundu.
· Dr. Zenonas Tziarras (Lankaster Merkez Üniversitesi Kıbrıs Kampüsü) ve Dr. Emine Eminel Sülün (Yakın Doğu Üniversitesi) ortak sunumlarında Federal Kıbrıs’ın içişleri ve karar alma mekanizmaları ve dış güvenlik ile ilgili konuların Kıbrıs’ın bulunduğu bölgesel güvenlik dinamiklerini ve var olan “milli” çıkar ve tercihleri de dikkate alarak düşünülmesi gerektiğinin altını çizdi.
Güvenlik Diyaloğu Projesi önümüzdeki haftalarda büyük bir kamu oyu araştırması ile farklı güvenlik alternatifleri formüllerinin Kıbrıs’taki iki toplum tarafından ne kadar kabul gördüğünü ölçeceğini duyurdu. Etkinlik, Proje’nin araştırma bulgularının ve uzmanların sunumlarının ardından öneriler, alternatif çözümlemeler ve bulgular üzerine yapılan canlı bir tartışma ile sona erdi.
Güvenlik Diyaloğu Projesi, Sürdürülebilir Barış ve Demokratik Gelişim Merkezi (SeeD) ve uluslararası proje partnerleri olan "Berghof Vakfı" ve "Interpeace" tarafından uygulanmaktadır. Kıbrıs müzakere sürecini desteklemeyi amaçlayan Güvenlik Diyaloğu Projesi, hem Kıbrıs’taki iki toplumun birbirlerine karşılıklı güven duymalarını sağlayacak; bilgiye dayalı, yenilikçi ve uygulanabilir güvenlik seçenekleri ve çözümlerinin tespit edilmesine katkı sağlayacaktır. Bu proje ABD Dışişleri Bakanlığı, Almanya Federal Dışişleri Bakanlığı ve Hollanda Dışişleri Bakanlığı tarafından finanse edilmiştir.