22 Kasım Cumartesi günü öğle saatlerinde KKTC karasularında rotası bilinmeyen bir gemi radara giriyor. Sahil Güvenlik ekipleri gemiyi gözlenmeye başlıyor.
Kuzey ve kuzeybatıdan sertçe esen rüzgarın da etkisiyle geminin Doğu’ya doğru sürüklendiği tespit ediliyor.
Geminin kaptan ve mürettebatının olmadığı anlaşılıyor. Tehlikeye karşı teyakkuza geçiliyor.
Sonrasını biliyoruz: Esentepe-Küçük Erenköy sahilinde kayalara vurmak üzereyken, çapanın tutunması sonucu gemi sürüklenmekten kurtuluyor. Olay yerine gelen ekipler, denizin sakinleşmesinin de yardımıyla gece geç saatlerde bir römorkörle gemi Girne Limanı’na çekiliyor. İçindeki Suriye ve Irak uyruklu sığınmacılar yarım gün misafir edildikten sonra başka bir gemiye bindirilip Mersin’e geri gönderiliyor. Böylece bizim açımızdan bir ‘umuda yolculuk’ hikayesi bitmiş oluyor.
Ve o ‘umut yolculuğu’nun geçtiği yük gemisi, yani Haj Zaher ismi böylece gündemimize girmiş oldu.
**
Oysa bu, Haj Zaher’in KKTC karasularına ilk girişi değildi!
235 sığınmacıyı İtalya yerine Kıbrıs açıklarına getirerek ölüme terkeden Haj Zaher adlı gemi, olaydan beş gün önce, yani 17 Kasım Pazartesi günü 11.30’da Mağusa Limanı’na giriş yaptı. 5 ton ‘transit yük’ rapor eden geminin kaptanı beş kişilik de mürettebat bildirdi.
Bu, Haj Zaher’in Mağusa Limanı’na ilk gelişiydi.
İki gün Mağusa’da kaldıktan sonra Haj Zaher, kaptan değiştirerek ve mürettebat sayısını da altıya çıkarak 19
Haj Zaher adlı Tanzanya bandıralı yük gemisinin KKTC karasularından çıkışı, 19 Kasım’ın öğleden sonrasına rastlıyor.
Peki, acaba bundan sonra ne oldu?
**
Milyon dolarlarla ifade edilen ‘insan kaçakçılığı’ işinin kaymağını denizciler ve işbirlikçileri yiyor.
KKTC açıklarında ölüme terkedilen 235 sığınmacıdan kişi başına 4 bin ila 7 bin dolar arasında para alındığı söyleniyor. Bu durumda 1,5 milyon dolara varan bir ‘mamma’dan söz ediliyor.
Tanzanya bayrağı taşıyan Haj Zaher’e benzer yük gemilerinin değerinin 100 bin dolar civarında olduğu söyleniyor.
Yani gemi batsa, yansa, kaybedilse bile buna değecek, katmerli bir kar söz konusu...
Denizcilikle ilgilenenler bu işlerin nasıl yapıldığını gözlemliyor, hatta zaman zaman kimi ‘teklifler’ de alıyor.
Zira dengesiz dünyanın bu daha da dengesiz bölgesinde, doğduğu yerden ‘kaçmak’ isteyen, kaçmak zorunda kalan binlerce, yüzbinlerce ‘potansiyel müşteri’ var!
Bu iştah kabartan piyasadan ‘pay’ alanlar arasında Haj Zaher’i kullananlar da var.
**
Ve cevap bekleyen çok önemli sorular gündeme geliyor.
1) Haj Zaher gemisini Mağusa’ya getiren ama daha sonra görevi devreden kaptanı kimdir ve eğer KKTC’de kaldıysa nerededir?
2) Gemiyi Mağusa’dan alıp Mersin’e götüren kaptan kimdir ve KKTC’ye ne zaman, nasıl gelmiştir? Ülkeye girişi başka bir geminin kaptanı olarak mı olmuştur, yoksa ‘yolcu’ olarak mı girmiştir?
3) Mağusa Limanı’na giren ve iki gün kalıp ikmal yapan geminin KKTC’deki acentesi veya bağlantısı kimdir?
4) Haj Zaher’i Mersin’den Mağusa’ya götüren kaptan, daha sonra Mersin’den yola çıkıldığında da geminin başındaki isim miydi?
5) Çok sıkı tedbirler aldığı bilinen Türkiye Sahil Güvenlik ekipleri, Mersin’den yola çıkan gemiye Erdek yakınlarında denizin içinde aktarıldığı söylenen 235 kişiyle ilgili nasıl hiçbir bilgi sahibi olmaz, birşey duymaz, görmez?
**
Bu sorular gerçekten önemli...
Girne Limanı’nda bekletilen Haj Zaher gemisinin gizemi çözüldükçe, KKTC adının ‘insan kaçakçılığı’yla anılma olasılığı azalmış olacak.