“…Kıbrıs’ta yaşanan çatışmaları ve muharebeleri bilen ve konuşan çok, fakat nedense yazan az. Yazılanlar da sadece tek taraflı bir bakışla yazılıyor, genellikle gerçekleri yansıtmıyor ve bir kısmı da hamaset dolu… Ben çatışma ve muharebe ortamlarında yaşananları, askeri çatışmaların bir değerlendirmesi şeklinde ele alarak mümkün olduğu kadar iki taraflı ve karşılaştırmalı olarak yazmak istedim…”
Toplam 4 ciltlik, yaklaşık 2 bin sayfalık “Kıbrıs’ın Savaş Tarihi” adlı kitabı yazma gerekçesini bu sözlerle özetledi Emekli Kurmay Albay Halil Sadrazam. Adanın tarihini özellikle askeri çatışmalar çerçevesinde irdeleyen Sadrazam, yaklaşık 600 sayfadan oluşan “İlk Silah Sesleri” adlı ilk ciltte, 1963-64 dönemini ele aldı.
İlk cildi yayınlanan kitabın önsözünden derlenen bilgilere göre ikinci cilt Erenköy mücadelesi, Köfünye-Boğaziçi olayları ve 15 Temmuz darbesine kadar olan süreci kapsayacak. 20 Temmuz Harekatı ve hareket öncesinde yaşanan hazırlıklar ile sonrası ise ayrı bir kitapta, 3. ciltte toplanıyor. Bu da yaklaşık 500 sayfa… Ve Kambilli’den Baf’a, Boğaz’dan Mağusa’ya kadar bölge bölge yaşanan olayları, çatışmaları kapsayacak.
“Kıbrıs’ın Savaş Tarihi”nin son cildi (4) ise tamamen 1974 Harekatı’na ayrılmış. Bu kitapta da deniz ve hava harekatı, Luricina’dan Yeşilırmak bölgesine kadar yaşananlar, kayıplar, esirler, katliamlar var…
Kitap yazma yolculuğunun emekli polis müfettişi Hasan Yücelen’le birlikte 2008 yılında başladığını, 2010’da Yücelen’in rahatsızlığıyla birlikte yalnız devam ettiğini önsözde özetleyen Sadrazam, son söz olarak da şunları eklemiş…
“… Doğruları aradım. Kıbrıs konusunda araştırmalar yaparken bir anlamda ‘mitlerden gerçeğe’ ulaşmaya çalıştığımı farkettim. Sözlük anlamıyla mit, gerçek veya hayali tarih olaylarıyla ilgili olarak bazı kişisel tutkuların, aile ilişkilerinin belirtildiği, insanüstü yaratıkların ve hayali kişilerin sergilendiği halk öyküsü veya edebiyat ürünü olan öykü anlamındadır… Bu nedenle çalışmaların adını ‘Kıbrıs’ta Mitlerden Gerçeğe’ olarak koydum. Fakat maalesef gerçeklere tam olarak ulaştığımı iddia edemem. Bilgi eksikliğim nedeniyle okuyuculara aktaramadığım gerçeklere ulaşarak tarih yazmayı tarihçilere bırakıyorum…”