“Kuzey Kıbrıs’ta Siyaset ve Toplum: Bir Anket Çalışması” başlıklı raporun, içinde bulunduğumuz durumun resmedilmesi bakımından son dönemde yapılan en dikkat çeken araştırma olduğunu düşünüyorum. Kıbrıslı Türk toplumunun kendi iç yapısındaki parçalanmışlığı ya da ortak değerlerdeki erozyonu gözler önüne sermesi bakımından çok yönlü değerlendirmeye ciddi anlamda muhtaç olduğumuz veriler sunması çok önemli.
Araştırma, KKTC yurttaşı, yerli Kıbrıslı Türkler ve 74 sonrası adaya gelen Türkiye göçmenlerinin siyasi ve sosyal eğilimlerini yansıtıyor. Bugüne dek sosyal gözlem yaparak değerlendirdiğimiz ortamı, bilimsel sonuçlarla ortaya koyuyor. 2018 Ocak - Şubat tarihlerinde yapılmış olsa da, bugüne de yansıtılabilecek canlı ve bilimsel bir çerçeve ile karşı karşıya bırakıyor okuyucuyu.
Rapora göre, 74’ten hemen sonra adaya gelen göçmenlerin, siyasal ve sosyal eğilimlerinin toplumsal yapı içerisinde ortaklık değeri taşıması karşısında, ardı sıra yıllar içerisinde vatandaş yapılan kişilerin olabildiğince ayrı bir kimlik, sosyal yaşam ve gelecek tahayyülünde bulunduğunun görülmesi oldukça önemli bir konudur. Savaş sonrası koşulların yarattığı büyük dağınıklık karşısında yeni bir düzen geliştirmeye çalışan insanlarımızın, nereden gelirse gelsin, eski yeri ne olursa olsun birlikte bir düzen kurmaya çalışması, yaşam mücadelesi içerisinde olması sosyal, ekonomik değerler bakımından ortaklaşmayı beraberinde getirmişti. Bu veriler bu çerçevede ele alınabilir.
Sosyal kimlik olarak Kıbrıslı-Kıbrıslı Türk-Türk-Müslüman bağlamında oldukça belirgin bir Kıbrıslı Türk- Türk ayrışmasının varlığı ile Türk olarak kimlik tanımlaması yapanların vatan olarak yaşadıkları toprağı değil, Türkiye’yi işaret etmeleri dikkat çekici. Bu bağlamda, Türk - Türkiye kapsamını, kimlik ve vatan ekseninde kurgulayanların siyasi proje olarak, “Türkiye’ye bağlanma”yı da öne çıkarıyor olması, üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir konu. Bir potansiyel sorun!
Türkiye göçmenlerinin demokrasiyi iyi bir sistem olarak vurgulaması yanında belirli bir oranda federal çözüme açık olduğunu işaret etmesi ise yine üzerinde durulabilecekler arasında yerini alması gereken bir konu. Yapılan farklı düzeylerdeki vurgular yanında, cinsiyet eşitliğine tüm toplum kesimlerinin yüksek oranda destek veriyor olması da bir diğer dikkat çeken sonuç.
Bu parçalanmışlık halinin, ortak bir değerler çerçevesinde aşılması, ancak ve ancak, farklılık içinde birlik yaklaşımı bağlamında, bilinçli ve etkili bir sosyal program ile aşılabilir. Bunun özünde de Kıbrıslı Türk kimliği ve kültürünün güçlü bir üst-temel kimlik olarak projelendirilmesi ve eğitimden hayatın her alanına yansıtılması ile mümkün olabilir.
Yurttaşlık yasasının “hemen” değiştirilmesi ile birlikte, sosyal dokuyu değiştiren/yaralayan kültür ve eğitim hamlelerinin ivedilikle durdurulması şarttır. Bu yönde çok yönlü bir ortak toplumsal tavır ve alternatif program geliştirmemiz, acil bir konudur.
Paylaşılan bu değerli çalışmanın ekonomik bağlam ile tamamlanması oldukça önemlidir. Sosyal dokunun hangi sınıfsal, ekonomik hatta mesleki farklılıklara dayandığı, gözardı edilmemesi gereken yeni ve acil bir araştırma konusu olabilir. Umarım bu yönde de bir adım gelir. Bu çerçevede, hali pür melalimizi yansıtan bu araştırmayı yapan değerli akademisyenler Sertaç Sonan, Ebru Küçükşener ve Enis Polat’a teşekkür ederim.
Not: Okuyucular araştırmanın tam metnine Yenidüzen gazetesi internet sitesinden ulaşabilirler.