Manipüle haberlerde görünürde yalan yoktur. Ancak bilgilerin sıralanışı, atılan başlık, okurda özel bir algı yaratıyor.
Gerçekler elbet birgün ortaya çıkacaksa gazetecilikte neden yalan, çarpıtılmış veya manipüle edilmiş haberlere başvurulur?
İki sebeple; birincisi “yalandan kim ölmüş” misali, yalan yazan da yalan söyleyen de (özellikle coğrafyamızda) bir bedel ödemiyor. Ne bir cezaya maruz kalıyor ne de prestij kaybediyor. İkincisi ve daha önemlisi, gerçekler genellikle geç ortaya çıkıyor, çok az kişinin haberi oluyor ve iş işten geçiyor. Yalanın izi kalıyor, arzulanan algı yaratılıyor.
Siyasetin arzuladığı algının izleyicide yaratılması için tek tek yalan haberlere başvurulmaz. Belli mecralarda süreklilik arzeden bir yayın politikası yürütülür. Algı operasyonu da denilen bu tür yayınlarda tipik yalan haberlerden daha çok “manipüle” haberler yayınlanır.
Manipüle haberlerde görünürde yalan yoktur. Verilen bilgiler tamamen doğru da olabilir. Ancak bilgilerin sıralanışı, atılan başlık, olayların yan yana getirilişi okurda özel bir algı yaratır. Daha da ötesi okura, bir bulmacayı çözmüş duygusu yaşatılarak, varılan sonucu sahiplenmesi de sağlanır.
Hürriyet’te bir Halep haberi
İki gün önce Hürriyet’te tipik bir manipüle haber yayınlandı. Elbette sayısız yalan haberin yayınlandığı Halep’le ilgili: (https://www.hurriyet.com.tr/kasim-suleymani-katliam-anlarinda-halepteydi-40309550)
Sayfamıza başlık-fotoğraf ve metnini yerleştirdiğimiz haberde, Halep’ten tahliye edilen sivillere ateş açıldığı ve 14 kişinin öldüğü saldırı anında İranlı komutan Süleymani’nin Halep’te bulunduğu yazılıyor. “Kasım Süleymani Katliam Anında Halep’teydi” gibi bir başlık bizi daha ayrıntıları okumadan, 14 kişinin ölümünden İranlı komutanın sorumlu olduğununu düşünmeye yöneltiyor.
Ancak haberde bu yönde kesin bir bilgi yok. Süleymani kimdir, bugüne kadar ne yapmıştır, kaç insanın ölümünden sorumludur? Bunlar ayrı mesele. Eğer bahsedilen 14 kişinin ölümünde bir rolü olduğuna dair kesin bir veri yoksa, zorla onu ölümlerle ilişkili göstermek, sorumlu gazetecilikle bağdaşmaz.
İşte Halep işte yalan
Şurası kesin ki Halep, Suriye iç savaşının sembolü yanında yalan ve manipüle haberin de sembolü haline geldi. Hangi taraftan gelirse gelsin Halep haberlerine temkinli yaklaşmak gerekir. Bugünlerde özellikle Halep’te savaşı kaybeden tarafın, propagandayı kazanmaya çalıştığını görüyoruz.
Örnek verdiğimiz manipüle haberin Kasım Süleymani üzerine kurulması tesadüfi değil. İranlı komutanın yönettiği birliklerin Suriye ve Irak’ta cihatçılara karşı önemli başarılar elde ettiği ve Ortadoğu’da prestijinin giderek yükseldiği biliniyor. Demek ki haberimiz Süleymani’yi ve temsil ettiği İran’ı itibarsızlaştırmayı amaçlıyor. Çünkü Ortadoğu’daki paylaşım savaşı Halep’le bitmiş değil.
Haberin sadece Hürriyet’te değil Milliyet, Sabah gibi çok satan Türkiye gazetelerinde de aynen yayınlanması bunu gösteriyor. Kaynak gösterilmiyor ama haberin tek elden çıktığı belli.
Evet, Halep’in doğusunda da batısında da insan trajedileri yaşandı. Ölüm de var, katliam da var, yıkım da var. Ancak ana akım medya bize Halep acısını, sadece propagandanın sosu olarak sunuyor. Masumiyet gibi maalesef gerçekler de savaşın kurbanı oluyor.