Tarih önemli oranda bir yalan kayıtlar belgesi. Üzerinde uzlaştığımız kimi yalanların çocuklara tarih dersi diye sunulduğunu pekâlâ biliyoruz. Öğretilen her şey külliyen yalan demiyorum tabii ki. Bazı saptırmalar, çarpıtmalar, seçici bellekle oluşmuş anlatılar kastettiğim. Ulus devletler özellikle kurulma aşamasında tarih yazımını çok önemsemişler. Ulusal sınırlar, modern kentli hayatlar, ulusu bir arada tutacak yazılı, sözel, görsel iletişim araçları oluşurken yeni kurulan devletler şanlı bir geçmiş anlatısıyla gururlu bir geleceğe adım atmak istemişler. Ulusun ötekilerden üstünlüğünden, tarih içindeki mağduriyetinden dem vurulmuş ve kahramanlık hikayeleriyle yükseltilmiş gururlar.
Bu bir yana, yakın tarihe hatta birkaç saat önce yaşanan bir olaya dair anlatılar da oldukça şaibeli ne yazık ki. Yalan, iktidarların bekası, sistemlerin kendilerini yeniden üretmeleri için önemli bir araç olmuş çoğu zaman. Günümüzün hızlı iletişim olanakları sahtelikler, yalanlar için de uygun bir zemin. Belki de bunları tarayarak sonuca ulaşabilecek; gazeteler, kurumlar, şahıslara ilişkin bir güvenilirlik notu bile oluşacak bir gün. O not ile bile oynanmayacağı ne malum bir yandan da.
Komplolar, derin devlet taktikleri, manipülasyonlar üzerine düşünürken sayısız ayrıntı geliyor aklıma. Şahsen tanık olduğum, aslını bildiğim, içinde olduğum pek çok durumun dışarıya yansıtılışı da var bunlar içinde. Öyle bir an geliyor ki bazı çevrelerin hiçbir haberine, hiçbir yorumuna inanmaz oluyorsun bir noktadan sonra.
Yılın başında Aydınlık Gazetesi’nde benimle ilgili bir yorum çıktı karşıma. Öylesine ipe sapa gelmez bir şeydi ki üstünde bile durmak istemedim. Bugün birden aklıma gelmiş olması ise az önce YouTube’da gündeme dair haberleri, İstiklal Caddesi’ndeki patlama ile ilgili yorumları izlerken birden belleğimin beni nedense oraya taşıması. Yazının başlığı “Pierides ve Uşak Türkler. Abdullah Gürgün tarafından kaleme alınmış. A. Gürgün yazısına Pierides ailesinin tarihçesi ile başlıyor. Bu ailenin Kıbrıs’ta köklü bir Rum aile olduğundan, 1700’lü yıllardan bu yana adanın en etkili ailelerinden biri olduğundan söz ediyor. Dede Demetrios Pierides’ten İsveç konsolosluğu yapan baba Loukis. G. Pierides ve oğul Zeno Pierides’e kadar ailenin şeceresini ayrıntılı bir biçimde döküyor ve ailenin eski eser koleksiyonundan, bu koleksiyonun yer aldığı Pierides Müzesi’nden söz ediyor. Sonra sıra bana geliyor. Benim adanın taksimine karşı bir isim olduğumdan dem vurulup ünlü “Hangi Yarısını?” şiirime de yer veriliyor yazıda. Söz niye bana geliyor? Ben 1998 yılında Pierides ailesinin kurmuş olduğu Pierides Vakfı’nın edebiyat ödülünü almışım (!) çünkü Rumlara hizmet eden biriymişim.
Öncelikle bu yazıyı tetikleyenin 1998’de alınan değil yazının yazıldığı günlerde açıklanan Kıbrıs Edebiyatçılar Birliği’nin kurucu başkanları adına verdiği ve yazar Kostas Katsonis ile paylaştığım ödül olduğu belli 1988’de verilen ise Anthias-Pierides ödülü. İki yazar adına konmuş bir ödül. Adlarına ödüller konan Pieridesler ise iki edebiyatçı kardeş. Sosyalist ve barışsever görüşleri ile biliniyorlar. Konu edilen varlıklı aile ile de ilgileri yok. Kıbrıslı Rumlarda aynı soyadı taşıyıp ilişiği olmayan pek çok aile var. Yazar için bunun önemi de yoktur elbet. Önemli olan bir Kıbrıslı Türk’ün Kıbrıslı Rumlar tarafından konmuş bir ödülü alması ve hain Rumların kim bilir hangi sinsi emelle bu ödülü vermiş olmaları.
Üzerinde fazlaca bile durdum bu konunun. Bir çarpıtmanın, maksatlı bir karalama çabasının bilimsel izlenimi verilerek nasıl yapıldığına örnek olabilir diye. Tarihe böyle bir not düşmüş olayım.
Gün boyunca bir olayla ilgili çeşitli kaynaklardan bilgi almaya gayret ediyorum. Bir konuşmacının, yorumcunun güvenirliği ise zamanla ikna olunan bir durum. Gerçeği buldum, gerçeğe ulaştım tavrından somut verilerle, bazı sorularla taktiri izleyene bırakan gazeteciler daha yakın geliyor bana.
Bir yerlerde bir gerçek var ama ondan uzaklaşmamız için çeşitli manipülasyonlar, algı yönetimleri yapanlar var bir yandan da. Gerçeğin peşine düşmüş gazetecileri cezalandıranlar hatta katledenler var. Günümüzün en büyük kahramanları hakikat arayıcıları.