Güvensizlik ne kadar büyük boyutlarda farkında mısınız ? Araştırma şirketlerine hiç gerek yok. Gün boyunca tesadüfen karşılaştığınız kişilere sorun. Eminim on kişiden dokuz’u “Güvenmiyorum” diyecektir.
Devletimizin dairelerine güven YOK… Hastanelerimize güven YOK… Yöneticilerimize güven YOK… Bakanlarımıza güven YOK… Hükümetimize güven YOK… Sözün özü, Devlete’e güven, YOK…
Peki kendi kendimize güvenimiz var mı ? O da YOK… Velhasıl, YOK YOK YOK…..
Peki ne kendimize ne de çevremize güven olmaksızın nasıl sürdürüyoruz yaşamımızı ?
Bunun da cevabı yok malesef.
“Bindik bir alamete gidiyoz kıyamete….”
***
Görünmeyen bir düşmana karşı amansız bir savaş var tüm dünyada. Her ülke kendine göre önlemler almakta. Bazıları başarılı, bazıları fiyasko.
Bizde ? Bizde de aynı durum.
Büyük düşmanımız (!) bu ara (yahut şimdilik) Rumlar değil. Düşman, ‘Corona Virüsü’… Ve bu görünmeyen düşman karşısında şaşkınız, hatta birazcık ‘panikteyiz’ de diyebiliriz buna. Bu panik nedeniyle, kimilerimiz, hiç umursamazmış gibi davranıyor, kimilerimiz ise geçirdiği panik krizini dışa vuruyor, öfkesiyle birlikte. Yetkilileri de bu gruplardan farklı yerlere oturtmak doğru olmaz. Onlar da aynı durumda. Üstelik büyük bir sorumluluk altında ezilerekten.
Ama…. Şu gerçeği de atlamamız mümkün değil.
İyi yönetici, herşey süt-limanken değil, krizler sırasında gösterir kendini. Hiçbir vatandaş Mehter Takımı gibi, ‘üç ileri-bir geri’ adım atan yöneticiye alkış tutmaz, tutamaz.
‘Bir Varmış Bir Yokmuş’
Benim için önemli bir ‘deneme’ durumunda. Hafta başında tanıtımını yaptık ve bu ilk kitabım, aynı gün kitapçılarda satışa arzedildi.
Öncelikle, teşekkürlerimi iletmek isterim. Bir ‘deneme’ olarak baktığım bu ilk kitabıma gösterdiğiniz ilgiyle bana güç verdiniz. Sağ olun var olun.
***
Hafta içinde, kitabın okunmaya başlanmasıyla birlikte çok sıkça karşılaştığım bir-iki soruya yanıt vermek zorunluluğu da doğdu bu arada.
Önemli sayıda okuyucu “Müzik yaşamanızı, özellikle Sıla 4’ün geçirdiği evreleri yazmayacak mısınız ?” sorusunu sordu. Bir başka okuyucu grubu ise daha ilginç bir soru ile çıkıverdi karşıma. “Bayrak Radyosu ve BRT Kurumu’nda da çok önemli anılarınız olmuştur. Onları da yazıya dökmeyi düşündünüz mü ?”
Doğrudur… Sıla 4 olayında da Bayrak Radyosu serüvenimde de anlatacak o kadar çok şey var ki….
Ve sorulara cevap: Belki de ‘Bir Varmış Bir Yokmuş (2)’ ve hemen ardından da ‘Bir Varmış Bir Yokmuş (3)’ gelir birincisinin ardından. Bilemem.
Sokak Ağzı
“Umarım iki-üç-beş derken sayı onbeşe, yirmibeşe yüz yirmi beşe çıkmaz. Heyecan ve panik içinde bekliyoruz.” (Ömür-Mağusa)
***
“Vallahi beddua etmek istemem ama bu günlerdeki en büyük dileklerimden biri, Bakanlarımızdan birinin testinin pozitif çıkması. (Özlem Yağış)
***
“Avukatların, yargıçların gözü aydın olsun. Yakınlarda, bu sefer de sosyal medya davaları peşinde koçacaklar mahkeme koridorlarında.” (M.K.Kanlısoy)
***
“Sosyal medyada küfür ve hakareti maharet haline getirenler şimdi merakla bekliyordur herhalde kendilerine kimin dokunacağını.” (Melek Gürden-Lefkoşa)
***
“Meclisimizden görüntüleri izlerken içim kan ağlıyor. Bir kişi kürsüde kelam kesiyor ama salonda nerdeyse hiç kimse yok. Bu bu meclisimiz dediğimiz ?” (Doğan-Lefkoşa)
***
“Adamın başına vurduydu galiba ? Kadın bulamadı, fahişeye gidecek parası da yoktu, çareyi köpekte buldu. En azından insan değil köpekte boşalmaya çalıştı zavallı manyak.” (Cenk K.Karasu-Lefkoşa)
***
“İki saat içinde karar değiştiren bir başka hükümet daha var mı dünyada ? KKTC, her bakımdan ilk ve tek. Gurur duyabiliriz.” (Müslüm-Lefkoşa)
Anlayana
“Siyaset takıntısı olanlardan kaçının. Genellikle zeki ve ilginç olurlar ama doğalarında bir şey eksiktir; bir delik, bir boşluk vardır ve onu siyasetle kapatmaya çalışırlar. Bu onları şekilsiz yapar.” (Peggy Noonan)