Nilden Bektaş
Çevre Mühendisi
Ne şanslıyız ki yaşadığımız bu küçük adada muazzam bir doğal habitat alanı var. Muazzam çünkü; gerek karada gerekse de o güzel denizinde dünyanın hiç bir yerinde var olmayan yöreye özgü canlı türlerine ev sahipliği yapmakta.. Muazzam çünkü; nesli tükenme tehlikesi altında olan Akdeniz Foklarının yaşam alanı orası… Binlerce göçmen kuşun durağı, sayıları artık çok az kalan deniz kaplumbağalarının yumurtlama alanı... Muazzam çünkü; kendi içinde barındırdığı özel habitat alanları ve eşsiz biyoçeşitlilik ile Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilerek koruma altına alınmış bir bölge orası… Elbette ki güzel Karpaz orası..
Karpaz’ın önemini hepimiz biliyoruz aslında.. Farkındayız… Çünkü, bu güzel bölgenin önemini ortaya koyabilmek için birçok çalışma yapıldı, bu çalışmaların sonucunda bu güzellikleri koruyabilmek için çeşitli yasalar geçirildi, kararlar alındı. Buna rağmen tüm bu çalışmalar bölgeyi koruyabilmek için yeterli olamadı, olamıyor da... Ancak başka Karpaz yok. Bu nedenle bu gerçeğin altını bir kez daha çizmek ve anlatmak gerekiyor. Gerekiyor çünkü, bu zengin biyolojik mirası gelecek nesillere bırakmak gibi bir sorumluluğumuz var.
TASDİK EDİLMİŞ ÖNEM
Eski yıllardan itibaren bölge için birçok bilimsel araştırma yapıldığını biliyoruz, Günümüze kadar uzanan bu çalışmalar neticesinde bölge, 24 Şubat 1988 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile “Milli Park” statüsüne kavuşturulmuş, 1995’de ise “Doğal ve Arkeolojik Sit Alanı” ilan edilmiştir. 2004’e gelindiğinde çıkarılan Karpaz Emirnamesi ile bu niteliklerin korunması gereği bir kez daha önemle vurgulanmış, 2007 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla da 18/2012 sayılı Çevre Yasası’nın 46. maddesine dayanarak “Özel Çevre Koruma Alanı” ilan edilmiştir. Ayrıca, AB tarafından da ‘Habitat Directive’’in Annex I’de listelemiş olduğu önemli habitatların varolmasından dolayı bölge muhtemel Natura 2000 bölgeleri arasına seçilmiştir.(Konsey Direktifi, 92/43/EEC, 21 Mayıs 1992, doğal habitatların ve vahşi hayvan ve bitkilerin korunması)
BÖLGEDEKİ ÇEŞİTLİLİK
Biyolojik çeşitlilik ağı içindeki her Özel Çevre Koruma Bölgesi için, ulaşılacak koruma hedeflerini ve içerisinde bulunan habitatlar ve türlerin korunması ve yönetimi için alınacak önlemleri içeren yönetim planları hazırlanması gerektiğini aynı yasanın 43. Maddesinde görüyoruz. Karpaz bölgesi bu bakımdan şanslı, çünkü Ülkedeki 7 adet Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇKB) arasından bu önemli planın hazırlandığı bölgelerden bir tanesi oldu. Bu plana baktığımzda ise şu önemli detayları görüyoruz; Karpaz ÖÇKB, Karpaz yarımadasının uç noktasında bulunan, 9,645 hektar toprağı ve 9,485 hektar denizi kapsayan bir alandır. Bu, toplamda 19,130 hektarlık koruma bölgesi ve 72.2 km de sahil boyundan oluşmaktadır. (Karpaz ÖÇKB Bölgesi Yönetim Planı , Çevre Koruma Dairesi-2010,Lefkoşa) Bu seçimin esas nedenlerinden biri bölgede hem ulusal hem de uluslararası önem taşıyan deniz kaplumbağaları yuvaları olmasıdır. Hem yeşil kaplumbağa (chelonia mydas) hem de Caretta Caretta’ların çok sayıda yuvaları bölgenin çeşitli sahillerinde bulunmaktadır. Geçmişte bu sahiller Ronnas, Ayphilon, K 9, K 10, K 11, Altın Kumsal 1 ve Altın Kumsal 2 olarak adlandırılmışlardı. Ronnas koyu yeşil kaplumbağalar için Akdenizin 3. en önemli üreme yeridir. (Kasparek 2001). Deniz kaplumbağalarının yanı sıra bölgede, fok balıkları da (Monachus monachus) kaydedilmiştir. Foklar denizde ev sahipliği yapmalarının yanısıra başıboş davranışlar da sergilerler ve üremeleri kıyı bölgesinde olur. Aynı zamanda bölgedeki diğer önemli üreme kolonisi de Audouin Martılarıdır(Larus audouinii). Bu önemli hayvan türlerine ek olarak; bölgede nadir bulunan, Kıbrıs’a özgü bazı bitkiler de yaşar.
Bu kadar zengin bir biyoçeşitliliği barındıran Karpaz’ı hak ettiği şekilde koruyamıyoruz maalesef... Bölgenin korunması için bir çok proje hayata geçirilmeye çalışılsa da hedefe ulaşılabildiğini söylemek mümkün değildir. ÖÇKB içerisine yapılan izinsiz inşaatlar, bölgeye götürülen elektrik ve yollar bir çok çevresel tahribata yol açmıştır. Uzun yıllardır kaçak inşaatların yıkılması/taşınması için girişimlerde bulunulmuş nihayetinde bu inşaatların bir kısmı kaldırılmıştır. Ancak bölge halen daha gelişim baskısı altındadır.
BÖLGE KALKINMASI
Bölgenin tek sorunu elbette ki sadece çevresel tahribatlar değildir. Ekonomik faaliyetlerin yetersizliği, işsizlik ve göç veren bir bölge olması Karpaz’ı zayıflatan nedenlerdir. Bölgenin çevresel korunması ile ekonomik faaliyetlerin artırılması bir birine tezat gibi görünse de bölge için hazırlanan kalkınma planlarında iki kavramın birbiriyle ne kadar da fazla örtüştüğünü açıkça görmekteyiz. Karpaz’ın doğal güzellikleri ön plana çıkarılarak uygulanacak olan eko –agro turizm modelleri hem kırsal kalkınma planlarında hem de Ülkesel Fiziki Planda bolca dillendirilmektedir. Doğal güzelliklerin korunması ise çevresel tahribatların önlenmesi ve gerek milli parkın gerekse de ÖÇKB alanlarının korunarak geliştirilmesi ile mümkün olabilecektir. Ekonomik gelişmenin tek yolu kumullar üzerine denize sıfır yapılan tesisler değildir. Küçük bir örnekle açıklayacak olursak; yıllardır kaçak olarak çalıştırılan ve bir kısmı kumullar üzerine kurulan tesislerin Dipkarpaz köyüne olan getirisi oldukça düşüktü. Bunun nedeni bölgeye gelen turistin, köyü transit geçerek deniz kenarındaki tesislere gitmesi ve tatilini burada geçirip geri dönmesi; dolayısıyla bölgeye dolaylı etki dışında bir etki yaratmamasıdır. Ayrıca, bölgenin gelişip kalkınması için hibe desteği ile yapılan ve bölge halkının işlettiği köy içerisinde bulunan 17 adet eko turizm tesisinin tercih edilmemesinin ve batma noktasına gelmesinin en büyük nedeni ise deniz kenarındaki kaçak tesislerin varlığı olarak gösterilmekte idi. Bu tesislerin bir kısmının yıkılması ile eko turizm tesisleri önemli ölçüde doluluk oranı ile sezonu geçirmekte, bölgenin gelişip kalkınmasına katkı koymaktadır. Görüldüğü gibi bölgenin turizm potansiyeli sadece korunmaya muhtaç kumullar üzerinde değil, turizm gelişmesine açık olmak kaydıyla tüm Karpaz’dır..
Bölge halkının mutlak suretle yönetime katılacağı, üretimin arttığı, ekonomik kalkınmanın çevre öncelikli planlarla sağlandığı , tarihi ve kültürel miras potansiyelinin korunduğu ve zengin biyolojik mirasın gelecek nesillere bırakıldığı “Güzel Karpaz” hepimizin hakkı..